Başbakan Erdoğan deprem konutlarını teslim etmek için Van’da açılışlar yaptı. Hükümetin ve yerel yöneticilerin olağanüstü gayretleriyle deprem konutlarını kısa vadede bitirmesi takdire şayan.
Ancak şu günde Van’dan bu başarıdan dolayı mutluluk sesleri yükselmiyor homurtu sesleri geliyor. Van’da yaşayan ve konulara az çok ilgili herhangi birini çevirip sorun. Van’da yapılan yatırımları değil yolsuzluk iddialarını anlatacaktır.
Bana kadar ulaşan iddiaları, konuştuğum tüm yerel basın kabul ediyor. Ancak biz yerel basınız yazarsak bizi bitirirler diyorlar.
Bazı iddialar şöyle: “İhaleler çoğu zaman uygun olmasına karşın pazarlık usulü veya davetiye ile belli istekliler arasında yapılıyor. Fiyatlar genelde piyasa araştırması denen muhammen bedel tesbitlerinin bedellerine yakın veriliyor. Yani tesbit edilen fiyatlardan indirim yapılmıyor. Asıl açık ihalelere bakıldığında aynı türden işler yüzde 40, 50 ile yapılıyor ve diğerlerinden de daha iyi yapılıyor. Bu ihaleler deprem öncesi hele deprem sonrası çıldırmış fiyatlara yapıldı. Kimi şirketler tanınmasın diye deprem sonrası 3 4 yeni firma kurmuşlar, ki kestikleri faturalar ayyuka çıkmasın diye. Burada en önemli şey yerelde ihale ilanları gazetelere gönderilirdi ama vali bir yıldır gazetecileri de oyalıyor. İhale ilanları gazetelere verilmeden duyurulmadan yapılıyor. Yerel gazetecilere sus payı olsun diye uygun fiyata afet evleri verilecek. Bu çerçevede 100 gazetecinin isimi valiliğe iletildi.”
İddianın gazetecilerle ilgili olan kısmını yerel gazetecilere sordum. Afet konutlarından arta kalanlardan 100 adedinin gazetecilere verileceğine dair valinin söz verdiğini onlar da kabul ediyor. Ancak burada bir ayrımın olmadığını, gazetecilerin konutların ücretlerini ödeyeceğini ifade ettiler. Ancak iddiayı ortaya atan diğer gruplar ise neden sadece gazetecilere bu iltimas geçiliyor diye soruyor. Tabii burada hassas olan konu şu: Hangi gazeteciler uygun fiyatlarla konut alacak? Bunların yerel idarecilere yakınlığı veya uzaklığı konut almalarında bir kriter olarak kullanılacak mı?
İhalelerin içeriğine baktığımızda hakikaten tuhaf iddialar, rakamlar ve tuhaf uygulamalarla karşılaşıyoruz. Daha büyük rakamlarla ilgili iddialar da var ama ben gözüme çarpan birkaç konunun altını çizmek istiyorum.
Örneğin bir firma bir kavşak inşaatını 15 milyon TL civarında mal ederken benzer bir kavşağı başka bir firma 50 milyon civarında bir maliyetle inşa edebiliyor. 15 milyon TL civarında kavşak inşa eden firma hâliyle ben 50 milyona iki kavşak inşa ederim iddiasını dile getiriyor.
Daha tuhaf iddialar da var. Örneğin bazı yöneticiler bizzat kendi özel arabalarını devlete kiralayıp onları makam arabası olarak kullanıyor. Yani kendi arabasını devlete kiralayıp kendi biniyor ve bindiği araçtan bir de kira parası alıyor. Bunu yapan yöneticilerin, aylık maaşının 2000-3000 TL civarındayken aracını kendi makam arabası olarak devlete kiralayıp devletten de 5000-6000 bin TL’lik kira parası aldığı ifade ediliyor.
Bir başka iddiaya göre dikilmesi gerekirken dikilmeyen fidanları, yani olmayan fidanları, sulamak içi altı arasöz 600 bin TL’ye bir yıllığına kiralanmış.
Bir de Kamu İhale Kurumu’ndan çıkardığım bana çok pahalı gelen araç kiralama ihaleleri var. Örneğin, Karayolları 11. Bölge Müdürlüğü 2010 yılında 300 gün çalışacak ki adet binek araç için 132 bin TL kira bedeli ödemiş. Bu fiyat iki aracın satın alma fiyatından bile fazla.
Aynı yıl valilik bir başka binek araç ihalesi yapmış. Bu sefer başka bir firma 44 bin TL’ye ihaleyi kazanmış.
Yine aynı yıl Van İl Özel İdaresi bir VIP minibüs, bir minibüs ve bir binek otomobili 113 bin TL’ye kiralamış.
Yine iki traktörün bir yıllık kira bedelinin 124 bin TL olduğu tuhaf ihaleler var. Bir traktörün satın alma fiyatı 50 bin TL civarındayken bir yıllık kira bedelinin traktörün fiyatından fazla olması benim mantığıma çok yatmadı.
Van’da kime sorsanız bu tip binlerce hikâye anlatıyor. Binlerce soru soruyor. Örneğin gece yarısı AFAD ihalesi yapıldığını iddia eden de var, belli başlı firmalar devletten üst üste ihale aldığından dolayı artık göze battığı için firma sahiplerinin başka yeni firmalar kurup işler almaya devam ettiğini söyleyen de…
Nitekim yerel gazeteci Bişar Ulutaş bu olanlara patlamış olmalı ki Pazartesi günü şunları yazmış Van Vali’sine: ”Sıkıntıdan patlamamı mı istersin, yazmamı mı; ey vali? Yerel gazetelerin ayakta kalabilmesinin en önemli etkeni, ihalelerin gazeteler aracılığıyla yayınlanmasıdır. Yatırımlar arttıkça ihaleler artar. Söz konusu ihale ilanları gazetelerde yayınlandıkça, gazeteler ekonomik açıdan güçlenir. Bir gazeteyi bitirmek istiyorsanız, kurumların ihalelerini teklif usulü ve doğrudan alım sistemi ile yapmasına göz yumarsınız; olur-biter. Hangi kuruma yazı yazıp da, ‘ihalelerinizi şeffaf şekilde yapın, gazetelerde yayınlayın!’ dedin, merak ediyoruz…”
Dikkat! Bu yazı Van’daki “Şüyuu vukuundan beter” olayların sadece “Şüyu” kısmına dikkat çekmek için kaleme alındı. “Vukuu” kısmına yer ve zaman buldukça değineceğim…
[email protected]
Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.
Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...