İBDA-C’nin yayın organı olarak bilinen Baran dergisi diye bir dergi var. Bu dergi 2008 yılında Ergenekon’a yakın, o fikri savunan kişilerle söyleşiler yapardı.

O “İlamcı” derginin şöyle bir kapak haberi vardı: Şu kapak haberine ne dersiniz: “Kurtuluş Savaşı Gayesine Ermemiştir.” Bu başlık Aydınlık ya da Türk Solu’nda değil, terör örgütü listesine yer alan İslamcı grubun bir başka yayın organına aitdi.

Ulusalcılıklarıyla bilinen şu isimler de derginin röportaj yaptığı isimlerdi: Hasan Köni, Behiç Kılıç, Avni Özgünel, Nihat Genç, İdris Arslan (Alparslan Arslan’ın babası), Serdar Akinan, Turan Çömez, Naci Kutluay, Alaattin Parmaksız, Uğur Civelek, Erol Manisalı.

2008 yılında yazdığım bir yazıda Atatürkçü Düşünce Derneği’ne bomba attığı iddia edilen, şiddet yanlısı olduğu için devletin terör örgütleri listesine yer alan bir yapının dergisine ulusalcıların demeç vermesini yadırgamış şunu sormuştum: bu derginin devletin terör örgütleri listesinin başında yer alan dinî motifli bir terör örgütünün yayın organı olduğu iddia ediliyor. Bu isimler istedikleri her yayın organına konuşabilirler. Benim merak ettiğim bu derginin ulusalcı duruşları belli olan bu isimleri neden tercih ettiği?

Aynı dergi beni o dönem TSK’ya şikâyet etmişti. O zaman “şu aymazlığa bak devletin ve TSK’nın terör listesinin başında yer alan bir terör örgünün yayın organı bizi TSK’ya şikâyet ediyor. Bu ne cüret diye düşünmüştüm.

Daha ilginci şu. İBDA-C fikrine yakın bir başka dergi olan Furkan dergisini sahibi o dönem çıkıp, bir emekli albay bize geldi, AKP’ye karşı beraber hareket etmemizi istedi. Biz kabul etmedik Baran dergisi kabul etti demişti.

Aradan yıllar geçti İBDA-C davasından hapis yatan Salih Mirzabeyoğlu hapisten çıktı. Hapisten çıktığı günlerde bizzat Türkiye’nin en tepe ismi Tayyip Erdoğan tarafından kabul edildi ve ağırlandı.

Ortada şöyle bir çelişki duruyordu. Türkiye Cumhuriyeti’nin terör örgütü olarak tanıdığı bir örgüt olan İBDA-C’nin lideri Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı ile görüşüyor, Cumhurbaşkanı tarafından ağırlanıyordu.

Eğer Türkiye bir kanun devletiyse ya İBDA-C’yi terör örgütleri listesinden çıkartırsınız, sonra kiminle görüşmek isterseniz görüşürsünüz ya da terör örgütü olarak tanıdığınız bir örgütün lideriyle görüşürseniz bu görüşmeden tek sonuç çıkar; o yapıya destek…

Erdoğan’ın şiddet kullanıp kullanmadığına bakılmaksızın İlsamcı yapılarla yakınlaşması sürerken çok daha ilginç bir şey oldu. Erdoğan’a yakın medya organı Star gazetesinde Baran dergisinin reklamları çıktı.

Daha ilginci şu. Baran dergisini dağıtan şirket başında Erdoğan’ın damadının bulunduğu Turkuvaz dağıtım.

Baran dergisi çok kişi tarafından bilinen bir yayın organı değil. Ancak İBDA-C çevreleri tarafından oldukça iyi bilinen bir yayın organı. Derginin yayın anlayışına baktığımızda üç temel özellik ortaya çıkar.

Birincisi derginin şiddeti meşrulaştıran biri dili var. Dünyada IŞİD benzeri örgütleri eleştirse de diğer cihatçı yapılara sempati ile bakan bir yayın anlayışına sahip.

İkincisi, dergi kesinlikle anti-batıcı ve anti-Amerikan tutumuyla batı karşıtlığı ve Amerikan karşıtlığını körüklüyor. Hatırlanacağı gibi 2008 yılında İstanbul Amerikan konsolosluğuna yapılan saldırıyı düzenleyen saldırıda İBDA-C militanları üç polisi şehit etmişti.

O dönem Ulusalcılar ile İBDA-C çizgisini yan yana getiren şey de anti-Amerikancılık ve anti-Batıcılık fikriydi. Tıpkı bu dönemde AKP ile İBDA-C’yi yan yana getiren şeyin Anti-Amerikancılık anti Semitik düşünceler olduğu gibi.

Derginin üçüncü temel özelliği lümpen İslamcı gençlere hitap etmesi. Sloganik düzeyde düşünceleri işleyen derginin ana hedefi hemen cihada katılabilecek karakterde, entelektüel derinliği olmayan, kolayca tahrik edilebilecek gençlere hitap etmesi.

Çok az kişinin bildiği bu derginin AKP’nin medya organı Star’da reklamı yapılarak geniş kitlelere duyurmanın amacı sanırım son yıllarda AKP etrafında kümelenen, anti-Batıcı lümpen genlik kümelerine ulaşmak olmalı.

Kaynak: yeniyon.com

 

Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…

Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.

Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...