Cemaat medyasının, özellikle Zaman gazetesinin, yeni yayın anlayışı sanırım sizin de dikkatiniz çekiyordur. Akmaz kokmaz gazetecilik anlayışıyla Hürriyet ne yapıyorsa Zaman’da onu yapıyor. Görünürde muhalif ama özünde yandaş yayınlar yapmaya başladılar. Zaman, Cemaat ve Davutoğlu bağlamında başka iddialar da var ancak şimdilik daha net bilgiler edinene kadar onları yazmayayım.
Ancak Zaman’ın alttan alan, ödüncü tavrını Cemaatin yeni stratejisi olarak okuyanlar var. Bu düşünceye göre eğer Zaman ve Cemaat medyası hükümeti irite etmezse baskıdan ve baskından kurtulacaklarını sanıyorlar. Zaman’ın yayınlarındaki “soğanın fiyatı zamlandı” “petrol fiyatları düşerken, Türkiye’de benzine zam geliyor” türünden muhalefet anlayışı ile hem okurlarının gazını alıyorlar (belki de okurları Davutoğlu ile yaptıkları anlaşmaya hazırlıyorlar demek daha doğru olabilir) hem de kurtulacaklarını sanıyorlar.
Bu anlayışı benimseyen cemaat medyasının yöneticilerin stratejilerinin bir parçası da kendilerince “problem” gördükleri kalemleri susturarak onları orta vadede ademe mahkum etmek. Böylece (belki de Davutoğlu ekibiyle yapılan anlaşmanın şartlarından birini yerine getirerek) Cemaatin medyasını “ehilleştirip” hükümetin kızgın oklarını üstlerine çekmeyeceklerini düşünüyorlar. Örneğin Tuncay Opçin’in, Faruk Mercan’ın, Adem Yavuz Aslan’ın, Nuh Gönültaş’ın köşe verilemeyerek susturulma nedeninin bu olduğu iddia ediliyor. Yoksa neredeyse medyadaki tüm muhaliflere köşe açan Cemaat medyası bu insanlara neden yer vermesin? Bunu mantıklı bir şekilde açıklayabilecek tek bir Cemaat yöneticisi var mı?
Daha önemlisi şu: Fethullah Gülen’in 1 numaralı sanık olarak yargılandığı Selam-Tevhid Davasını Zaman gazetesinin nasıl haberleştirdiğine dikkat ettiniz mi? İki gün boyunca kıran kırana geçen davayı Zaman sadece bir gün 1. Sayfadan pul kadar gördü. Bu tercih neyin işareti?
İşte Zaman’ın Selam Tevhid davası haberi:
Cumhuriyet gazetesi 50 binlik tirajıyla haksız bir şekilde tutuklanan Can Dündar ve Erdem Gül için dünyayı ayağa kaldırırken Zaman gazetesi ve yöneticilerinin Cemaat kurumları ve medyasına yapılan baskını ikinci plana atıp gömmeye çalışması neyin tercihi? Dikkat ediyorsanız, Zaman gazetesi Türkiye’de basın özgürlüğünü konu aldığı haberlerde bile öncelikle Can Dündar ve Erdem Gül’ü veriyor. Gültekin Avcı’nın adı unutuldu bile. Bu neyin tercihi? “Problemli” yazarları gömme stratejisinden amaç nedir?
Belki de bu tercih Cemaat medyasının kendi içlerindeki klikleşmenin bir sonucudur bunu bilemem. Ama dışarıdan görünen manzara aynen yukarıda çizdiğim gibi. Belki de bu klik problemli gördükleri medya mensupları ile bir arada görünmemek için kendi anlayışlarıyla bu süreçten kurtulacaklarını sandıkları için böyle bir tercihte bulundular….
Davutoğlu ekibiyle aralarında yapıldığı iddia edilen anlaşma değil de kendilerini kurtarmak için girişilen ricat stratejisinin gereğiyse bu strateji işe yarar mı? Yani Zaman gazetesi ölü numarası yaparak kurtulabilir mi?
Bu soruya cevap vermek için öncelikle tarafların tercihlerine bakmak gerekiyor. AKP Zaman gazetesine el koymuyorsa Zaman gazetesinin ehîlleşmesinden duyduğu memnuniyet için değil, dışarıdan gelen baskı ve eleştirileri göğüsleyecek kadar güçlü olmadığından dolayı el koymuyor. Henüz İpek Medya grubunun sindirilme işlemleri bitmediği için, daha önemlisi de özellikle dış politika ve Kürt sorunu konusunda tam anlamıyla bataklığa saplandıkları için Zaman gazetesine el koyma girişimini devreye sokmadılar. Yoksa Zaman gazetesi ölü numarası yaparak merhamet umduğu için değil.
Dolaysısıyla Zaman gazetesinin özelde Cemaat medyasının genelde, kendi evlatlarını bile bu canavara yem etmek pahasına, susup geri çekilme stratejisinin Cemaati kurtaracağını sanmıyorum.
Havuz medyası neredeyse her gün yeni listeler açıklamaya devam ediyor. Henüz bugün çıkan habere göre AKP 20 bin işadamını ve işyerini fişlemiş bu insanların mallarına el koyma planları yapıyorken Zaman’daki bu akmaz kokmaz habercilik anlayışı kime hizmet ediyor?
Ekrem Dumanlı daha önce yaptığı açıklamalarda hükümetin kendilerinden kovulmasını istediği yazarları kovmadıklarını açıklamıştı. Oysa şimdi o yazarların neredeyse tamamı pratik olarak kovulmuş durumda. Bu neyin tercihi?
Eğer bu tercih Cemaat medyasında klikleşen oligarkların tercihiyse cemaati bitirmek için AKP’nin saldırısına gerek yok. Hatta AKP’nin saldırısı cemaati kenetleyerek kendi iç tartışmasını yapmasını geciktiriyor. Bir nevi Cemaate can suyu veriyor. Bıraksalar o oligarklar zaten bu cemaati üç beş seneye kalmaz bitirir.
Eğer bu tercih bir stratejinin sonucuysa üzgünüm ama bu şimdiye kadar Cemaatin ortaya koyduğu en berbat bir stratejidir. Canını kurtarmak için çakalın önüne kendi evladını atan tavuğa sıra geldiğinde kimse merhamet etmez. Zaten yalnız kalmış cemaati savunan kendi evladı üç beş kişiyi de yolda satarak ilerlemeye çalışan bir zihniyetin gideceği yer er ya da geç duvara toslamaktır…
Not: Meydan gazetesi bu değerlendirmelerin kapsamı dışındadır. Zira Meydan’ın yayın anlayışı Zaman’ın anlayışıyla taban tabana zıt görünüyor…
EMRE USLU
Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…
Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.
Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...