Erdoğan’ın muhtar sevgisi nerden çıktı?
Erdoğan Ak Saray’a taşındıktan sonra ilk iş olarak muhtarları sarayında ağırladı. Artık neredeyse her hafta grup muhtarla buluşup onlara konuşuyor.
Erdoğan’ın muhtarların Ak Saray’da ağırlayacağı ilk konukların muhtarlar olacağı duyurulduğunda, Erdoğan’ın 28 Şubat’ın o meşum manşetine gönderme yapacağı akıllara gelmişti.
Erdoğan için atılan “muhtar bile olamaz” manşeti hala hafızalarımızda. Erdoğan’ın muhtarları Ak Saray’a davet ederek “onlar ‘muhtar bile olamaz’ dedi ama ben Cumhurbaşkanı oldum” mesajı vermek istediği sanılmıştı.
Ancak Erdoğan’ın muhtarlarla programı bir defaya mahsus olmadı. Saray, neredeyse her hafta muhtar ağırlıyor. Bir çok gözlemci, bu durumu durumu Erdoğan’ın gündemde kalma yöntemi olarak görüyor. Yani Erdoğan, muhtarları bir kürsü gibi kullanarak mesajlarını veriyor.
Oysa işler bu kadar basit değil. Erdoğan’ın muhtar programlarına ilişkin yukarıda sıralanan açıklamaların hepsi doğru olabilir. Konunun başka yönleri de var. Bunu anlamak için muhtarların toplumdaki yeri ile görevlerine bakmak gerekiyor.
Şurası bir gerçek ki toplumda muhtarlar, siyasetçiler ve bürokratlar tarafından hor görülen yöneticilerdir. Ancak aynı zamanda muhtarlar topluma şah damarından daha yakın yöneticilerdir. Mahallede olan her şeyden haberdar olur, her konuyu bilirler.
Zaten muhtarlara ilişkin yasal düzenlemelere bakıştığımızda bizde muhtar bir yönetici değil bir istihbarat elemanı olarak görülür. Örneğin muhtarın şöyle bir görevi vardır: “Köye gelip gidenlerin niçin gelip gitmekte olduklarını anlamak ve bunlar içinde şüpheli adamlar veyahut ecnebiler görülürse hemen yakın karakola haber vermek.”
Gördüğünüz gibi bir muhtar asla ve sadece muhtar değildir.
Erdoğan, muhtarların içinde bulunduğu durumu ve duyguyu en iyi bilen siyasetçilerden biri. Devletin en tepesindeki kişi olarak, devletin en altındaki muhtarları toplayıp onlara değer vererek toplumsal tabanını güçlendiriyor. Ak Saray’daki toplantıdan çıkıp mahalleye gelen bir muhtarın havasını düşünün…
İletişim teorilerinde muhtarın rolü “eşik bekçiliğidir.” Yani kaynağından gelen mesajı yorumlayıp etrafa dağıtmaktır. Bu yönüyle de muhtarlar Erdoğan için oldukça kritik bir kitleyi oluşturur. Muhtar mahalleli için günlük haberlerin yorumcusudur. İşte bu konum onları Erdoğan için bulunmaz bir kitle yapıyor…
Daha önemli ayrıntı şu. Erdoğan ve çevresinin en bariz korkusu toplumsal sokak hareketleri. Gezi eylemlerinden sonra bu korku tüm AKP’lilerin yüzüne yansıdı. AKP’liler bir türlü Gezi korkusunu atamıyorlar. Çünkü onlar da diktatörleştiklerinin farkındalar. Diktatörlükler karşı tepkiler de doğurur ve diktatörlüklerde er yada geç sokak hareketleri kaçınılmazdır.
Gezi olaylarını iyi analiz eden bir gözlemci, Gezinin aslında mahalleler bazında gelişen ve büyüyen olaylar olduğunu görecektir. Bazı mahalleler geziye tam destek verirken, bazı mahallelerde Gezi karşıtıydı.
Bizde istihbarat her türlü yapıdan bilgi alır ama en az bilginin geldiği yerler Gezi’de sokaklara akan gettolaşmış mahallelerdi. İşte, tam da bu noktada muhtarların “mahallemizin zorunlu istihbaratçısı” kimlikleri öne çıkıyor. Saraylarda ağırlanan muhtarlar devletin taleplerini daha özenle yerine getirecektir…
En önemli konuyu en sona bıraktım. O da Muhtarların seçimlere ilişkin görevleri. Muhtarlar seçmen kütüklerinin oluşturmasında merdivenin ilk basamağıdır. Bir mahallede kimin kayıtlı olup olmadığını belirleyen yegane veri muhtarın elinden geçer.
Yasaların muhtarlara verdiği seçim görevi şunlardır. “Seçim zamanlarında sandık seçim kurullarına ve emlak vergisi ile ilgili olarak arsaların bedel tespit komisyonu gibi kurul ve komisyonlara katılmak. Sandık seçim listelerinin askıya çıkarılması gibi ilan işlerinin yapılması.”
Her ne kadar seçmen listeleri adrese dayalı nüfus sistemiyle yapılıyorsa da o sistemin bir ucu muhtarlara bağlı. Sarayda ağırlanmış muhtarların sandık kurullarındaki tavırlarının kimden yana olabileceğini tahmin etmek çok zor olmasa gerek….
12 yıllık Başbakanlığı döneminde muhtarları toplayıp konuşmayı aklından geçirmeyen Erdoğan’ın muhtar sevgisi başka nasıl açıklanabilir?
Sahi neden şimdiye kadar hiç bir medya grubu gidip Ak Saray’da ağırlanan muhtarlarla konuşmadı? O konuşmaların öncesi ve sonrasını merak etmez mi medya?
Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…
Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.
Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...