Türk asıllı Brüksel Meclisi milletvekili Mahinur Özdemir, 1915 olaylarını “soykırım” olarak tanımadığı gerekçesiyle üye olduğu Frankofon Hristiyan Partisi – cdH’dan geçen hafta ihraç edildi.

Konu Türk medyasında geniş yankı buldu. AKP çevreleri durumdan vazife çıkarıp protestolar düzenledi. Protestolardan birine Cumhurbaşkanı’nın kızı Sümeyye Erdoğan’da katıldı.

Ancak Mahinur Özdemir’in 2014 yılında 1915 olaylarını “soykırım” olarak tanıdığı ortaya çıktı.

Mahinur Özdemiş ile partisi cdH arasındaki gerilim nedeni cdH’nin (parti tüzüğü) “Deontolojik Kurallarına” uyup uymama noktasında ortaya çıktı. Tartışma konusu “Deontolojik Kurlı” şu: “Uluslararası topluluk Ermeni soykırımını tanımıştır. Belçika’nın, Avrupa’nın ve Uluslararası çevrelerin tanıdığı bütün soykırımların üyeleriniz tarafından kabul edilir.

Mahinur Özdemir’in bu kuralı 2014 yılında imzaladığı, yani Ermeni soykırımını tanıdığı, 2015 yılında bu sözleşmeyi imzalamayı reddettiği ortaya çıktı. Mahinur Özdemir ile cdH arasındaki “Ermeni Soykırımı geriliminin” arka planında AKP’nin Avrupa Teşkilatı UETD’nin, Almanya örneğinde olduğu gibi, casusluğa varan faaliyetleri olduğu ileri sürülüyor.

Olaylar 30 Nisan tarihinde, Belçika meclisinde Ermeni Soykırımını Anma etkinlikleri çerçevesinde bir dakikalık saygı duruşuna, Türk asıllı çoğu milletvekillerin mazeret sunup katılmamaları ile başladı.

Ardından cdH parti başkanı Benoit Lutgen’in iki hafta önce katıldığı bir radyo programında konu hakkında konuşurken “partimdeki herhangi bir inkarcıyı anında ihraç ederim” açıklamasında bulundu. cdH parti başkanının bu sert açıklamalarını ve sözünde durup durmayacağını test etmek için medya M. Özdemir’den demeç alma yarışına girdi, fakat M. Özdemir medyaya açıklama yapmaktan kaçındı.

Medyanın hedefi haline geldikten sonra cdH Partisi, M. Özdemir’in  Ermeni Soykırımını Tanıma Bildirisi imzalamasını istendi. Türk siyasinin bunu ret etmesinin ardından cdH partisi tarafından yapılan açıklamada, Özdemir’in partinin “deontolojik kurallarına” uymadığı gerekçesiyle ihraç edildiği ifade edildi. 2014 yılında M. Özdemir’in de imzaladığı deontolojik tüzükte “Uluslararası topluluk Ermeni soykırımını tanımıştır. Belçika’nın, Avrupa’nın ve Uluslararası çevrelerin tanıdığı bütün soykırımların üyeleriniz tarafından kabul edilir” cümlesinin ihraca sebep olduğu öğrenildi.

Peki soykırım iddiaları hakkında yorum yapmayan ve desteklemeyen birçok Türk asıllı milletvekili varken, medya ve cdH partisi neden Mahinur Özdemir’i hedef seçti?

Belçika’nın köklü gazetelerinden La Libre Belgique’in “Yabancı asıllı seçilmişlerin paralel sadakati” başlığında tam sayfa haberi bize aslında bu konu hakkında önemli bilgi veriyor. Uzun zamandır Belçika ve diğer Avrupa ülkelerinde Türk asıllı siyasilerin (Avrupa’da anti-demokratik, diktatörlüğe doğru ilerleyen, baskıcı olarak görülen) AKP ve onun Avrupa arka bahçesi olarak görülen UETD ile dirsek temasında bulunmasından doğan rahatsızlık konuşuluyor.

AKP’li milletvekilleri ile yapılan programlar, özel görüşmeler, sık sık düzenlenen karşılıklı ziyaretler, AKP’nin açıktan destek ve yönlendirmesi, Türk asıllı siyasilerin kimi zaman AKP milletvekilleri gibi hareket edip AKP ajandası takip etmeleri ve bu yönde araçsallaştırılmaları Avrupa tarafından hiç de hoş karşılanmıyor.

Belçika basını, AKP ile sıkı temasları olduğu bilinen, Erdoğan’ın “manevi kızım” dediği Mahinur Özdemir’in partisinden ihraç edilmesinin de altında yatan asıl sebep olarak bunun olduğunu, soykırım meselesi de ihracın mazeret olarak ortaya konulduğunu söylüyor.

M.Özdemir’in Parti ihracının ardından AKP tarafından gelen yoğun tepkiler, UETD’nin düzenlediği protesto gösterileri, Sümeyye Erdoğan’ın Belçika Konsolosluğu’nda açıklamaları bu iddiaları bir nevi doğrular nitelikte.

İşte Mahinur Özdemir’in 2014’de imzalayıp 2015’de imzalamadığı parti sözleşmesi ve Ermeni Soykırımı tartışmasına ilişkin belge:

sozleşme3Sözleşme1sözleşme2

 

Haber: Ali Yumlu

Kaynak: yeniyon.com

 

 

Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…

Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.

Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...