PROVOKASYON OLMAYACAĞINDAN EMİN OLSAM O POLİSİN CENAZESİNE GİDERDİM MESELA

Selahattin Demirtaş şöyle konuştu:

Diyarbakır’daki polisler öldürülmeden önce henüz Kandil bombalanmamıştı…
Yani hiç bir şekilde kabul etmediğimizi ifade ettim. Ben başsağlığı diledim, orada öldürülen polislerin bu halkın yoksul evlatları olduğunu dile getirdim. Bu konuda tereddüt göstermeyiz. Hangi ölüm karşısında biz Bülent Arınç gibi davranabiliriz ki? Bizim için öldürülen kişinin giydiği üniformanın, taşıdığı siyasi kimliğin hiç bir anlamı yok. Önce ortadaki cenazeye hep birlikte sahip çıkarız. Ben provakasyon olmayacağından emin olsam, o polisin cenazesine giderdim mesela. Ailesine giderdim, o insanların ailesinin elini öperdim. Yani benim annemden nasıl bir farkı var ki onların? Tabloya bakın, görüntülere bakın… Aynıdır. Onların kardeşleri benim kardeşlerim gibidir. Çocukları çocuklarım gibidir. Nasıl ayrıştırabilirsin ki bu toprağın insanlarını… Fakat bunu durdurmanın yolu kınamak, lanetlemek sonra da yerine oturmak falan değildir. Ciddi bir müzakeredir tek yol. Başka türlü bitmiyor bu iş. Tekrar tekrar yaşıyoruz bu acıları. Boğuluyoruz.

Şu anda HDP olarak sizin alacağınız pozisyonun hiç olmadığı kadar önemli olduğunu söylesem, katılır mısınız?
Bizim barış politikamız gönül alma değil sonuç alma odaklı. Halkı aldatmadık, öyle bir niyetimiz de yok. Şirin mesajlar verip arkadan da başka işler yapmak istemiyoruz. Yapmadık, yapmayacağız. Kalıcı ve etkili olmak istiyoruz. Bunun da yolu çatışan tarafları uzlaştırmak, masaya oturtabilmekten geçer. Kamuoyu HDP’den bir barış rolü oynaması beklentisi içerisindeyse bizim bu pozisyonumuzu iyi anlaması gerekiyor. Bu pozisyon herkes için değerli bir pozisyondur. Şu anda yer yüzünde Ankara-Kandil ve İmralı ile görüşebilen tek siyasi parti biziz. Türkiye kamuoyu HDP’nin bu rolünün ne kadar işlevsel olduğunu görebilmeli. Biz pratik bir iş yapıyoruz. Yoksa sabah öğlen akşam herkesin istediği açıklamaları HDP yapsa, hiç bir pratik sonuç alamayacağız. Ölümleri durdurabilecek işler yapmak istiyoruz. Dağdakinin annesi de bizden bunu istiyor, askerdekinin annesi de.

KÜRT ANNESİ DE ANKARA’YLA GÖRÜŞ BOMBALAMASINLAR DİYOR

Davutoğlu artık İmralı’ya gidemezler, kimle görüşüyorlarsa görüşsünler silah bıraktırtsınlar dedi. Nasıl yapmayı düşünüyorsunuz?
HDP şu anda kime gidip ne söyleyecek? Peki biz Kandil’e gidelim, ne diyeceğiz? Teslim olun mu diyeceğiz?

‘Silah bırakın, artık sivil siyaset dönemi’ gibi Öcalan’ın dediği türden birşey bekleniyor olabilir mi?
Öcalan ben böyle bir çağrıyı yapmaya hazırım dedi zaten. Görüşmeyi yarım bırakan hükümettir. Müzakere mukabilinde bunlar olacaktı. Bu konularda uzlaşılmıştı, neden vazgeçildi diyorum. Nedir oradaki tehlike? Dolmabahçe niye yanlıştır? Orada gayri meşru, ahlaksız bir iş yoktu. İhale pazarlığı yapmadık biz. Toplumun barışı için kutsal bir iş yaptık. Niye sahip çıkmadılar. O fotoğrafta bulunan bakanlar bile sahip çıkmadı. Neden? Bir tek Bülent Arınç çıktı ve ‘Dolmabahçe mutabakatından Cumhurbaşkanı’nın haberi vardır ve biz izleme heyetini olumlu buluyoruz’ dedi. Arkasından üstüne Ankara Büyükşehir Belediye başkanını saldılar ve ‘Konuşanın sonu bu olur’ mesajını verdiler. Ve herkes sustu. Böyle bir durum varken biz HDP olarak nasıl ilerleyebiliriz? Silah bizde değil, bizim kontrolümüzde de değil.

İnorganik bağınız olduğunu söylüyor ya Cumhurbaşkanı…
Neyi kastediyor bilmiyorum. Biz ayrı bir örgütüz, PKK ayrı bir örgüt. Bizim PKK ile ne ast üst ilişkimiz vardır ne de ortak hareket etme gibi bir ilişkimiz vardır. Biz çözüm sürecinde kolaylaştırıcı olduk, zaman zaman ara bulucu olduk, zaman zaman kriz çözücü olduk.

Çözüm sürecinin çeşitli aşamalarında hükümet Öcalan’ın ‘olayları doğru okuduğu’ ama ‘Kandil’e söz geçiremediği’ ya da sizin sert açıklamalarınız nedeniyle sıkıntı yaşandığı söylendi. Nedir aslı?
Evet Öcalan’ın siyasi analizleri ve iradesi çok güçlü. Barış konusunda da yapabileceği çok şey var. Ama şimdi Öcalan ile görüşme sona erdirildi. Niye dört aydır tecrit altında? Bence Öcalan’a rehine muamelesi yapmak istiyorlar, Kandil ve Öcalan da bunu kabul etmiyor. Benim görebildiğim bu.

Peki polislere yapılan infazlara bakarak PKK’nin Türkiye ile ilgili stratejisinde bir değişiklik olduğunu söyleyebilir miyiz? Çünkü Duran Kalkan ‘yeni bir mücadele’den söz etti üç gün önce.
2013’te Öcalan’ın Newroz’da açıkladığı noktalar stratejik bir kırılmaydı, ona göre yapılması gereken Türkiye ile ittifak kurmak idi. Ben bu stratejinin değiştiğini düşünmüyorum çünkü bağrında ideolojik bir referans da barındırıyor. Konjonktürel ya da dönemsel çıkarları gözeten bir strateji değil. Öcalan 1997’den beri, daha İmralı’ya getirilmeden önce, bunları sistematik olarak söyledi. 2013 Newroz çağrısı o günlerde oluşmadığı gibi bugünlerde de değişmez. O yüzden hepimize, bunu seçime, dönemsel çıkarlara heba etmeyin dedi. Kandil için de önderlik olarak kabul ettiği Öcalan’ın stratejik pozisyonu değişmez.

Sizin HDP olarak planınız nedir şu anda?
Savaşın faturasını bütün Türkiye ödüyor, ölen hangi taraftan olursa olsun. Çatışan taraflara acilen dur çağrısı yapmamız lazım. İki tarafı da zorlamak istiyoruz. Çünkü barış hakkı bir insan hakkıdır. Medya savaş ayarlarına dönmemelidir. Eksiklerimizi eleştirsinler ama barış dilinden vazgeçmesinler. Bizim açıklamalarımızı PKK’yi korumak, hükümete vurmak şeklinde yorumlamamak lazım. Bizim desteğe ihtiyacımız var. AKP içinde bir çok kişinin de barışı çok istediğini biliyoruz. Onlar da sesini çıkarsın.

Cumhurbaşkanlığı seçiminde HDP’nin oylarını artırdınız, genel seçimlerde o oranın da üstüne çıktınız. Son gelişmelerin bu oyları verenleri hayalkırıklığına uğrattığını düşünüyor musunuz?
Bunu AKP’nin manüpilasyonları bu hale getiriyor. Ölümlerin hiç biri HDP’nin sorumluğundan ötürü değil. Erken seçime giderken bir kaos ortamı istendi ki halk, istikrarı güvenliği sağlayacak bir tek AKP’dir desin.

Ama kahir ekseriyetin hayatı düz mantıkla ilerler. Şöyle ki: PKK polisleri öldürdü. HDP, PKK ile görüşüyor. Dolayısıyla bunu düzeltsin. Hatalar olabilir ama bu mantığın yaygınlaşmasını gayri makul mu buluyorsunuz?
Gayet makul ve doğrudur. Elbette biz bunu düzeltmek için uğraşmak zorundayız. PKK’nin eylemleri durmalı. Devletin operasyonları durmalı. Bir Kürt annesi de bize barış için oy verdi. O da bana şunu soracaktır: Biz sana oy verdik, benim çocuğum dağda, gece yarısı onun tepesine bomba yağdırılmasın, sen Ankara’yla konuşabiliyorsun. Git düzelt. O da haklı mı? Haklı.

Kaynak: Hürriyet