Ensar Vakfı’nın tanımamazlıktan geldiği 45 çocuğa cinsel tacizde bulunduğu iddia edilen öğretmen M.B’nin evvelden İslamcı olduğu ortaya çıktı.

M.B’nin 2013 yılında İlk Adım dergisinde yazdığı bir yazıda Konya Ereğli MGV’yi kurduklarını açıklıyor. Konya Ereğli ilçesi Milli Gençlik Vakfı’nın kuruluşunda yer aldığını anlatıyor. Konya Ereğli Milli Gençlik Vakfı’nın 1990’lı yıllardan önce kurulduğu düşünülecek olursa tecavüzcü öğretmenin İslamcı Camia ile bağının oldukça eski olduğu anlaşılıyor.

İşte MB’nin İlkadım dergisinde yazdığı o yazısı:

Konya Ereğli MGV’yi kurduğumuz yıllardı. Bir vesile Ankara’ya gitmiştim. Lütfü Doğan Hocamla bazı konularda istişare yapmıştım. Mevsim kış idi, Balgat’ta misafir edilmiştik, yollar açılıncaya kadar. Lütfü Doğan Hocam ile vedalaşırken kendisinin: “Bundan sonraki istişarelerinizi size mesafe olarak daha yakın olan Nevşehir’de ikamet eden Zeki Soyak Hocaefendiyle gönül rahatlığı içerisinde yapabilirsiniz.” nasihatı ile ayrıldım.

Bir gün nasip oldu Nevşehir’e gittim ve Hocaefendiyle tanıştım. İstişare etmem gereken ve cevap bulamadığım birçok soru vardı. Çok mütevazi ve ilgili bir insandı. Sadeliğin bir insana ne kadar yakıştığını onda gördüm. Öğretmenlik mesleğinin ehemmiyetini, atmosferinde bulunduğum iki saatin içerisinde daha bir kavramıştım. Kendisinin de öğretmen olduğunu öğrendim. Geride bıraktığı yıllarının çetin ve dolu dolu geçtiğini sonradan öğrenecektim.

Gençlerle sohbet ederek geçirdiği zamanları onun en mutlu olduğu demler oldu. Onun heyecanı ve hizmet aşkı bize yansıyor ve kendimizi temize çekme ihtiyacı hissediyorduk. İnanan bir insanın enerjisinin bitmediğini onun hal dilinde görmek mümkündü. Son nefesine kadar da hiç kaybetmediği hizmet aşkının diline sirayet etmesine şahit olduk.

Bahtiyarlığım o ki;  Zeki Soyak Hocamla tanışmayı nasip etti Rabb’im. Allah’a (cc) ne kadar şükretsem azdır. Bu bahtiyarlığın meyvelerini girdiğim her ortamda topluyorum.

Zeki Hocam ile tanıştığım dönemlerin en büyük sıkıntısı, Müslümanların birbirlerine tahammül gösterememesi ve sevmemesiydi. Benim kafamda da sıkıntılı düşüncelerin olduğunu biliyordum. Yapılan İslamî çalışmalar bireyselleştiriliyor, Müslüman’da olması gereken ölçü ve dengeler hiçe sayılıyordu. Ben merkezli çalışmalar almış başını gidiyordu. Araçların ve amaçların altüst olduğu dönemlerdi.

Araçlar ve amaçlar dengesini mükemmel kurmuştu Hocam. Hayata, ülkemize ve dünyaya bakış açılarımız değişmişti. Dar bir cenderede kaldığımızı ve kısır meseleler içerisinde enerjilerimizi tükettiğimizi Hocamın dizinin dibinde öğrenmiştim. Her defasında nice enerjilerle dönmüştüm Ereğli’ye. Herkese kucak açmanın lezzetini yakalamıştım artık. Etrafımda yeni bir arkadaş grubu oluşuyordu ve birçok kardeş hiç görmediği ve şahit olmadığı halde Zeki Soyak Hoca Efendiden bahseder hale gelmişti.

Tabelanın önemli olmadığını; önemli olanın doğru ve ölçülere uygun islamî çalışmaların yapılması olduğunu Hocamdan öğrenmiştim. Bu durum, benim hizmet coğrafyamı o kadar genişletti ki nice yüreklere nefes olmayı nasip etti Rab’bim.

Sohbetlerin ehemmiyetini hep anlatırdı Hocam. “Allah Rasulü sahabesini sohbetle yetiştirmiştir.” derdi. Bu sebepten olacak hep sohbet halkaları oldu etrafında. Kardeşler yetiştiler. Yetişenler de aynı istikamet üzere devam ettiler. Ortaya güzide bir yapılanma çıktı. Ve Allah (cc) razı olsun aynı heyecanla devam etmekte.

Taassup hastalığı, bugün dahi Türkiye’deki Müslümanların aşması gereken sıkıntılarından birisi, belki de en önemlisi olarak duruyor. Günden güne cemaatler arasındaki mesafe genişliyor. Umman yürekli Müslümanlara ihtiyaç olduğu bir vakıa. Tam da burada hizmet alanlarında ölçüler ve dengelerin ayakta tutulması elzemliği kendini gösteriyor.

“Meslek, mezhep ve meşrep farkı gözetmemek”kulaklarımda uğuldayan bu cümleler benim Müslümanları sevmem için yeterli bir ölçü oldu. Yüreklere giremeden insanlara ve topluma yön verilemeyeceğini kavradım. Sevgiyi dilinden hiç düşürmemişti Hocam. Onun sevgisi sadece insan endeksli değildi. Yürek coğrafyasında çiçek sevgisi ne çok şahit olmuştum. Çiçeği seven insanı da sever. cümlesini yine onun ağzından duymuştum.

Ondan sonraki hayatımda ve İslamî çalışmalarımda Zeki Soyak Hocam benim oksijen çadırım oldu. Kazandırdığı istikametler en az sıkıntı yaşamama vesile oldu. İstişareli ve izinli hareket etmenin ehemmiyetini kavramıştım. Zira İslamî çalışmalarda bunların ne kadar kıymetli ölçüler olduğunu an be an anlıyoruz.

Günümüz dünyasında ve Türkiye’sinde Zeki Soyak Hocaefendinin “Fazilet Toplumu” özlemine ve bu özlemle kaleme aldığı değerli eserlerine Müslümanların ve özellikle talebe çalışması yapan vakıf ve derneklerin çok ihtiyacı olduğuna yürekten inanıyorum. Mekânı Cennet Olsun.

Muharrem BÜYÜKTÜRK

Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…

Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.

Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...