Türkiye İslamcı ajanlar tartışmasını yarıda bıraktı. Bu tartışma sadece siyasal İslamcılar için değil tek tek tüm cemaatler için yapılmalı. Haliyle Gülen cemaatinin içinde ajan var mı sorusu da meşru ve sorulması gereken bir sorudur.
Bizde istihbarat yabancı devletleri değil kendi vatandaşını fişleme esasına göre çalışır. Devlet işi gücü yok gibi vatandaşının siyasi düşünceleri ile uğraşır. Gülen cemaati de diğer tüm cemaatler de, hatta AKP’nin kendisi bile devletin radarı altındadır.
Gülen cemaatine yönelik MGK kararlarının 2004 de alındığı artık sır değil. Erdoğan da cemaati Kırmızı kitaba sokmakla övündüğüne göre Gülen cemaatine yönelik istihbarat operasyonları kaçınılmaz.
Haliyle Gülen cemaatinin içine ajan sızdırılması kadar doğal bir şey olamaz. Burada sorulması gereken soru şu Gülen cemaatinin içinde ajanlar ne yapabilir?
Gülen cemaati azami ölçüde hukuk dışına çıkmamaya çalışan bir yapı. Hatta hukuk içinde kalması nedeniyle eskiden devletçi bile ilan edilmiştir. Oysa Gülen cemaatinin hukuk dışına çıkmamasının nedeni ajan faaliyetleri gibi cemaatin gayrimeşru ilan edilebilecek faaliyetlerine karşı bir önlemdir. Bir başka ifadeyle, eğer siz hukuk içinde hareket ediyor ve hiç bir hukuk dışı işiniz yoksa içinizdeki üç kişiden ikisi ajan olsa bile bir şey yapamazlar.
Bu nedenle Gülen cemaatinin en büyük endişesi içine sızdırılan ajanlar vasıtasıyla cemaatin hukuk dışı bir yapıymış gibi sunulmaya çalışılması gibi görünüyor. Bu yüzden ajan provokatörlere ilişkin en küçük iddia hemen gazeteleri ve medya organları tarafından afişe edilip ajan provokatörlerin faaliyetleri deşifre edilmeye çalışılıyor.
Cemaatin hukuk dışı bir faaliyeti yoksa, her şey kitabına uygun yapılıyorsa cemaat içine sızdırılan ajanlar ne yapabilir?
Görüldüğü kadarıyla tüm devlet 17 Aralık ve hatta daha öncesinden bu yana cemaati didik didik araştırıyor ancak ciddi bir hukuk dışılık bulamadı. Eğer Cemaate yönelik yapılan cadı avının binde biri kadar bir araştırma AKP’ye yönelik yapılsaydı AKP’de hapse girmedik adam kalmazdı. En hafifinden nüfuz ticaretinden, parsel parsel götürmeye, kutular kasalar, ihaleler rantlar, her türlü yolsuzluk, rüşvet her şey çıkardı.
Demek ki Cemaate yönelik dişe dokunur bir delil bulamadılar. Bunun için Sümeyye Suikastı gibi saçma sapan şeyler uyduruyor, Senaryodan suç üretiyor, gazete yazılarından delil üretmeye çalışıyorlar.
O halde Cemaat içindeki ajanlar ne yapar?
Ajanların iki tür faaliyeti olur. Birincisi Cemaati bölmeye yönelik çalışmalar yaparlar. Bunların bir kısmı öne çıkarılarak parlatılır sonra cemaatten ayrılması sağlanarak bir kısım cemaatçinin ayrılanın peşine takılması sağlanabilir. Son günlerde TV’lere çıkan eski cemaatçilerin bu yönde bir takım faaliyetlerin parçaları olma ihtimalleri vardır.
İkinci ve en önemlisi Cemaat içindeki ajanlar Cemaat ahlakıyla çelişecek şeyler yaparak, bunlar da medyaya servis edilerek Cemaatin itibarına yönelik çalışmalar yapılabilir. Burada her ahlaksız, her kumarbaz, ajandır anlamına gelmez. Ancak Cemaatin içindeki ajanla hem Cemaat ahlakına uymayan zaafı olan kişileri tespit etmek, hem de bizzat o fiilleri uygulayarak Cemaate yönelik algı operasyonunun önünü açmak için kullanılırlar.
Peki Cemaat içindeki ajanlar nerelerde bulunur?
Cemaat yapıları gibi dinamik yapılarda uzun süre ajan bulundurmak oldukça zordur. Zira en başta 5 vakit namaz kılmak gibi günlük ibadetleri yapmak ajanların sürekli yapabileceği bir şey değildir. Ayrıca cemaatın sık dokulu bir yapı olması nedeniyle ajanların hareket alanlarının daraldığını da söylemek gerekiyor. Yine Cemaatin içindeki dinamizm ajanların hayati bilgiler geçmesini de engelleyebilir.
Bir başka deyimle, bu yıl Ankara’da görev yapan bir ajan öğretmen tayini Yemen’e çıkınca Yemen’den rapor geçmek zorunda kalacaktır. Üç yıl sonra tayini yine çıkarsa başka yerden rapor geçecektir. Tüm gidilen yerlerde her şey yasalara uygun olduğundan ajanlık faaliyetinin maliyeti edinilen bilginin değerinden daha pahalı olduğundan sürekli ajan bulundurmak zorlaşır.
Ancak Cemaatin durağan kurumlarında ajan bulundurmak oldukça kolaydır. Teknik gereklilik nedeniyle TV’de ışıkçı, maliyeci, vs gibi yerlerde uzun vadeli çalışan istihdam etmek bir zorunluluktur. İte bu alanlar istihbarat servisleri için bulunmaz fırsatlar sunar. Veli Küçük’ün yönlendirmesiyle Samanyolu TV’ye sızan Tuncay Güney ve ekibi (belki de halen o ekipten birileri kalmıştır) bunun en güzel örneğidir.
Sadece Cemaat kurumlarında değil devletin radarına takılan TÜM CEMAATLER ve diğer her kurumda santral gibi, muhasebe gibi, reklam gibi, medya alanı gibi şirketlerin kritik yerlerinde, teknik bilgi gerektirdiğinden kalıcı olarak istihdam edilen yerlerde ajan bulundurmak oldukça işe yarar bir yöntemdir…