Diyarbakır’da HDP’ye yapılan saldırı tam anlamıyla bir güvenlik zaafı örneğidir. Eğer saldırıyı düzenleyenler devletin derin güçleri değilse, yani bilerek ve isteyerek bir saldırı düzenlenmediyse, -bu durumda güvenlik zaafından söz edilemez- saldırı polis açısından tam anlamıyla bir fiyaskodur.
Öncelikle, Diyarbakır’daki saldırı sıradan bir eylem değil. Bombaların hazırlanmasından yerleştirilmesine kadar geçen sürede istihbarat birimlerinin bu olaydan haberdar olup bombalar yerleştirilmeden önlenmeliydi.
Polisin parti polisine dönüştürülüp tasfiye edilmediği dönemlerde bu tip saldırılar plan aşamasında yakalanır ve önlenirdi. Daha önceki yıllarda Diyarbakır’da patlayan termos bombası gibi bombaların ise istihbarat ile bağlantılı olduğu sonradan anlaşıldı.
Öncelikle bombalama olayında çok net bir istihbarat zaafı var.
İkinci olarak, diyelim istihbarat gözden kaçırdı polisin önlemleri orada bitmiyor. Özellikle mitingler gibi kalabalık aktivitelerde polisin standart uygulaması vardır. Miting başlamadan üç saat önce alan tamamen boşaltılır, alanda bomba araması yapıldıktan sonra insanlar alana belli bir düzen içinde sokulur. Bu polis için standart bir güvenlik uygulamasıdır.
Ancak HDP mitinginde polis alanda bomba aramasını miting başlamadan bir buçuk saat önce, meydan insanlarla dolmuşken, insanların arasında ve üstün körü yapmış. Yani polis bomba aramış olmak için aramış. Eğer burada bir kasıt yoksa çok büyük bir zaaf var.
Üçüncü zaaf ise eylem sonrasına ilişkin gösterilen yönetim zaafı. Diyarbakır Emniyet müdürü miting boyunca hiç bir telsiz müdahalesi yapıp ekiplerini yönlendirmediği halde, bomba patladıktan 15 dakika sonra telsiz anonsu geçerek ‘patlamanın trafodan kaynaklandığını, durumun kontrol altında olduğunu’ söylemiş.
Bir emniyet müdürü eğer kasıtlı yapmıyorsa, patlamadan 15 dakika sonra, hem de kendi personeli de yaralanmışken, yanlış anonsla yanlış müdahale yapıyorsa burada da yönetim zaafı vardır. Ayrıca polisin izleyicilere sert müdahalesi de söz konusu.
Yine Diyarbakır’dan gelen haberlere göre yaralı polisi hastaneye yetiştirme noktasında da Emniyet’in büyük zaafı olduğu, polisin bir hastaneye alınmadığı, alınmayınca başka bir hastaneye götürüldüğü, orada da doktor olmadığı için yeniden eski hastaneye getirildiği, bu nedenle yaralı polisin durumunun ağırlaştığı ifade ediliyor. Bu apaçık yönetim zaafıdır.
Muhtemelen ben Diyarbakır Emniyet müdürünü eleştiriyorum diye AKP onu tutacaktır ama mızrak çuvala sığmıyor. Selahattin Demirtaş’ın sakinleştirici tutumu olmasa bugün Diyarbakır’da kaos vardı. 8 Haziran’da HDP barajı aşamazsa bu olayda zaaf gösteren müdürün Diyarbakır’daki olayları nasıl yöneteceğini merak ediyorum…
Emre Uslu