Haziran seçimlerinden sonra AKP, PKK ile olan anlaşmasını rafa kaldırdı. Suruç provokasyonunu bahane ederek gidip Kandil’i bombaladı ve 2012’den beri sürdürdüğü çözüm sürecini bitirdiğini duyurdu.

AKP her ne kadar çözüm sürecini PKK bitirdi dese de bu şu gerçeği değiştirmiyor. PKK çözüm süreci boyunca dönem dönem asker ve polis şehit etti. Bölgede neredeyse öldürmediği korucu kalmadı. Kendisine “ihanet ettiğini” düşündüğü kim varsa hepsinden intikam aldı. Çözüm süreci boyunca bölgede devlete yardım eden birçok aile PKK baskısından dolayı bölgeden göç etmek zorunda kaldı.

Bütün bunlar olurken, AKP seçimleri düşünerek PKK’ya tek bir operasyon yaptırmadı. Bölgede PKK’nın palazlanıp büyümesine göz yumdu. Askeri kışlasından dışarı çıkarmadı. Valiler eliyle asker ve polisin elini tutup, PKK’nın elini güçlendirdi.

Seçimler bitince ilk fırsatta PKK’ya orantısız bir şekilde savaş açtı. Eğer AKP’nin niyeti daha önce sürdürdüğü “çözüm sürecini” sürdürmek olsaydı, seçimlerden önce göz yumduğu gibi seçimlerden sonra da PKK’nın yaptığı benzer terör faaliyetlerine göz yummaya devam ederdi…

Başından beri hep şunu söyledim, ne PKK’nın ne de AKP’nin niyeti çözüm değil. İkisi de grup menfaatlerini temsil ettiklerini söyledikleri halkların menfaatlerinin önüne tutarak mevzi kazanmaya çalışıyor. Ne PKK Kürt hakları için çözüm sürecini destekliyor, ne de AKP Türkiye’nin geleceğini düşünerek çözüm sürecine destek verdi. Bunları söylediğim için de savaş kışkırtıcılığı yapmakla suçlandım. Ancak gelinen noktada tarih MİT’ten aldığı suflelerle okurlarını kandıran sözde demokrat yazarları değil beni haklı çıkardı.

Şimdi hendek savaşları başladı. Belli ki PKK uzun süredir buna hazırlanıyordu. Bölgede tam anlamıyla iç savaş görüntüleri var. Diyarbakır’dan Halep’i andıran görüntüler düşüyor ajanslara.

Devlet 2 aralıktan bu yana 21 gündür sokağa çıkma yasağı koyduğu mahallelerde kapı kapı çatışıyor. Her geçen gün sokağa çıkma yasağı ilan edilen ve çatışma alanına dönüşen mahallelerin sayısı artıyor.

Soru şu: Taraflar bu savaşı ne kadar sürdürebilir?

Görüldüğü kadarıyla savaş bölgede görece sınırlı sayıda mahallede devam ediyor. Evet yüzbinlerce kişi bu savaş nedeniyle sokaklara çıkamıyor ama savaş henüz Diyarbakır gibi büyük illerin tamamını kapsamış durumda değil.

Belli ki bu PKK’nın bilinçli bir stratejisi değil. Aksine PKK’nın sınırlılığının ifadesi bu. Eğer PKK bölgede devleti etkisizleştirip “özerklik” ilan edecek kadar gücü olsaydı savaşı bir mahalleye sıkıştırmak yerine tüm şehrin geneline yayar, devletin savaşma gücünü etkisizleştirmeye çalışırdı.

Suriye örneğinden yola çıkarak şunu söyleyebiliriz, Suriye’de iç savaş bölgesel alanlarda başlamıştı. Çünkü muhaliflerin gücü ancak bölgesel alanlarda mücadele edecek kadardı. Ne zaman ki Türkiye gibi Katar gibi ülkeler muhaliflere destek vermeye başladı savaş sınırlı alanlardan daha geniş alanlara yayıldı. Böylece Esad rejimi her cephede savaşamayacağı için Şam’da alanlarını koruyarak, daha az kritik yerlerde alanları boşaltmak zorunda kaldı.

PKK Suriye tecrübesinden bu stratejiyi çok iyi biliyor. Eğer savaşacak gücü olsaydı savaşı Sur’a sıkıştırmak yerine Tüm Diyarbakır’a yaymak isterdi. Bunu yapamıyorsa o zaman PKK’nın gücünün sınırlı olduğunun göstergesi.

Muhtemelen devlet de bu hesap üzerinden hareket ederek, PKK’nın uzun süre bu savaşı sürdüremeyeceğini hesaplayarak PKK ile az sayıda mahalleyle sınırlı kalacak şekilde savaşmaya karar verdi.

Bu veriden hareketle şunu söyleyebiliriz, PKK bu savaşı daha geniş alanlara yayamıyor. Halkı da savaşa desteğe çağırıp, devlet güçlerine karşı bir baskı aracına dönüştüremiyor. Eğer halk PKK’nın savaşına büyük destek verseydi, yüzbinler Sur’a yürür devleti durdurabilirdi. Belli ki halk da PKK’nın şehir yapılanmalarının şehirleri terörize etmesinden bıkmış durumda.

Ancak devlet PKK’nın gücünün sınırlı olmasından hareketle bu savaşı kazanabileceğini varsayarak büyük bir hata yapıyor.

PKK’nın az sayıda mahalledeki direniş süreci uzadıkça devletin hata yapma payı daha da artacaktır. Devlet hata yaptıkça PKK mahalle kazanmasa bile psikolojik üstünlüğü kazanmaya başlayacaktır. O mahallelerde savaşan askerler ve polislerin verdiği görüntüler zaten yeterince PKK’nın ekmeğine yağ sürüyor. İşte PKK bunu bekliyor. Mahalleye sıkıştırılmış PKK milislerinin psikolojik üstünlüğü ele almaya başladığı anda, o beklenen halk desteği gelecektir.

Eğer bu savaş bir kaç ay daha devam ederse, PKK Marta kadar mahallelere sıkıştırılmış bu savaş konseptini sürdürebilirse, özellikle Mart ayının gelmesiyle birlikte, halkın newroz bilinci de uyanmaya başlayacaktır. Ayrıca PKK’nın dağ kadrolarının da devreye girmesiyle devleti oldukça zorlayacak bir döneme gireriz.

Bunun için devlet ne yapıp edip bölgedeki mahalle savaşını bir an önce bitirmeli. PKK ile savaşı bir istihbarat savaşına dönüştürmekten başka çaremiz yok. Ancak görüldüğü kadarıyla AKP’de istihbaratın önceliği PKK değil Cemaate karşı yürütülen Erdoğan’ın savaşı. PKK’yı mahalle mahalle savaşarak bitiremeyiz. Yapılması gereken şey PKK networkunu etkisiz kılacak istihbarat operasyonlarıdır.

 

 

Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…

Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.

Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...