Ortadoğu’da son yılların yükselen yıldızı İran desek eminim hiç kimse buna itiraz etmez. Özellikle bu başarısında Türkiye’nin de büyük katkısı olduğu ayrı bir gerçek.

Bir zamanlar Ortadoğu için rol model olarak gösterilen Türkiye bugün kendi içinde bir otokrasi rejimini tartışa dursun Türkiye’den doğan boşluğu İran çok çabuk bir şekilde doldurdu. Özellikle reformist olarak bilinen Hasan Ruhani’nin iktidara gelmesi ve Batı ile kurulan ilişkilerde büyük bir ilerlemenin ardından Rusya’nın da desteği ile ekonomik ambargodan kurtuldu.

Reformist Hasan Ruhani, Batı ile kurduğu ilişkiler özellikle Devrim Muhafızları tarafından eleştirilse de halk nezdinde kabul gördü ve son seçimlerde ezici bir üstünlük sağladı. Seçimin getirdiği bir nevi güven oyu avantajı ile Ruhani, Devrim Muhafızlarının yumuşak karnı olan ambargo yıllarında yasa dışı yollardan satılan petrol ticareti yüzünden kaybolan paraların üstüne gitmeye başladı.

Hasan Ruhani’nin bu hızlı çıkışı İran içerisinde ayrı bir güç olan Devrim muhafızları tarafından tepki ile karşılanıyor. İran’ın 1979 devriminden itibaren siyasette olmasa bile hâkimiyeti hep ellerinde tutmuş olan Devrim muhafızları Ruhani’nin bu yükselişi karşısında ciddi bir iktidar kaygısı yaşamasına sebep oldu. Özellikle halk desteğinin büyük boyutlara ulaşması Devrim Muhafızları için bir endişe kaynağı.

Ancak Ruhani’nin eli de özellikle Zencani davasından dolayı bir hayli güçlü. 8 yıl süren ambargo döneminde İran yasa dışı petrol ticareti için Zencani’yi kullanmıştı. Bir yandan ambargodan bir nebzede olsa nefes alırken öte yandan Zencani gibi elemanları ise müthiş bir zenginliğe kavuşmuşdu. 200 milyar dolar gibi çok yüksek miktarlara ulaşan bu rakamlar karşısında bazı Devrim Muhafızları da nemalanmak istedi ve petrol ticaretinden doğan paranın önemli bir kısmı İran’a ödenmeden ortadan kayboldu.

Babek Zencani 2013 yılında ABD tarafından kara listeye alındıktan sonra Türkiye, Malezya, Tacikistan gibi ülkelerde bulunan bütün şirketleri ve mal varlıklarını başka kişilerin üstüne geçirdi. Mesela sadece Türkiye’de 65’e yakın şirketin Zencani’den bir başkasına devredildiği biliniyor. Türkiye’de de faaliyet gösteren Bank Melat’ın bu şirketleri devraldığı söylenmekte.

Zencani’ye verilen idam kararı soruşturmanın güdük kalmasına sebep oldu. Özellikle Zencani ile bağlantılı bazı isimlere gitmemesi için Devrim Muhafızlarının baskısı ile idam kararının hemen alındığı söyleniyor. Bunun en büyük ispatı Ruhani’nin bu davayı sık sık dile getirmesi ve “Bu işin arkasında başka hangi isimler var? Neden diğer isimlerin üzerine gidilmiyor?” şeklinde demeçlerle Devrim Muhafızlarına gözdağı vermesidir. Diğer yandan Zencani eğer idam edilirse devrettiği bu şirketler o ülkelerde kalacaktır. Bu handikap Gerek Ruhani, gerekse Devrim Muhafızları için oldukça önemli.

Zencani İran’da doğrudan Dini lider Hamaney’e bağlı yargı istihbaratı tarafından gözaltında tutulmakta. Yani polis ve İran istihbaratı Zencani konusunda devre dışı bırakılmış vaziyette. Bu yüzden Ruhani bu davanın üzerine gitmekte oldukça zorlanıyor. Öte yandan Zencani’nin grift ilişkileri Devrim Muhafızları içinde çok önemli isimlere kadar uzandığı İran kulislerinde dile getiriliyor. Bu isimlerin en başında Hamaney’in oğlu olduğu söyleniyor.

Ruhani daha da ileri gitmeye karar verirse Devrim Muhafızları için sıkıntılı günlerin geleceği biliniyor. Özellikle işin içinde Hamaney’in oğlu olduğu için Ruhani’nin böyle bir hamlede bulunmasına asla müsaade etmeyeceklerdir. Bu yüzden Darbe dâhil Ruhani’yi engellemek için her yolu deneyeceklerdir.

İran siyaseti Zencani davası sürdüğü müddetçe karışmaya devam edecek. Devrim Muhafızları Zencani’nin bir an önce idam edilerek susturulmasının istiyor. Ruhani ise olayı biraz daha ağırdan alarak Devrim Muhafızlarına karşı olabildiğince gücünü sınama peşinde.

İran olayına birde Batı penceresinden bakacak olursak;

İran’ın ılımlı ve reformist politikası Batı’yı ikiye bölmüş durumda. Bir yanda İran’ın modernleşerek batı ile entegrasyonunun sağlanması böylece bir tehlikenin bertaraf edilmesini savunan cephe var. Diğer yanda ise İran’a asla güvenilmemesi gerektiğini savunan bir cephe ki bu grup Batı karşısında sürekli bir düşmanın varlığı olması gerektiğini de savunuyor.

Batı için her zaman radikal bir devlet tehlikesi olması kendi iç politikası için bir malzemeye ihtiyaç göstermektedir. Özellikle BOP planının hayata geçirilmesi adına Ruhani gibi bir reformist yerine her zaman Dini Lidere bağlı Devrim muhafızlarından oluşan bir İran yönetimi Batı tarafından tercih edilecektir.

Kısacası Ruhani için var olma savaşı başladı. Biraz daha ileri gittiği takdirde Batı destekli Devrim Muhafızları tarafından darbe ile devrilmesinin yakın olduğu söyleniyor.

 

Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…

Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.

Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...