Zaman’da yer alan habere göre Konya’da 16 gün önce IŞİD’e katıldığı ileri sürülen 17 yaşındaki Berfin K.’nın annesi perişan. Hayriye Telek, polise ihbar etmelerine rağmen hiçbir şey yapılmamasından yakınıyor.
“Aynı gün polise ihbar ettik. Kaçıranlar belli, telefon görüşmeleri polisin elinde var. İsteseler aynı gün kızım bulunurdu.” diyor. Eşinden daha önce ayrılan iki çocuk annesi Hayriye Telek, Konya’da özel bir hastanede yönetici olarak çalışıyor. Kızının Suriye’ye kaçırılmasında aracılık yapanların Konya’da yaşayan Suriyeli mülteci ‘Fatma’ ve Kayserili ‘Hamza’ kod adlı iki kişi olduğunu söylüyor. Kızı Berfin’in, ildeki bir kitabevinde tanıştığı kişilerce Suriye’ye kaçırıldığını ileri sürüyor. Hayriye Telek yaşananları şöyle anlatıyor: “Kızımla direkt irtibat halindeki Fatma denen kişinin bağlantısını kendi imkanlarımla tespit ettim. Ama polis hiçbir şey yapmıyor? Bugün git yarın gel, diyorlar. Devlet bu olaya karşı kör, sağır, dilsiz. Hiçbir çocuğun güvenliği yok. Bugün benim Berfin’imi yarın başkalarının çocuklarını alıp götürecekler. Ben devletime, polisime güvenemeyeceksem kime güveneceğim? Ben verdiğim verginin, verdiğim oyun hesabını istiyorum.”
Peki polis neden bir şey yapmıyor?
Güvenlik birimleri şimdiye kadar batının baskısıyla Türkiye’den Suriye’ye geçmek isteyen bazı yabancıları yakalayıp sınır dışı etmenin dışında Türkiye’den IŞİD’e katılan Türk vatandaşlarına karşı hiç bir şey yapmadı.
Ankara’dan Konya’dan Kayseri’den Bursa’dan kandırılan gençler IŞİD’e katılıyor ama polis de MİT’de buna hiç bir şey yapmıyor.
Bunun en önemli nedeni 17-25 aralık sonrasında yaratılan iklim. Cumhurbaşkanı İBDA-C lideriyle görüşürse, El Kaide’ye ulusal TV’den destek veren Tahşiye örgütünün lideri açıkça korunup kollanırken onlara operasyon yapan polisler içeri tıkılırsa, IŞİD Vaizi olarak bilinen Ebu Hanzala havuz medyasının manşetlerini süslerse hiç bir polis IŞİD’e dokunmaya cesaret edemez.
Polisin El Kaide ve IŞİD’in Türkiye içindeki faaliyetlerine göz yumması bir devlet politikası mı henüz bilmiyoruz. Ancak bunda geç kaçırılırken, bunda aile yıkılırken ne siyasetçilerden ne de güvenlik bürokrasisinden IŞİD’in Türkiye faaliyetlerine karşı bir söz duyulmaması bunun bir devlet politikası olduğu izlenimini doğuruyor.
Peki devlet neden sessiz?
Doğrusu şimdiye kadar İstihbarat birimlerinin IŞİD ve EL Kaide’nin Türkiye’yi arka bahçesi gibi kullanmasına göz yummasını Erdoğan ve AKP’nin Esad’a karşı bir politikası olduğunu düşünüyordum. Yani “Esad’ı deviren kim olursa olsun onlara destek veririm” yaklaşımı olarak görüyordum.
Esad’ın devrilmeyeceği –bunun da bir danışıklı dövüş olduğunu düşünmeye başladım- ortaya çıkmasına rağmen El Kaide ve IŞİD netwrokü üzerinden Türkiye muhafazakarlığı radikalleştiriliyor ve terörize ediliyor. Dünyada teröre bulaşmamış tek Sünni toplum olan Türkiye muhafazakarlığı IŞİD ve El Kadiye yapılanmaları tarafından teröre bulaştırılırken, bundan on yıl sonra Türkiye’nin Pakistan’a dönüşeceği gün gibi ortadayken bu durumu İstihbarat birimleri görmüyor mu?
AKP eliyle Türk İslamı olarak bilinen hoşgörü ve toleransa dayalı muhafazakârlığın içine IŞİD ve El Kaide zehri şırınga ediliyor. Bu bölgede kimin işine yarıyor? Bu sorunun tek cevabı var. Amerika ile ilişkilerini normalleştirmeye başlayan İran’ın. Dünyada Sünni anlayışın tek hoşgörü mekanı El Kaide ve IŞİD eliyle zehirlenirken İran’ın Şiiliği yükseltiliyor ve Türk istihbaratı bunu izliyorsa bu proje sadece Esad’ı devirme projesi değildir.
Ben artık Türkiye’de IŞİD ve El Kaide’ye göz yuman zihniyetin İran’a hizmet etmeye başladığını, İran Şiiliğinin önünü açmak için ısrarla bu terör belasının Türk İslam anlayışına bulaştırılmak istendiğini düşünüyorum.
Olaylara böyle bakınca, Türkiye’deki İrancı yapılanmasına yönelik Selam Tevhid soruşturması ve o soruşturmayı yapan polislerin neden içeride olduğu daha net anlaşılıyor…
Emre Uslu