Bütün soruların üzerinde bir soru aslında konuyu netleştiriyor .

Bir insanı ve yapıyı yada kurumu değerlendirme de ölçü nedir ?

Bu sorunun cevabı ; namus.

Namusu toplumsal algınının dışında bir anlamla ifade etmeli. Namus ; onuruyla yaşamak için temiz bir ekmek kavgası vermek , ekmeğin de ötesinde hürriyet davasına girmek.Üç kavram onur/ ekmek / hürriyet demek aslında namus. Bunları nasıl anlıyor kişi cemaat ,parti ,sosyal bir unsur , sivil toplum kuruluşu peki .Burada ayrım yapmaksızın ölçümü koruyorum . Özeti şu daha büyük ekmek hürriyete ve ama bunun için onurlu kavgaya bağlı .

Bir siyasi parti 3 bin den 10 bine çıkararak milli geliri daha büyük ekmek getirdi sofraya . Yüzünü Batı’ya dönerek AB düşüncesiyle de demokrasi adalet ve özgürlükler vaat ederek yaptı bunu. İlk kadroları buna inanmanızı mümkün kılacak kişilerden oluşuyordu . Bununla ilgili somut adımlar attılar . Cemaatin desteği de benim desteğimde bunlarla sürdü . 2011 seçimlerinden sonra ciddi bir hedef değişimine rota değişikliğine yöneldiler buda çoğunluğu tahsilli olan vizyonu ve dünya tecrübesi bulunan , zeki okuyan bir yapıda (cemaatte) büyük kırılmalara yol açtı.

Destek dışarıdan bakıldığında ideolojik görünse de teknik bir destekti. Dikkatli bakıldığında kaldı ki medya organları ile cemaat bütün dönemlerde vurgusunu demokrasiden yana kullandı . Bunca donanımlı bir kitleyi zaten kuru itaat ve emirlerle , metafizik alemin öyküleri ile ikna etmeniz / uyutmanız zaten kolay olmazdı yada mümkün olmazdı .

Temel hedefi inanç ve bilgiyi dengeli bir biçimde vererek akla ve kalbe eşit biçimde değer veren bir cemaatin bilim dünyasında adından madalyalarla ve derecelerle bahsetmesi bu bakımdan gözden kaçırılmayacak bir gerçektir . Kalbin imanla tatminin mümkün olduğunu , tatmin olmayan kalbin ifrat / taşkınlıklarla büyük zararlar yaşayacağı ; dinin emirlerini yerine getirecek nesillerin ihyası olmadan bilimde ulaşılan başarıların tek başına anlam taşımayacağını savunan bir yapıdan bahsediyorum.

Bu noktada siyasi iktidarlarla ilişkisini bu iki kanatlı nesillerin yetişmesi için gerekli zemin ihtiyacı üzerine kurarak iktidarda ki partinin ; kadrosu kurumu ve finansal kaynakları ile üçlü bir yapı içerisinde var olup yer kazanan cemaate zarar verecek adımlara girmemesi veya bunu yapmayıp destek vermese dahi zorluk çıkarmaması son üç yıl öncesinde ki desteğin de bir bakıma açıklaması anlamına geliyor .

Son düzlemde partinin adı kominist parti de olsa , bezelye partisi de olsa , program ve hedefleri ile cemaat için belirlediği tavır büyük önem kazanıyor. Cemaatin desteği cemaatin omurgası olan kurumların ve burada yetişen insan kaynağının zarar görmemesi yönünde politika belirleyen bütün siyaset aktörleri için değişmeyecektir . Sivil bir hareketin kendisi gibi dini temel referans alan bir parti ile beraber hareket etmesi , bir nedensel refleksten bu ziyade koşullu bir ilişkiden ötürüdür .

“Değirmeni suyu” Anadolu’nun emekçi insanlarının alınteri olan bu kurumlarda yeni bir dünya kuran nesilleri yetiştiren kurumlar , bu kurumlara paratöner olan medyasına verilecek destek ülkede hürriyet eşitlik ve adalete inanan kitlelere destek anlamına gelmektedir . Siyasal iktidarın kim olduğundan daha çok demokrasi konusunda ki tavrı cemaatin politika ile kuracağı ilişkinin yönünü gösterecektir .