Ortaokul yıllarıydı.
Zaman Gazetesi zor durumdaydı galiba.
Öyle hatırlıyorum.
Bir salonda, 15 civarında öğrenciydik.
Kimimiz ortaokula, kimimiz liseye gidiyordu.
Üniversiteye giden bir abi önce sohbet etti, sonra durumu anlattı.
İşin açığı, çok anlamamıştım konuyu ama, bir sıkıntının olduğunu anlamıştım.
“Himmet” kelimesini ilk o gün duymuştum.
Himmet yapılacak denildi; herkes bir rakam söylüyordu.
Hatırladığım kadarıyla, bir hafta içinde verebilecekleri parayı söylüyorlardı.
Ben hemen bir kısa hesaplama yapmıştım.
İmam Hatip Lisesinin ortaokul bölümünde okuyordum. Okul öğleden sonra da devam ediyordu.
Bu nedenle, öğlen arasında yemek yiyorduk.
Genellikle nohut dürümü yiyordum. Antep’te meşhurdur ve en ucuz yemektir, dışarda yenilebilecek.
Bir hafta yemek yemesem, öğlenleri ne kadar para birikir diye hesaplayıp, o miktarı söylemiştim.
Yani ilk himmetim, 5 nohut dürümü parasıydı.
…
Üniversite yılları.
Esnaflara sohbet ediyorum, haftanın 2 günü.
O yıllar, Adana’da çok esnaf yok.
Hem burs topluyoruz öğrenciler için, hem de himmet topluyoruz evlerin ve evlere gelen öğrencilerin masrafları ve ihtiyaçları için.
Bir esnaf abimiz var, asgari ücretle çalışan.
Evli.
“Burs istemeyelim o abiden” diye düşündüm; zira asgari ücret aldığı halde bayağı yüksek bir miktar söylemişti himmette.
“Burs istemiyorum abi sizden” dedim.
“Niye” dedi, “bir yanlışımızı mı gördünüz?”
“Yok abi, size çok yük olacak diye düşündüm” dedim.
Abi bana, kulağıma küpe olacak bir söz söylemişti, hiç unutmam: “Ben himmet ve burs verince, parama bereket geliyor. Azıcık nefsime uyarsam, bereketi kaçıyor” demişti.
Dayanamadım, sordum.
“Abi, ben sizin ne kadar maaş aldığınızı biliyorum. Aylık ödemeyi vadettiğiniz parayı verseniz, imkanı yok geçinemezsiniz. Nasıl geçinmeyi düşünüyorsunuz?” dedim.
Abi bana yine büyük bir ders vermişti.
“Ben verdikçe, Allah veriyor; o talebeler rahat ettikçe, biz rahat ediyoruz” demişti.
…
Amerika yılları.
Bir özel okul açmıştık Amerika’da.
Amerika’daki Türklerin çocukları geliyordu okulumuza. Okulun geliri ile gideri arasına büyük fark vardı.
Borçlarımız çoktu.
Esnafların verdikleri himmetler ve yardımlar, okuldaki öğrencilerin eğitim hayatına devamı adına okulu ayakta tutmaya yetmez hale gelmişti.
2008 krizi olmuş, esnaf inanılmaz sıkıntılıydı.
Öğrenci servisini yapan şirkete borcumuz hayli birikmişti.
Bir akşam toplantımız vardı esnaflarla.
Okul müdürü, servis şirketinin ertesi gün öğrencileri okula getireceğini, ama eğer öğlene kadar alacakları hesaplarına yatırılmaz ise, öğrencileri çıkışta evlerine götürmeyeceklerini söyledi bana.
Paramız yoktu ve böyle bir olayın yaşanması okul adına çok ciddi itibar kaybı olacaktı.
Ailelerden aldığımız ücret kesinlikle yetmiyordu masraflara. Ama bir kere bu işe girmiş ve çocuklarını gönül rahatlığı ile gönderebilsinler diye bir okul açmıştık.
Akşam toplantı yapıldı. Son madde olarak bu meseleyi gündeme getirdim.
Ve esnaf abilere durumu anlattım.
O kadar sıkıntı içinde olan esnaf abiler o parayı o gece topladılar ve böylece o meseleyi halledebildik.
…
Bunun gibi binlerce olay anlatılabilir, bu cemaatte yaşanan.
Aylarca maaş almadan çalışan öğretmenler bilirim.
Çocuğuna mama alacak parası kalmayan, ama bundan şikayet etmeyip, koşturan arkadaşlar bilirim.
O kadar borcu olduğu halde, öğrencilerin bursunu zamanında vermek adına, ilk ödeme olarak burs ve himmeti veren fedakar insanlar bilirim.
Bir peygamber sünneti olan himmeti, bir suç olarak lanse eden ve kendisine Müslümanım diyenler, istedikleri kadar suç üretmeye çalışsınlar, bu çamur bu pak ve fedakar cemaate bulaşmayacaktır.
Bu cemaatin mayasında, hırsızlık ve rüşvet paraları yok.
Bu cemaatin mayasında;
Esnafın alın teriyle kazanılan helal parası,
Öğrencilerin harçlığından kıstığı harçlıkları,
Yeni evlenmiş ablaların düğünde takılan altınları,
Lahmacun satarak kazandığı helal parasıyla, kendisine yırtılan ayakkabısının yerine yeni ayakkabı almayıp, öğrencilere yurt yapan fedakar abilerin kazançları,
İhtiyaç olunca, hiç tereddüt edilmeden satılan arabalar, evler var.
Bu cemaat, Peygamber (ASM) himmete başvurunca, verecek bir şeyi olmayan anaların, ellerinden tutup getirdikleri çocuklarını, dine hizmet adına himmet diye bağışlamak istedikleri zaman gösterdikleri ruhun, bu çağda yeniden dirilmiş halidir.
…
Bu cemaat 3 yıldır didik didik ediliyor, devletin her kurumu tarafından.
Ve Allah’a şükürler olsun ki, ne bir usulsüzlük, ne bir hırsızlık, ne de hukuksuz herhangi bir başka durum tespit edildi.
Ve yine sonsuz şükürler olsun ki, tek suçu(!) çok temiz olmak, Peygamber (ASM) sünneti doğrultusunda himmet toplamak, kendi kurduğu müessesine sahip çıkmak için para yatırmak, öğrencilere burs vermek için sarma sarıp kermes yapmak olarak belirlenebiliyor.
Hizmet, AKP’nin zulmü ile, aslında sadece Türkiye’ye değil dünyaya da ne kadar pir-u pak olduğunu ilan ediyor.
Bu cemaat, tertemiz.
İster kabul edin, ister etmeyin; cemaate atılan her çamur, onu atanların yüzüne savrulacaktır.
Er ya da geç.