İnsanoğlunun oluşturduğu medeniyet ikliminin en önemli pratiği demokrasidir.

Demokrasinin pek çok bileşeni vardır ama en temel ilkesi, yöneticilerin halk tarafından seçilmesidir.

Halk iradesi sonucu ortaya çıkan yönetimin tek gidiş yöntemi ise bir başka seçimdir.

Bunun dışındaki her yol darbedir.

İnsanlığa karşı işlenebilecek en büyük suçlardan biri darbedir.

Bu temel ilkeleri belirleyip, bu temel değerlere inancımı belirttikten sonra esas meseleye geçeyim.

Henüz çok az kimse farkında ama Türkiye’de 15 Temmuz akşamından beri bir darbe girişimi ve ardından başarılı bir darbe gerçekleşti.

Bilmiyorum, okuyucular arasında hala akil kişi kaldı ama lütfen şu soruların cevaplarını bir düşününüz:

Bazı cevapları ben veriyorum, gerisini kıymetli okuyucularım tahayyül etsinler lütfen.

 

  1. Darbe girişiminde bulunanlar kimlerdi?

 

– Elinde militer güç olan askerler.

 

  1. Askerlerin bu darbe girişimi önlendi. Peki… Bu kalkışma ile alakalı kaç asker tutuklandı?

 

– Şu ana kadar açıklanan resmi rakam 2839.

 

  1. Bu darbe girişimi engellendikten sonra kaç tane hakim-savcı hakkında yakalama kararı çıkarıldı?

 

– Medyada yer aldığına göre 2745.

 

  1. Peki elinde silah, tank, helikopter vs ile yönetime darbe yapma girişiminde bulunan askerlerin sayısı kadar adalet insanı (hakim-savcı) hakkında niçin gözaltı kararı verilir?

 

  1. Adalet mekanizması içindeki bu kişilerin söz konusu darbe girişimi ile bir bağlantısı mı var ki?

 

  1. Bunca hukuk insanının ismi bu kadar kısa zamanda nasıl belirlendi?

 

  1. Adalet Bakanlığı bünyesinde kaç tane hakim-savcı vardır?

 

  1. Anayasa Mahkemesi, Danıştay vs gibi yüksek yargı organlarına mensup kişilerin bu darbe girişimi ile ne gibi bir bağlantısı olabilir?

 

  1. Darbe girişiminin hemen ilk saatlerinde bu kalkışmaya karşı ilk ve cesur tepkiyi veren komutanlar sonradan neden gözaltına alınır ki?

 

  1. Uzunca bir süre, darbe girişiminde bulunanların elinde kalan Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanları (bereket ki) sağ-salim nasıl kurtarılmış olabilir?

 

  1. Devletin istihbarat teşkilatı bu kalkışmayı biliyor muydu?

 

  1. Yargı mensupları dışında hakkında yakalama kararı olan gazeteciler hakkında kim ne biliyor?

 

  1. Bu süreç esnasında “tutuklu” bulunan polislerin, gazetecilerin ve işadamlarının… durumu hakkında bilgi var mı?

 

Sorular daha da arttırılabilir…

 

Benim şahsen bu süreçten çıkardığım ilk izlenim şu:

 

Evet, bir darbe girişimi oldu. Bu kalkışma başarılı olamadı. Buraya kadar olan kısım zaten her şeyiyle ortada…

 

Benim savım ise şu: 16 Temmuz’un ilk dakikalarından itibaren bu kalkışmayı bastırmaya yönelik gibi başlayan ancak nihayetinde gerçek bir darbeye dönüşen süreç.

 

Darbe girişimine maruz kalmış bir devlet başkanının, sürekli yanında bulunan damadı, basın toplantısı esnasında nasıl bu kadar mutlu olabilir?

 

Parlamentosu havadan bombalanmakta olan, henüz o saatte bile yüzlerce kişinin öldüğü bilinen bir süreçte, normal bir nasıl davranır?

 

Halkın akşam saatlerinde başlayan bir darbe girişimine tepkisinin oluşturduğu rüzgarı arkasına alan, buradan kendine bir rol biçen ve kimsenin “hikmetinden sual edemeyeceği” psikolojik üstünlüğü kullanarak başka hesaplar görmeye kalkan bir darbe.

 

Bu esas darbe, maalesef başarıldı! Bu darbenin beyni, yargı mekanizmasında tasfiye etmeyi çok isteyip de bir türlü başaramadığı binlerce insanı bertaraf etme fırsatını elbette kaçırmadı.

 

Yoksa, başarısız bir darbe girişiminde niçin yargı mekanizması bu kadar hedef olur ki?

 

Artık tüm güçler bir elde!

 

Halk sokaklarda, darbecilerin arkasında.

 

Onlarca ocağa ateş düştüğü bu süreçte; davul-zurna çalarak, halaylar ve tekbirler çekerek, sokaklarda Rabia işareti yaparak demokrasiye sahip çıktığını düşünen binlerce coşkulu insanın, bu şok edici gerçeği fark etmesi acaba ne zaman olacak?

 

Kim bilir; belki de hiç bir zaman!

 

Ahmet Faruk ÖZKAN

16 Temmuz 2016

 

 

 

Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…

Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.

Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...