Bundan yaklaşık 5 ay önce , 25 temmuz 2015’te yazdığım, “operasyonlarda hedef PKK mı Demirtaş mı ” (YAZI ) yazısında, AKP ve Erdoğan’ın, çözüm sürecini sonlandırmasının ve yeniden PKK ile çatışmaların başlatılmasının tek bir sebebinin olduğu, ve bunun da , toplumda gittikçe popülaritesi artan Demirtaş’ın önünü kesmek olduğunu yazmıştım.
Yaşananlar, havuz ve AKP nin duruşu ve söylemleri, beni bir kere daha haklı çıkardı.
Erdoğan, ülkede tek lider olmanın avantajını hep kullandı bugüne kadar. Erdoğan ile mukayese edildiğinde, ne Kılıçtaroğlu, ne de Bahçeli’nin toplumda lider olarak bir kabulü yok.
Evet, biri CHP’nin , biri MHP’nin genel başkanı fakat, genel başkan olmak lider olmaya yeterli değil. Bu konuda Erdoğan, hep bu avantajı kullandı. Halkında genlerinde olan partiye değil, lidere oy verme refleksiyle, Erdoğan hep yükseldi.
İşte, toplumda tek lider olma, avantajıyla girdiği tüm seçimlerde, oylarını yükselterek zafer kazanan Erdoğan, ilk defa kendisine rakip olan Selahattin Demirtaş’a karşı, 7 haziran seçimlerinde karizmasını çizdirdi.
Ve karizmaya darbeyi, bizatihi kendi şahsına karşı yapılan bir söylem ve kampanya ile aldı. 5 ay önceki yazım da belirttiğim gibi, Selahattin Demirtaş’ın , gurup toplantısında yaptığı o tarihi ” Seni başkan yaptırmayacağız” konuşması, toplumda karşılık buldu ve Erdoğan’ın tek başına lider tahtını sarstı.
AKP’nin etkili isimlerinden Yalçın Akdoğan’ın, “seni başkan yaptırmayacağız ” söyleminin, çözüm sürecinin bitişine sebep olduğu itirafıda bunun ispatıdır.
Zira, 7 haziran seçimleri, Erdoğan-Demirtaş mücadelesi idi, Erdoğan başkanlığın, Demirtaş Başkan yaptırmamanın bayraktarlığı ile meydanlarda dolaştı. Ve 7 haziran seçimlerinde alınan sonuçla, Demirtaş, Erdoğan’ın karizmasını fena halde çizdi.
Hedefe gitme yolunda, herşeyi mübah ve yapılabilir gören İslamcı anlayışla yetişmiş olan Erdoğan, başkanlık yolunda, bir havuç olarak kullandığı çözüm sürecini, bu sefer tam tersi bir istikamette, yani yeniden kan, göz yaşı ve çatışma formatına sokarak, yine başkan olma amacına göre revize ederek yeniden kullanmaya başladı.
Burda amaç
1- Barışı savunan ve, 7 haziran seçimlerinden önce yapılan onca bombalama ve tahriklere rağmen, duruşunu bozmayıp, barış diyen Demirtaş’ı şiddet ortamına çekme.
2- Kendisine ihanet ettiğini kabul ettiği Kürtler’e, sanki bir nimet olarak verdiği barışı ellerinden alarak cezalandırma.
3- Barış ortamı ile rahatlayan ülkeyi, yeniden bir kan deryasına döndürülmesi ile, AKP’yi yeniden kurtarıcı olarak görmelerini sağlama.
4- Çözüm sürecinde ortağı olan ve başkanlığına “tamam ” diyen Öcalan’ın , Demirtaş karşısında eriyen etkisini ve liderliğini yeniden sağlama idi.
Zira başkanlığa “evet ” diyen Öcalan, Kürtler’in yeniden lideri haline sokulacak ve başkanlığa “hayır” diyen Demirtaş, böylece ortadan kaldırımış olacaktı.
İşte bu sebeplerle başlayan çatışmalar, bugün, bir halka zulme dönmüş durumda.
Bu gün doğuda olan olaylar;
Ne terörle mücadeledir
Ne de vatanı koruma adına yapılan operasyonlardır.
Bu gün doğuda yapılanlar;
Bir haklın yerinden edilmesi
Bir halkın, en temel ihtiyaçlarının ellerinden alınıp, kendi vatanlarında parya haline getirilmesi.
Bir halkın, en temel hakkı olan, ana dilde eğitim gibi bir hakkı vermeyi bir lutuf zanneden anlayışın, halka zulmetmesidir.
Bunun, bu ülke insanları tarafından görülmesi ve , “ama”ların arkasına sığınıp bu meselede, bu zulmü yapan anlayışa karşı olması lazım.
Bu yapılanlarla ve bu şekilde bir mücadele ile bu meselenin çözülmeyeceğini ortadadır.
Halkın evlerine hapsedildiği, çocukların ve yaşlıların sokak ortasında öldüğü bir ortamda, okul tahtalarına yazılan iğrenç mesajlarla, sokaklarda duvarlara yazılan tehdit dolu mesajlar ile bu mesele çözülmez.
Çözüm sürecinde, sürecin bu yollarla yürüyemeyeceğini ve bunun yanlış olduğunu dile getirenleri, hain, barış düşmanı diye yaftalayanları, bugün bu yöntemlerle terörü bitireceğini söylerken, yine aynı şekilde uyarıyor ve diyoruz ki;
PKK terörü ve bu mesele bu yöntemlerle çözülmez.
Yöntem adına ortaya koyduğunuz yollar, bu işi daha da beter bir hale getirir.
Hendek kapatılır ama, insanların arasına, bu zulüm ile açtığınız hendekler kolay kolay kapanmaz.
PKK ile mücadeleye EVET, ama halka zulme HAYIR diyoruz.
Ama görüyorum ki, zaten bunu yapanların amacı, ne bu meseleyi halletmek, ne de bu hendekleri kapamak.
Artık şu ortaya çıktı ki.
Bir tarafını Erdoğan ve AKP zihniyeti, bir tarafını Öcalan’ın yeniden lider konumuna getirilmesiyle PKK-Öcalan zihniyeti , bu ülke insanını, bir fiili ve duygusal bölünmeye doğru sürüklemenin hedefinde.
Amaç ne sorunu halletmek, nede terörü bitirmek.
Amaç, Erdoğan’ın başkanlığı alması karşılığında, doğuda bir bölünme.
Amaç bu iken, eğer Demirtaş, dün “seni başkan yaptırmayacağız” diyerek bu bölünmenin önüne geçmişken, bu gün bu duruşundan taviz verirse hem kendine , hem bu millete ve ülkeye yazık etmiş olur.
Onu, her türlü eleştiriye ve zorluğa rağmen destekleyen ve arkasında duran halka ihanet etmiş olur.
Bu ülkede, her kesimden insan, bu plana karşı duruşundan dolayı destek verdi zira. Eğer duruşunu, olan ve olacak olan her türlü baskıya rağmen devam ettirirse bu milletin gönlünde ve ülke tarihinde önemli bir yere sahip olacaktır.
Bu noktada Demirtaş bir samimiyet testinden geçmektedir bu gün.
Erdoğan samimiyet testinden geçmiş ve, samimiyetsizliği ortaya çıkmıştır.
Zira, hendekler kazınırken ve silahlar şehirlere depo edilirken susan Erdoğan, bunu çözüm adına yapmadığı gibi, bu gün bunları bahane ederek, bölge halkına zulmeden Erdoğan , bunuda terörü bitirme adına yapmamaktadır.
Bu noktada, halkın tepkisizliği ve duyarsızlığı Erdoğan ve AKP’nin en büyük dayanağıdır. Binlerce insan bu kış ve soğukta, yurtlarından ve evlerinden göç ederken, sokaklarda bebekler ve yaşlılar katledilirken, insanların kendi vatanlarında, beyaz bayraklarla hastanelere ulaşmaya çalıştığı şu ortamda, halkın bu kadar duyarsız ve tepkisiz olması, bu plan ve projeleri yapan ve halkına zulmedenlerin en büyük moral kaynağıdır.
Bu noktada, halkı uyandırma ve uyarma görevi bizlere düşmekte.
Eğer biz, yılmadan ve korkmadan, tüm olumsuzluklara ve halkın nabzındaki bu ümitsiz atmamazlığa rağmen, uyarmaya, yazmaya, konuşmaya ve dik durmaya devam edersek, bu planları yapanların planları hedefine ulaşamayacaktır.
Bu konuda, özellikle sivil toplum kuruluşları ve hala bağımsız kalabilen medyaya çok iş düşmekte.
Bu konuda, Demirtaş’a çok iş düşmekte.
Bu konuda, sivri söylemler ve çıkışlar, sadece bu meselenin çözümsüzlüğünü arttırır. Ve bu şekil davrananların niyetleri amaçları asla samimi değildir.
Sabırla, ve yılmadan anlatmalı, doğuda yaşayan halkın yanında olduğumuz gösterilmelidir.
Doğuda etkin olan ve hala oralarda olan Cemaat’teki arkadaşların, oraları terketmemesi, orada yaşayan halk ile kader birliği yapması ve yardımda bulunması çok önemlidir.
Bu planlar ancak bu şekilde bozulabilir.
Birilerinin sizlere bir yafta vuracağı korkusundan sıyrılarak, vicdanların sesleri dinlenmeli ve dillendirilmelidir.
Doğu ve Kürt meselesi, birilerinin başkan olması, birilerin lider olmasına kurban edilmemeli.
Bunu yapmak isteyenlere karşı mücadele edilmeli.