Yeni Hayat yazarı Sevgi Akarçeşme Erdoğan’ın diploma tartışması konusunda o hayati soruyu sordu: “Diplomamı paralel yaktı de sene?”

Memleket öyle tek sesli hale geldi ki artık insanlara liselilerin gösterdiği sivil itaatsizlik örnekleri umut ve cesaret veriyor. İstanbul Erkek Lisesi öğrencileri belli ki okullarına torpille yandaş öğrenci alınmasıyla başlayan dayatmaya artık isyan etmişler. Koca koca sanayicilerin kendilerine canlı yayınlarda, TÜSİAD gibi ev sahipliği yaptıkları kurumlarda bile edilen hakaretleri sindirdiği bir ülkede, haliyle gençlerin tepkisi takdir topluyor. Gençlikle birlikte cesaret azalırken, kaybedilecekler artınca büyükler susuyor demek ki…

Toplumun muhalefet kanalları, özgür ve bağımsız medya kurumlarının susturulmasıyla, gitgide daralırken, sosyal medyada büyüyen bir konu var: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın üniversite diploması olup olmadığı. Kimse, tıbbi cihazları incelerken ¨bunları ‘rent a car’la mı aldınız¨ diye soran Erdoğan’dan allame-i cihan olmasını beklemiyor da mesele Cumhurbaşkanlığı seçiminin şaibeli olup olmadığı. Malum, üniversite mezunu olmak aday olabilmenin şartlarından biri. Bu nedenle, Robert Kolejli olmasına rağmen Bülent Ecevit’in adı cumhurbaşkanlığı için geçmemişti bile. Aylardır yükselen ‘diploma nerede’ sorularına Erdoğan’ın verebildiği dişe dokunur bir cevap yok. Sadece Marmara Üniversitesi rektörüne diplomayı bulup çıkarmalarını emretti. Rektör için şapkadan tavşan çıkarmak daha kolay olsa gerek bu durumda. Zira, diploma varsa, çoktan çıkartılırdı. Günlük hayatta, pek çok kuruma başvuru yaparken hepimize diplomamız soruluyor, diplomayı gidip rektörlere sormuyoruz, kayıtlarımızdan çıkarıp gösteriyoruz.

Erdoğan’ın gündem değiştirme tuzaklarına alışsa da her zaman tav olan toplum diploma meselesinde sanki biraz akıllanmış gibi duruyor. Erdoğan gündemi yine çocuk doğurma ve kadın meselesiyle değiştirmeye çalıştı. Üç çocuk tavsiyesini kendi çocukları bile dikkate almazken bu kez ‘üç çocuğu ben değil, Rabbim istiyor’ diyerek, Allah’ın olmayan bir emrini varmış gibi gösterdi. Yetmeyince, çocuk doğurmayan kadınlara yarım diyerek hakaret etti. Kimin ne kadar kadın olduğuna ya da kadınlığı inkar ettiğine karar verdi. Hadi doğurganlıkla kadınlığı bir tutma eğilimi geleneksel toplumlarda yaygın diyelim de evi çekip çevirmeyi dahil etmek nedir? Toplumun kadına yüklediği geleneksel rollerle kadınlık arasında bağ kurmak tam bir ataerkillik. Kafatasçılık tarihin utanç dolu sayfaları arasında kaldı zannederken Erdoğan’ın hortlattığı kan donduran kan testi bahsine girmeye ise yerim yetmeyecek.

Devlet kurumlarını temsil edenlerin kendi inançlarını topluma dayatmaları yeterince can sıkıcı, ama keşke problemimiz bununla ya da diploma meselesiyle sınırlı kalsaydı. Tek adam rejiminin işlediği suçlar öylesine büyük ki, şaibeli diploma bile adeta tali kalıyor. Anayasayı açıkça ihlal eden, devasa yolsuzlukları darbe diye pazarlayan, Reza Zarrab gibi suçluları alkışlatıp, onları deşifre edenleri hapseden, masum insanlara zulmeden, hukuk devletine kalan azıcık inancı da yargı bağımsızlığını ortadan kaldırarak yok eden bir zihniyetten bahsediyoruz sonuçta.

Aslında para sıfırlamalarına bile montaj diyenlerin diploma meselesini dert etmemesi gerek. Bugün çıkıp ‘üniversite mezunu değilim, halkın içindenim, milli irade beni seçti’ dese alkışlayacak geniş bir kitle var ne de olsa. Şu saate kadar paralel yapı diplomamı yaktı ya da üst akıl imha etti denmemesi de ilginç. Çay lekeli de olsa sahte diploma yayınlamayan havuz medyası da performans düşüklüğü yaşıyor belli ki.
Diplomayı sorgulamaya devam edelim etmesine de her türlü rezilliği sineye çekmiş toplumumuzu da en az despot kadar iyi tanıyalım