Ahmet Hakan’ın Dursun Çiçek ile yaptığı röportaj adeta iki kesiminde ne olduğunun ilanı ve ıslak imzalı belgesi oldu.
Özellikle röportajı yapan Ahmet Hakan’ın bazı cevaplar karşısında susması ne olduğunun bir kere daha ilanı olmuş, Dursun Çiçek’inden sorulara verdiği cevaplar bir çok olayın itirafı ve onayı olmuş.
Şimdi bu röportaja beraber bakalım.
Ahmet Hakan soruyor.
BİR süre önce yaptığınız açıklamada “Genelkurmay’da yüzde 10 Cemaatçi var” dediniz. Bunu neye dayanarak söylediniz?
DURSUN ÇİÇEK: Ben 7 yıl Genelkurmay Psikolojik Harekât’ta görev yaptım. 7 yıl da Deniz Kuvvetleri Karargâhı’nda görev yaptım. Bize akan bilgiler ve tespitlerimiz bunu gösteriyor. AKP, iktidara gelince YAŞ kararlarına şerh koydu. Bu durum Silahlı Kuvvetler üzerinde baskı oluşturdu ve Cemaatçilerin ordudan uzaklaştırılmaları zorlaştı. 2003’ten itibaren atılmalar azaldı, ondan sonra da sıfırlandı.
Yani ordu aslında disiplinden değil, insanları cemaate mensup olup olmadıklarından şüphelendikleri için ordudan atıyormuş ve bunun kılıfı olarakta, disiplin ve irtica diyormuş.
Olayın daha vahim boyutunu sonraki soru ve cevapta görüyoruz.
Ahmet Hakan soruyor.
Kimdir bu Cemaatçi subaylar? İsimleri belli mi?
DURSUN ÇİÇEK: Şu anda temel sıkıntı bu. Haklarında delil bulunamıyor. En son görevden alınan birkaç kişi oldu, demek ki haklarındaki deliller olgunlaştı. Bir de şu var: Silahlı Kuvvetler şu anda çok meşgul. Terörle mücadele ediyor. Geçmişte herkes birbirini “Ergenekoncu” diye damgalıyordu, şimdi “Cemaatçi” diye damgalıyor. Silahlı Kuvvetler içinde böyle bir çatışmanın yaratılması, terörle mücadeleyi zafiyete uğratır. Buna dikkat ediliyor ve somut deliller aranıyor.
Evet büyük bir itiraf, ordu gibi ciddi ve disiplinli olan bir kurumda insanlar, birbirinin ayağını kaydırma ve ordudan attırma adına zamanın koşullarına göre yaftalarla yaftalanıp ordudan attırıyormuş.
Yani aslında irtica veya başka bir sebep değil, asıl olan o zamanın hakim zihniyetinin istemediği yaftalarla insanları orudan atmakmış mesele.
Ahmet Hakan soruyor.
Siyasi iktidar Genelkurmay’a “İçinizdeki Cemaatçileri temizleyin” diye mesaj vermiyor mu?
DURSUN ÇİÇEK: Baskı yapıyor. Geçmişte YAŞ kararlarına şerh koyarak Cemaatçilerin atılmasına itiraz eden siyasi iktidar, şimdi “Biz polisi temizliyoruz, yargıda operasyon yapıyoruz, siz kendi içinizdekileri niye atmıyorsunuz” diyor.
Yani, AKP aslında orduya diş geçiremiyor ve bunu yapmak için orduya baskı kuruyor, ama ordu, ” daha düne kadar bize siz itiraz ediyordunuz size niye güvenelim” diyor.
Yani Erdoğan’ın harp okulundaki, “aldatıldık” demesine ordu itibar etmemiş ve delil getirin demiş.
Yani ordu ne Erdoğan’a, ne de AKP’ye güveniyor.
Yani ordu, kendi içinde düne kadar yaptığı, yaftalayarak orduda atma yanlışından dönüp, hukuk çerçevesinde işlerin olmasını istiyor.
Yani ordu, Erdoğan ve Perinçek ekibinin, ordu içerisinde yapmayı planladığı operasyonlara karşı direniyor.
Ahmet Hakan soruyor.
General rütbesinde bir Cemaatçi var mı?
DURSUN ÇİÇEK: Mutlaka vardır. Bir ara siyasi iktidarın danışmanları, bu konuda bizden isim istediler, “İsim verin, bunları terfi ettirmeyelim” dediler. Bizde “Geçmiş askeri şûralarda size Cemaat mahfillerinden ‘terfi ettirin’ diye isimler vermişlerdi, onlara bakın” dedik. Haklarında somut bilgimiz olan bazı isimleri de o danışmana verdik.
İşlem yapıldı mı onlar hakkında?
DURSUN ÇİÇEK: Yapıldı. Bir kısmı pasif görevler aldı, bir kısmı terfi edilmeyerek sistemin dışına çıkarıldı.
Dursun Çiçek hali hazırda muazzaf bir asker olmadığı halde, şimdi CHP’den milletvekili olduğu halde, AKP ile ortak hareket eden gurubun içerisinde ve askeriye içerisinde dizayn çalışmalarına devam ediyor.
Dursun Çiçek, “biz” derken kimi kastediyor ?
Bir milletvekilinin askeriyedeki terfi sistemini etkileyecek bilgileri vermesi doğru mudur ?
Bu nasıl açıklanabilir.
Bu konuyu CHP biliyor mu ?
Sivil bir partinin bir vekilinin, böylesi işlerle uğraşması doğru mudur ?
Ahmet Hakan soruyor.
İRTİCA diye bir hassasiyet vardı Genelkurmay’da. Neydi o hassasiyetin özü?
DURSUN ÇİÇEK: İrtica, bizim için yüzde 80 Cemaat’ti. Onun dışında ufak gruplar vardı. Ama yargıya, orduya, polise sızmak isteyen grup esas Cemaat’ti. İran gibi bir imam devleti kurmak istiyorlardı.
Büyük bir itiraftır bu.
Eğer irtica sadece cemaat ise, neden Müslüm Gündüz, Ali Kalkancı, Fadime Şahin gibi figürler ile irtica yaygarası koparıldı ?
Tüm bunlar cemaate operasyon için birer komplo ve askerin yaptığı senaryolar mıydı ?
Neden 28 şubat döneminde başörtülü kızlar okula irtica bahanesiyle alınmadı, eğer mesele sadece cemaat ise ?
Neden, ikna odaları kuruldu ve insanlara psikolojik baskılar yapıldı ?
Neden, imam hatiplerin orta kısımları kapatıldı ve kat sayı adaletsizliği ile İmam hatiplerin önü kesildi ?
Madem irtica sadece cemaat idi, neden masum öğrencilere zulmedildi?
Bu büyük bir itiraftır.
Ve bu itiraf karşısında susan ve 28 şubat döneminde Kanal 7 de onca baskıya maruz kalan Ahmet Hakan’ın susması büyük bir zillettir.
Ahmet Hakan soruyor.
Başörtüsünü de namazı da irtica olarak görmüyor muydunuz?
DURSUN ÇİÇEK: Rahmetli annem başörtülüdür, annem-babam namaz kılar, ben de kılarım. Biz bu işin gösterisine karşıyız. Cemaat’in Türkiye’yi kontrol ettiği dönemde işi şova dökenler oluyordu.
Tamamiyle boş ve yalan bir cevap.
Madem başörtüsünün sadece gösteri kısımna karşıydınız, neden oğlunun yemin törenine başörtüsü ile gelen 70 yaşındaki anaları askeri alanlara almadınız ?
Neden başörtülü olduğu için askeri hastanelere hasta olan insanları bile almadınız ?
Bu tam anlamıyla yalandır.
Ahmet Hakan’ın bu cevap karşısında suskunluğu da ayrıca büyük bir rezalettir.
Ahmet Hakan soruyor.
‘İRTİCA ile Mücadele Eylem Planı’nın altındaki ıslak imzanın size ait olup olmadığı günlerce tartışıldı. Siz “İmza benim değil” dediniz ama Jandarma Kriminoloji Laboratuvarı imzanın size ait olduğuna dair rapor verdi. Bu nasıl oldu?
DURSUN ÇİÇEK: O raporu veren Kriminal Daire Başkanı Albay, şu anda Paralel’den tutuklu. Kapalı devre içinde verildi o rapor.
Nasıl bir kapalı devre?
DURSUN ÇİÇEK: Askeri savcı Paralelci, Kriminal’deki daire başkanı Paralelci… İki Paralelci arasında kapalı devre bir ilişki… Diğerleri de uzak duruyorlar, çünkü konu tehlikeli.
Büyük bir yalan.
Jandarma Kriminal Laboratuarları eski Daire Başkanı Emekli Albay Burhanettin Cihangiroğlu paralel olduğu iddiasıyla tutuklanmadı, IŞİD tırlarını durdurulması olayından dolayı tutuklandı.
Hani şu IŞİD e giden ve ağzına kadar silah yüklü olan tırların durdurulmasında görev yaptığı için durduruldu.
Bu tam bir iftiradır.
Ve bu iftirayı atan Dursun Çiçek, MİT tırları konusunda AKPiyi suçlayan CHPinin bir milletvekili.
Ahmet Hakaniın bunu bilerek susması ve onaylamasıda ayrıca bir rezalettir.
Ayrıca bu cevap ile, AKPinin her işine gelmeyen meselede paralel demesi ve istedikleri gibi hareket etmeyen herkesi paralelci diye yaftalayıp tasfiye etme fikrinin kimlerden alındığınında ilanıdır.
Eski bir psikolojik harp dairesi çalışanı olan Dursun Çiçek, AKPinin bu yöntemini kimden aldığınıda kendisi uygulayarak göstermiştir.
Ahmet Hakan soruyor.
BİR açıklamanızda “CHP Genel Merkezi, bazı CHP’li milletvekillerini Cemaat yayın organlarına destekle görevlendiriyor” demiştiniz. Nedir bu işin aslı faslı?
DURSUN ÇİÇEK: CHP’den Cemaat’in yayın organlarına destek veren arkadaşlarla partinin grup toplantılarında görüşüyoruz. Onlara “Ne işiniz var orada” dediğimizde, “Bizim de içimize sinmiyor ama genel merkez basın özgürlüğünü savunmak adına bizi görevlendiriyor” diye cevap verdiler.
Eğer bu doğru ise, CHPili vekiller, Barış Yarkadaş, Eren Erdem ve Mahmut Tanaliın bu konuda açıklama yapması gerekir.
Bu isimler, istemeye istemeye mi gazeteleri baskına gelen kayyımlara karşı bu gazetelere gelip destek olmuşlardır ?
Bu kişiler takiye mi yapıyorlar ?
Bu kişiler inanamadıkları bir mücadeleyi veriyor rolü mü yapıyorlar ?
Bu vekillerin bu sorulara cevap vermesini bekliyor kamuoyu.
Eğer iddia doğru ise, bu vekiller bu milleti özgürlükleri savunuyoruz diyerek kandırmışlardır.
Eğer iddia yalan ise, Dursun Çiçek bu vekillere iftira atıyor o zaman.
Ahmet Hakan soruyor.
OLUP bitenlerden dolayı AK Parti ile Cemaat’i aynı oranda sorumlu görüyor musunuz?
DURSUN ÇİÇEK: AKP’li biri geliyor, “Komutanım, kusura bakmayın, biz inandık onlara, sizlere eziyet ettik, bizi affedin” diyor. “Bundan sonra ne yapabiliriz” diyorlar. Ama Cemaat tarafında yok böyle bir yaklaşım. Onlar tam bir örgüt. Talimat alıyorlar. İşte bakın: Polisler konuşmuyor, hâkimler konuşmuyor, savcılar konuşmuyor. Hepsi durdukları yerde bekliyor. Örgüt bunlar.
Cemaat’e karşı tavrınız bu yüzden mi çok keskin?
DURSUN ÇİÇEK: Evet. AKP, her şeye rağmen biraz özür dileyerek, biraz kabullenerek mücadelede ikinci sıraya inmiş durumda. Hem siyasi olarak hem de hukuki olarak. Öbürü özür dilemiyor, hatasını kabul etmiyor, hâlâ “Bugün olsa aynı şeyi yaparım” diyor. Yani bugün olsa aynı kumpası kuracak, aynı haksızlığı yapacak.
Bunun manası, AKP diz çöktü ve düne kadar irtica kılıfıyla bu millete yaptığımız zulmü bizimle beraber yapıyor.
Cemaat her şeye rağmen diz çökmedi ve bize karşı öteden beri yaptığı mücadelesine devam ediyor.
Ondan dolayı cemaate karşıyız ve sert davranıyoruz, ondan dolayı AKP’ye karşı yumuşak davranıyor, ortak hareket ediyoruz.
Bu röportajı mutlaka saklayın.
Bu röportaj ilerde bir ibret vesikası olarak yer alacak tarihte.