Çözüm sürecinde aşağıdaki yazıyı yazdığım için AKP yalakları tarafından SAVAŞ LORDU ilan edilmiştim. Şimdi de PKK’yı büyüten AKP ve Çözüm Sürecindeki yanlışlardır dediğim için VATAN HAİNİ ilan ediliyorum. Siz hangi yaftayı takarsanız takın iki şey değişmiyor; gerçekler ve yitirilen canlar. Gerçekler her zaman olduğu gibi ortaya çıkıyor maalesef çıkarken garibanların canını alıyor. 

Kayseri’deki terör saldırında da öyle oldu. Maalesef AKP bu kafayla gittiği sürece Türkiye 2023’ü göremeyecek. Sanki ülkeyi böldürmek için özel gayret sarfediyormuş gibi bir durum var ortada. Arkalarına taktıkları trol sürülerini gerçekleri söyleyenlerin üstüne salıp küfür ettirerek gerçeklerin üstünü örteceklerini sanıyorlar. Ama maalesef gerçekler altın saraylarınızın, İtalyan mermerlerinin altında bile gömseniz bir gün ortaya çıkıyor. Bugün de ortaya çıktı. PKK’yı büyütenlerin ellerine Beşiktaş’ta Kayseri’de şehit olan gariban çocukların kanı bulaştı. Onlar yine ve yeniden halen aymaz zehirli dilleriyle, koltuklarını korumak için yine yeniden hamaset yapıyorlar ve fakat hamaset de gerçeği örtmüyor.

İsterseniz beni Vatan Haini ilan edin isterseniz Savaş Lordu, yeter ki ülkeye huzur getirin bunlara razıyım. Kafanızı gömdüğünüz saraylardan dışarıyı göremiyor olabilirsiniz. Önüde rüküya gittiğiniz Reisiniz başınızı kaldırıp gerçekleri görmenize izin vermiyor olabilir. Ama bir tufan geliyor ve bu tufan artık sınırdan içeri girdi. Aşağıdaki yazıyı yazdığımda bu tufanı sınırın dışında tutmak mümkündü. Savaş Lordu deyip kafanızı kuma gömdünüz. Şimdi Vatan Haini deyip bunu yeniden dinlemeyeceksiniz. Ama korkarım böyle giderse, gün gelecek ülke batacak. Bu ülke batmasın diye bir kez daha o yazıyı hatırlatıyorum. Okuyun sonra ya “evet bu yazıyı ancak bir vatan haini yazabilir” deyin ya da okuyun ve “yanlış yapmışız, yangın tüm yurdu sarmadan kendimize gelmeliyiz” deyin. Biliyorum ilinciyi söylemek gururunuza çok ağır gelecek ama onu değil tanırınız öldürmediyse vicdanınızı dinleyin. O size doğru yolu gösterecektir.

BUYRUN 2012’DE YAZDIĞIM YAZI…

Kürt sorunu çözülürse PKK biter mi

01.09.2012 – 

Cevat Öneş’ten Hasan Cemal’e birçok profesyonel ve aydın uzun süredir şu argümanı savunuyor: “Kürt sorunu çözülür, Kürtler demokratik haklarını alırsa PKK biter.” Bu argümanı savunanların ellerinde “temenni”den başka nasıl bir bilimsel veri var bilmiyorum. Muhtemelen kendileri de bilmiyor çünkü ellerinde böyle bir örnek de veri de yok.


PKK bitmeyecekse demokratikleşmeyecek miyiz? Elbette Hayır. 
Demokratikleşmenin PKK’yı bitiremeyeceğini bile bile demokratikleşmeliyiz. Sistemimizi demokratikleştirmek zorundayız zira bu ülkede Kürtler ve Türklerin eşitliğini PKK sorununa indirgeyip PKK biteceği için demokratikleşelim önerisi başta Kürtlere ve Türkiye’ye haksızlık. Kürt, Türk, Alevi, Sünni, tüm vatandaşlar, PKK olsun olmasın demokratik bir ülkede yaşamayı hak ettikleri için demokratikleşmek zorundayız.


Müzakerecilerin anlattığı hikâyenin aksine Kürt sorununun çözülmesi için atılacak adımlar ve yapılacak reformlar sonucu Türkiye’nin demokratikleşmesi PKK’yı zayıflatmaz güçlendirir.
 Bu en azından geçiş dönemi için böyledir ve geçiş döneminin ne kadar süreceğini Ortadoğu koşulları altında bilemeyiz. Bu nedenle biz PKK’yı zayıflatmak veya bitirmek için değil demokratikleşmemiz gerektiği için Kürt haklarını vermeli ve sistemimizi demokratikleştirmeliyiz.


Demokratikleşme PKK’yı zayıflatır, bitirir diyenler 
PKK’nın en güçlü odluğu yerin demokrasinin en yaygın olarak uygulandığı Avrupa ülkeleri olduğunu görmezden geliyor. Dikkat edin PKK’nın bir network olarak en güçlü olduğu yerler demokratik hakların en iyi kullanıldığı ülkelerdir. Örneğin PKK yapılanmaları İskandinav ülkelerinde güney ülkeleri Fransa veya İtalya’dan daha güçlüdür zira bu ülkelerde demokratik hakları kullanma alanı daha geniştir. Bu hem finansal, hem örgütsel yapı hem de ideolojik ve düşünsel açıdan böyledir. PKK’nın en zayıf olduğu yer ise demokrasinin en az olduğu İran’dır. Eğer demokratik alan genişledikçe PKK zayıflar biter tezi doğru olsaydı Avrupa’da PKK’nın olmaması gerekirdi.


Eğer demokratikleşme PKK’yı bitirecek bir zemin yaratsaydı bugün Avrupa’da PKK varlığının olmaması gerekirdi. Zira Avrupa’da yaşayan Kürtlerin, orada doğan ve büyüyen ikinci nesil Kürtlerin, özellikle de İskandinavya’da yaşayanların demokratik haklarını kullanma noktasında hiçbir sıkıntıları yok. Ancak PKK’ya en radikal şekilde destek veren Kürtler de buralarda yaşayanlar.


Eğer Kürtler haklarını sonsuz ve sınırsız kullanabilseydi PKK biterdi diyenlere sormak lazım, Kürtlerin demokratik haklarını sınırsız kullanabildikleri Avrupa’da PKK neden var? Burada insanlar PKK’ya neden destek veriyor? Çoğu Avrupa’da doğmuş ve Türkiye’yi hiç görmemiş Kürtlerin Avrupa’dan kalkıp PKK’ya katıldığı ve Türkiye’ye karşı savaşmak üzere rahatını bırakıp dağlara gittiği bir olgu. O hâlde bu insanların PKK’ya katılmalarını nasıl açıklıyorsunuz? Sadece diaspora dayanışması, diaspora nefreti nedeniyle mi bu insanlar PKK’ya katılıyor?


İnsanların PKK’ya katılması veya ona destek vermesi doğrudan demokratikleşme ile ilgili değil, demokratikleşme sorunlarının da içinde yer aldığı bir siyasal iklimin üzerinden yaratılan 
ALGI ile ilgilidir. Yani sizin elinizde güçlü bir network’unuz var ve insanların gerçekler veya kurgular üzerinden algılarını maniple edebiliyorsanız o insanları şiddet kullanmaya yöneltebilirsiniz. Bu nedenledir ki El-Kaide Londra’da demokrasinin beşiğinde yaşayan insanların algılarını maniple edip şiddete yönlendirebiliyor. Tıpkı PKK’nın Danimarka’daki Kürtleri şiddete yönlendirebildiği gibi. Tam da bu algı inşası nedeniyle PKK veya ona destek veren taban Suriye’de zulüm gören Kürtlerin hakları ile ilgilenmezken, onlar için savaşmazken, Türkiye’de görece daha iyi durumda yaşayan Kürtlerin “hakları” için binlerce insan öldürdü ve o ölümleri destekledi. Demek ki mesele demokratikleşme ile şiddet arasında bir ilişki olsaydı PKK’ya destek veren Kürtler en azıdan vicdanlarında PKK’nın Suriye’deki rejime karşı da savaşmasını isterdi. Oysa PKK’ya destek veren hangi Kürde sorsanız PKK’nın Suriye politikasını meşrulaştıracak bir argümanla karşınıza çıkıyor ve dahası buna kendisi de inanıyor. Zira mesele demokrasi değil, ALGI’dır. Ve siyasal algılar siyasal network’lar içinde üretilir ve dönüştürülür. Siz demokratikleşme adına TRT 6’yı kursanız bile PKK’ya müzahir taban bunu “aman ne güzel oldu” diye karşılamaz, aksine “korucu TV” diye şeytanlaştırıp ötekileştirir. Çoğu Kürt de bunu böyle görür.


Özet olarak demokratik toplumlarda PKK zayıflamıyor güçleniyor, çünkü demokratik ülkeler toplumsal network’ların en etkin şekilde çalıştığı toplumlardır. 
Yani mesele demokrasinin gelişmesi ve insanların etnik veya dinî haklarını kullanıp kullanamamaları değil mesele var olan network’ların nasıl çalıştığıyla yakından ilgilidir.Eğer bir toplumda bir sorunu mobilize edecek bir network varsa ve etkin çalışıyorsa o toplumda ister demokratik haklar sonuna kadar garanti altına alınmış olsun ister olmasın o network insanları maniple edecek yöntemleri her zaman bulabilecektir. Az ya da çok insanları ikna edip verdiği mücadeleye katılmasını sağlayacaktır. Tam da bu nedenle PKK Avrupa’da veya dünyanın başka demokratik ülkelerinde kurduğu networklar sayesinde Kürtleri hatta bazen Kürt olmayan Türk, Alman veya İsviçrelileri de ikna edip Kandil’de savaşçı olarak kullanabiliyor.


Bu nedenle 
Kürtler demokratik haklarını alırsa PKK biter argümanı baştan sona yanlış bir argümandır. Bu nedenle de müzakerecilerin demokratikleşirsek PKK biter argümanı da yanlıştır. Peki, ne yapılmalı? Gelecek yazıya…