Sağ kesimin eskiden beri bir kendine özgüven problemi olagelmiştir.
Nedense bu özgüven problemi bazende aşağılık kopleksine kayan durum, sağ kesim ister toplumda azınlıkta ve güçsüz olsun, isterse toplumda çoğunlukta ve güçlü olsun devam etmekte.
Kendi değerlerine sonuna kadar inanan ama nedense değerlerinin yetersiz kalacağı korkusu hep bilinç altında olagelmiştir. Davasında haklı olduğuna sonuna kadar inanan ama bu inancını başkalarının teyidine ihtiyacı varmış gibi bir çarpık anlayış var sağ kesimde nedense.
Kendi içinde varolan değerleri kendi içlerinde savunurken gayet ateşli ve inandırıcı olan sağ kesim bu değerlerini ve inançlarını kendi haricindeki kesimlere anlatırken , kendi içinden çıkardığı insanlarla değilde , kendisinden olmayanların ağzıyla anlatmayı ve onlar eliyle kendi değerlerini sunmayı tercih ediyor.
Özgüven problemlemini en fazla çözmüş sağ kesimdeki gurup olan Hizmet’te bile bu problem ve hal olaylarla kendini belli ediyor. Yaklaşık 40 yıldır insan yetiştiren ve son yaşananlarla bir kere daha ortaya çıktığı gibi, İslami Cemaatler içinde en pak kalmış ve yetişmiş insanı olan cemaat Hizmet Hareketidir. AKP’nin tüm cemaatler üzerinde kurduğu sultaya karşı tek başına karşı duran ve 2 yıldır didik edilen binlerce müessseesi ve okulllarından tek bir usulsüz ve karanlık işi çıkmayan Hizmet Hareketi bu ülkede İslamın onurunu ayakta tutan cemaattir.
Bunca yetişmiş insanı ve pak kalmış Hizmet hareketinin kadroları ve gönüldaşlarında da sağ kesimde var olan o kendine güvenmeme ve başkalarının teyidini bekleme hastalığı zaman zaman ortaya çıkmakta ne yazıkki.
Cemaatin bu konuda aşması gereken ve halletmesi gereken 2 sorunu var .
1- Kendine özgüveninden vazgeçmemesi ve kimseden değil kendi içinden çıkardığı değerler ve sahip olduğu güçten birşeyler beklemesi.
İsterseniz bunu bir örnek ile açayım.
Biliyorsunuz Hürriyet Gazetesi’ni AKP’nin tetikçisi Osmanlı Ocakları üyeleri başlarında AKP Gençlik Kolları Başkanı Boynukalın ile baskına gittiler . Camlarını, kapılarını kıran ve tehditler savuran bu vandallara karşı en büyük ve amasız ve fakatsız tepkiyi cemaat medyası ve yazarları ve gönüldaşları verdi.
Hem de neye rağmen. Zaman Gazetesi ve STV’ye yapılan baskılara cılız sesle tepki veren , İpek Gurubu’na ve Bugün Gazetesi’ne yapılan baskından sonra , “Paralel ile mücadeleye evet ama medyaya baskıya hayır” diyerek şark kurnazlığı yapan Hürriyet’in bu açıklamalarına rağmen. Cemaate ait tüm yayın organlarında bu olaya tepki verildi ve hemen hemen tüm yazar kadrosu bu olaya karşı, gerek sosyal medyada, gerekse yazılı ve görsel medyada tepki vermiş ve bunun amasız fakatsız olarak kabul edilemez olduğunu dile getirmişlerdir.
Cuma günü Cuma namazına oğluyla giderken gözaltına alınan Gültekin Avcı olayı bir kere daha Doğan Gurubu’nun ve Hürriyet’in demokrasi makyajının dökülmesine neden olmuştur. Zira Hürriyet baskınına hem yazılarında hem yaptığı TV programında tepki veren ve daha ilk gün twitırda tepkisini açıkça yazan Gültekin Avcı’nın , yazdığı yazılar yüzünden gözaltına alınmasını Hürriyet ve Doğan Gurubu, Paralel yapı operasyon olarak gördü ve bir yazarın ve gazetecinin yazdığı yazılar nedeniyle tutuklanmasını paralel yapıya operasyon olarak verdi okuyucusuna.
Tabi bu durum sosyal medyada ve cemaat çevrelerinde tepkiyle karşılandı. İşin açığı işte tam bu noktada cemaat yine kendine güvenmeme vartasına düşmüş oldu.
Cemaatin, dün Hürriyet’e sahip çıkılması zamanı gelince Hürriyet’e sahip çıkması , banada sahip çıksınlar beklentisiyle yapılmış bir tavır değildi. Fakat hala cemaatin böyle bir beklentiye girmesi ve bu beklentisi olmayıncada tepki vermesini anlamak çok zor.
Cemaat şunu bilmelidir ki; Doğan Gurubu ve Hürriyet cemaat ne yaparsa yapsın hiç bir şart ve koşulda, ne dost olarak kabul edecek, nede savunacak. Eğer Doğan Gurubu’na AKP zihniyeti dokunmayacak olsa ve bundan emin olsalar emin olun ki Doğan Medyası en az havuz medyası kadar Cemaate saldrıacak ve bu konuda demokrasi ve medya özgürlüğü gibi kavramlarda çok umurlarında olmayacaktır.
Bu nedenle cemaatin artık kendi ayakalarının üzerinde gayet onurlu ve dik bir duruşa sahip olduğunun farkına varması ve kimseden bişey beklememesi gerektiğine inanıyorum.,
Ve şunu da unutmaması gerekir ki, Cemaatin dik durması sayesinde Doğan Gurubu bugünlerini yaşıyor. Eğer Cemaatin bu dik duruşu olmasaydı Doğan Gurubu’na öteden beli diş bileyen Erdoğan çoktan el koymuş ve ele geçirmişti.
Bu nedenle cemaat kimseden birşey beklemeden ama durulması gereken yerde durulması gerektiği gibi, kim olursa olsun durmaya devam etmesi gerekiyor. Başkalarından aynı duruşu görmeyincede inkisarı hayale uğramaması ve neden diye sormaması lazım. Zira herkes kendi karekterinin gerektirdiği gibi davranır bunu unutmaması lazım.
2- Kendi içinden , kendisine hedef aldığı kesimlere hitap edecek ve hitap ettiği zaman etkili olacak geçmişi ve şuanki hayatıyla hitap ettiği insanlara tesir edecek insanları ön plana çıkarmaması.
Evet şu bir gerçek ki, AKP toplumdan neler ile desteğini alabileceğini çok iyi biliyor. Ve bunu çok iyi kullanıyor.
Sağ kesim aydınlarda olduğu gibi sağ kesim halktada bir başkasının onayını bekleme ve daha dün kendisine küfreden ve hakaret eden kişilerin kendilerinin jargonuyla konuşması ve onları savunması hep hoşlarına gitmiştir.
AKP bunu iyi yapıyor. Fakat cemaat kendisini AKP’ye karşı savunması için ekranlara sağ kesimle çokta barışık olmayan ve geçmişinde sağ kesime negatif yada hakaretamiz söylemleri olan kişileri çıkarması Cemaate artı puan değil eksi puan olarak yansıdığının farkında değil.
Halk, geçmişte kendisine hakaret etmiş kişi, bugün kendisini savunur görünce inanıyor hemen . Yanlışını anlamış demekki deyip sahip çıkıyor. Ama cemaatin aynı profilde kişileri ekrana çıkarıp AKP’ye karşı konuşmalarına prim vermiyor ve vermeyecekte.
Zira halk basit düşünür.
Mesala bir örnek.
“AKP dün başörtüsü yasaktı serbest bıraktı. Bu adam dün başörtüsüne karşı duruyordu bugünde AKP’ye karşı cemaati savunuyor. Demek ki cemaatte başörtüsüne karşıymış. O zaman AKP’nin cemaat için dedikleri doğruymuş” diyor.
Bu nedenle Cemaatin kendi içinden, geçmişinde İslami değerlere ve kesimlere karşı hakaret ve aşağılayıcı bir söylemi olmamış, kendi mahallesinden gelen ama, ufku geniş, entellektüel, o mahallenin jargonuyla konuşabilen, o mahellenin insanlarının hissiyatını bilen ve hissedecek olan insanları ekranlarına çıkarması lazım.
Cemaatin içinde bu özelliklere sahip olan, kendisini yetiştirmiş, ekranda konuşabilecek ve insanlara etki etmeye kabiliyeti olan çok sayıda insan var. Ve bu insanların kabiliyetleri ve özelliklerinin doğru yere kanalize edilerek kendi içinden yeni yüzlerin çıkarılması lazım.
Cemaate ait televizyonlarda yeni simalara ihtiyaç var. Ama bu ihtiyaç cemaat tarafından her nedense kendi içlerinden insanlar tarafından değil , başkaları tarafından dolduruluyor. Cemaatin kendi sunucusunu, program yapımcısını ve konuşmacısını çıkarması lazım.
Evet yavaş yavaş çıkmaya başladı fakat bu kesinlikle yeterli değil.