Bir yolcu  vapuru   iskeleye yanaşıp yolcularını bırakıp başka yolcular alacağı sırada küçük yaşlarda bir çocuk annesinin elinden sıyrılıp denize düşer . Herkes telaşlı bir hareketlenmeye girer birşeyler yapmak ister.
Vapurla iskele arasında bir kol uzunluğu kadar mesafe olduğu sırada aniden bir duygu gelişir ve iskelede bekleyen yüze yakın kişi iki kolu ile vapura yüklenerek vapurun iskeleye yanaşmasını engelleyip denize düşen çocuğun arada sıkışarak ölmesini önler ve o sırada denize giren bir kaç kişi çocuğu kurtarır . Her şey  anlar içinde gelişir ve hiç kimse bir kelime dahi etmeden bu eylemin ortaya çıkmasına katkı verir .
Bu olayın yaşanıp yaşanmadığını doğrulama imkanı yok . Burada bu çocuğun hayatını kurtaran bilinç veya kültür üzerinde durmak istiyorum.
Belki de itiraz Kültür’ünü bu olay üzerinden görmeyi deneyeceğim .
Bu kavram aslında ülkede ki tüm arızalı ve hastalıklı hallerin tamir yada tedavisinde kilit rol oynuyor . Cumhuriyet Döneminde bu kültürün ortaya çıkması noktasında binlerce” sosyal “ve “politik “hadise yaşandı . Bu hadiselerin yanında birey birey küçük hamleler ve eylemlerle bu kültüre destek verdi.
Ne oldu peki ?

Kimsenin itiraz edemeyeceği bir gerçek şu ki bu “kültür “ideal seviyede oluşmadı , ortaya çıkamadı .

Belki uzun soluklu hadiseler üzerinden konunun netleştirilmesini sağlamak ve doğru okumalar yapmak mümkün . Ona geçmeden bazı okkalı toplumsal hadiselerin itiraz kültüründen daha çok planlı ve örgütlü eylemler olduğu , stabilize yapının bir süreliğine askıya alınarak demokratik unsurlardan daha fazla uzaklaşmaya yol açan sıkıntılara yol açtığı veya açacağı korkusu bu durumun  ağır ve sorunlu bir yaklaşımla görüşmesine yol açtı . Yani ihtilal / muhtıra/ cunta ile uzun süreliğine   ülkenin demokratik ortamdan uzaklaşması düşünüldü hatta aksi istikamette gerçekleşen  ve makasın daha fazla açılması sonuçlarını veren bu kalkışmalar “itiraz kültürünün “yerini korku kültürüne bırakmasına yol açtı.
Bir bakıma özgürlük /eşitlik /adalet talepleri için kullanılan araç ve yöntemler şiddet ve terör barındırdığı için ortaya çıkan ve üretilmiş bu destabilize durumdan kurtulma yönünde kamuoyunun baskın talepleri ortaya çıktı .
O zaman “itiraz kültürü “nasıl ortaya çıkacak gerçek ve güçlü biçimde kabul görecek, bunu geniş tabanlı ve uzun soluklu hadiseler üzerinden değerlendirmeye çalışabiliriz .
Gezi olayları yakın tarihimizde net ve doğru biçimde analiz edildiğinde aslında “itiraz kültürünün” çok iyi bir yol aldığını kendisinden önceki toplumsal olaylardan bağımsız olarak büyük işler yaptığının yüzlerce örneği ile karşımızdadır . En başında unsurları çok kendine özgüdür ve talep ve yöntemleri bakımından doğru bir yerden konuya dahil olmaktadır. Çoğunluğu entelektüel olan genç insanlar ülkenin tamamına yakın bir alanında eylem ve tutumları ile çok harika işler çıkarmıştır.
Zaman zaman kitleler terörize unsurların çabalarıyla aralarına mesafe koymakta zorlansalar ve onlardan bağımsız hareket ediyor oldukları algısını ortaya koyarken seslerini duyuramasalar da bu “kültürün” oluşmasında ki derin ve kapsayıcı çabaları ile hayli yol aldılar . Bugün Gezi olaylarının açtığı alandan bakılarak “itiraz kültürünün”canlı biçimde varlık ve anlam kazandığını , bir kesinti ve ara döneme girildiği sanılıyor olsa da aslında bunun böyle olmadığı , canlı ve yaşayan örneklere bakıldığında rahatça anlaşılmaktadır .
İrili  ufaklı bir çok sosyal hareket ki -bunların bir çoğusu internet otabanını kullanarak yoluna devam ediyor – aslında Gezi olayları ile başlayan  itiraz kültürünün meyvelerini karşımıza çıkarıyor .

Bir etiket üzerinden yapılan bazen milyonları bulan paylaşımlar elbette buradan hareketle yoluna devam ediyor .

İktldarın topluma bilgi ve haber taşıyan iletişim aygıtları üzerinde ki baskılayıcı ve kuşatıcı tavrına rağmen kitleler kendilerine ilerleyecek yollar bulabiliyor ve seslerini doğru ve haklı bicimde duyurabiliyor. İnternetin soğuk ortamları kadar ülkenin her toprağı zaman zaman bu bunun göz dolduran hamlelerine tanıklık ediyor.
İtiraz Kültür’ünü geniş halk kesimlerinin bütün haklı taleplerini , doğru yöntemler kullanarak ifade etmeye çalışmak olarak kısaca ifade ettiğimizde , hepimizin hatırına onlarca irili ufaklı örnek geliyor.

En son Karadeniz yaylalarını birleştirme projesi altında oraya çıkan iktidar projesi karşısında , halkın direnişini ve sembol bir çıkış yaparak ülkenin gündemini belirleyecek kadar sesini duyuran Havva Anayı hatırlayalım  . Otuz saniyelik bir sürede devleti ve halkı mükemmel bir bicimde tarif  edecek ve bu itirazını geniş kesimler üzerinde büyük etki bırakacak kadar ortaya koyacaktı .

Havva Ana legal yollar kullanarak sesini duyuruyor , rant ve talan üzerinden iktidarını biçimlendiren zorbalığa tek başına meydan okuyordu .
“Devlet milletine hizmet etmek için vardır her şey milletin menfaatine olmalıdır “diyerek “itiraz kültürünün “yapıcı unsurlarından biri olarak bu ülkenin demokrasi yolculuğunda yerini alıyordu .
İtiraz kültürünü ,  itirazını doğru kanallar üzerinden aktarmak ve bunu yaparken de doğru aygıt ve unsurlar kullanmak olarak özetlenebilir .
Sihirli kelime “doğru” kelimesidir ve en son seçimde toplum verdiği oylarla karamsarlık ve umutsuzluğun karabasan gibi çöktüğü bir anda doğruyu ortaya koyma bakımından  nasıl bir feraset ve dirayete sahip olduğunu göstermiştir .
İtiraz kültürü  ülkede , düşe kalka devam eden hak ve özgürlük yolculuğunda artık geriye dönük adımlar olamayacağını , ideal duruma ulaşmak için kısa bir mesafenin kaldığını , zorbalığın / baskıların/ korkutma / yıldırma  politikalarının “sonuca ulaşmayı” kısa süreliğine geciktirecek olsa da  sonuç alamayacağını göstermektedir .