Sanırım bu yazıdan sonra çoğu Cemaatçi bana çok kızacak. Bir kısım Cemaat düşmanları da beni yine, yeniden, bir daha “cemaatçi” yapacak. Uzun süredir herkes her yönünden eleştiriyor diye eleştirmekten ısrarla uzak durduğum Gülen Cemaati son süreçte yaptıklarıyla eleştiriyi hak ediyor diye düşünmeye başladım.

Elbette benim eleştirimin temeli müzakerecilerle- ulusalcıların ortak iman hattı, “her taşın altında Cemaat var,” safsatası üzerinden olmayacak.

Öncelikle bir tesbit: Cemaat Türkiye’den çıkmış  en büyük dünya markasıdır. Hatta şunu da söyleyebilirim Türkiye’nin dünya çapında en büyük ve tek ihraç ürünü Cemaat’tir. Türkçe Olimpiyatları nedeniyle bu gerçek bir kez daha ortaya çıkmıştır.

Ancak bu yalın gerçeğe rağmen Cemaat özellikle son dönemde Türkiye’nin saçma sapan gündemiyle uğraşmaktan, kaprisli yazarlarına kendini anlatmaya çalışmaktan kendini alamıyor. Türkiye’de üretilen, köpürtülen ve kaynatılan gündeme açıklama yapma ihtiyacı hissediyor. Oysa Cemaat gibi global bir hareket için Türkiye’de olanların bir çakıl taşı kadar bile kıymeti olmamalı.

Cemaat medyasına bakıyorum, Başbakan Erdoğan’ın Fethullah Gülen’i Türkiye’ye çağırması büyük puntolarla duyuruldu ve bir hoş-amedî olarak selamlandı. Oysa Başbakan Erdoğan’ın Gülen’i Türkiye’ye çağırması Gülen’e Türkiye’ye gel, bu “küçük” ülkenin saçma gündeminin içine “mahkûm” ol çağırısından başka bir şey değil. Zaten Erdoğan da  “Gurbet hasrettir. Hasretin bedeli çok ağırdır. Faturası çok ağırdır” diyerek Gülen’e “faturası ağır oluyor” diye, gel diyor. Uhrevi bir dünyaya talip bir kişiye dünyevi “faturadan”  (her neyse o fatura) dolayı yapılan çağrı ve bunu Cemaat medyasının büyük başlıklarla görmesi bu saçmalığı anlatmak için en güzel örnektir. Oysa bu çağrı Devlet Bahçeli’nin seçimlerden önce Gülen’e yaptığı çağrıdan hiç farklı değil. O da Türkiye’ye gel cemaatine sahip çık demişti.  Cemaat kıyameti koparmıştı. Erdoğan’da gel cemaate sahip çık, faturası ağır oluyor diyor; hem de on binlerce Cemaat’e gönül veren insanın gözünün içine baka baka…

Cemaat medyasına ve Cemaat’e yakın yazarlara bakıyorum, bir telâşedir almış, kendilerini AKP’ye anlatma derdindeler. Bir telâşeyle CMK 250’leri savunma uğraşındalar. KCK operasyonlarına destek verme çabası gibi Cemaat’in kendi gündemi için son derece basit ve sıradan işlere takılmış, burada patinaj yapan bir akıl tutulması görüyorum.

Tamam, Türkiye’yi seviyor olabilirsiniz. Türkiye’nin demokratikleşmesini de önemsiyor olabilirsiniz ama Cemaat gibi global bir hareketin Türkiye’yi demokratikleştirmek gibi son derece sıradan ve basit bir konuya bu kadar enerji sarf etmesini hiç akıllı bulmuyorum. Türkiye demokratikleşse Cemaat’in ne kazancı olacak da derdiniz anlatmak için kendinizi paralıyorsunuz?

Kürtaja yasak getirmeye çalışan, asker bastırdığı için Ergenekon ve Balyoz sanıklarını çıkarmak için CMK 250’leri değiştirmeye kalmış ve demokrasiyi rayından çıkarmış AKP ile yan yana poz vermek sizin dünya çapındaki gündeminize ne katkı sağlayabilir de AKP’nin peşinden koşuyorsunuz?

Amerika’da konuştuğum Cemaat mensubu bir okul müdürüne “Türkiye’de neler oluyor görüyor musun” diye sorduğumda çok çarpıcı bir cevap almıştım. “Benim şu aralar tek gündemim F-CAT sınavında okulumun alacağı başarı. Zira bu başarı beni bulunduğum eyalette bir numaralı okul yapabilir. Bu başarı, benim burada yeni okullar açmam demek. Bu yeni insanlara ulaşmam demek. Bu da çevreleriyle birlikte ortalama 5000 Amerikalıya ‘Müslümanlar terörist değil aralarında çok iyi insanlar var’ gerçeğini göstermek demek” dedikten sonra bana dönüp “Hocam sizce benim okulun F-CAT testinden alacağı yüksek puan mı daha önemli yoksa Türkiye’de her zaman yapılan kısır tartışmalar mı” diye sordu.

Doğrusu o müdürün vizyonunu görünce Cemaat’in Türkiye gibi son derece küçük gündemlerinin olmasını yadırgadım. Ancak Türkiye’ye gelince gördüm ki Cemaat’in kurumları olarak bilinen Gazeteciler Yazarlar Vakfı, dünya ölçeğini bırakın Türkiye’de bile insanların duygu dünyasında sıfır etkisi olan kişilere cevap yetiştirmeye uğraşıyor.

Türkiye’de çıkan her vozurtuya cevap yetiştirmeye çalışıyor.  Medya gibi “Vozurtu Cumhuriyetinde” çıkan her sese nefes yetiştirmeye çalışıyor.

Türkiye’den çıkmış dünya çapındaki bir ihraç ürünü olan Cemaat’in hele de “imaj” kaygısıyla bu küçücük ülkede tırıvırı işlerle uğraşması herhâlde olsa olsa vizyonsuzlukla açıklanabilir. Oysa gerçek vizyon o okul müdürünün anlattığı vizyonda gizli. Öyle bir cemaat düşünün ki Amerika gibi dünyanın en önemli ülkesinde ilk 10 okuldan ikisini yönetsin, binlerce genci dünyanın en iyi okullarına hazırlasın, belki de geleceğin Einstein’larını yetiştirecek bir eğitim network’unu yönetsin sonra gelip CMK 250’lerin kaldırılıp kaldırılmama noktasında Başbakan’ın kaprisini aşmaya çalışmak için günlerce, gecelerce uğraşsın. Bırakın kaprisinde boğulsun. İnsanlığı kurtarmaya talipken gözünüze takılmış kaprisli adama takılıp kalmak diğer insanlara zulümdür.

Sizce bunda bir yanlışlık yok mu?  Size ne AKP’nin dar görüşlü, kısır siyasi kaprislerinden. Önünüzdeki büyük ufuk çizgisinde bir nokta kadar değeri olmayacak bu tartışmaların bir parçası olmak size ne kazandıracak?

Bir Amerikalı akademisyen bir Amerikan şehrinin kenar mahallesinde kurulmuş ve başarılarıyla o eyalette adından söz ettirmiş Cemaat’ten öğretmenlerin yönettiği bir okulu kastederek şunu söylemişti: “Amerikan tarihinde Martin Luther King’den sonra çevreden merkeze yürüyen en büyük değişim hareketinin çekirdeklerini içinde barındırıyor bu okullar ama kendileri bile farkında değil bunun” demişti. Doğrusu Türkiye’ye gelip Cemaat’in Türkiye’nin vozurtularına cevap yetiştirme telaşını gördükçe o akademisyen aklıma geliyor.


[email protected]

Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…

Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.

Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...