Hz. Ömer (ra), sessizce, dinlenmekte olduğu odaya girer.

Bir an çevresine göz gezdirir.

Odasının bir yanında işlenmiş bir deri, bir diğer köşesinde de, içinde birkaç avuç arpa bulunan küçük bir torba vardı.

İşte Allah Resûlü’nün odasında bulunan eşyalar bundan ibaretti.

Bu manzara karşısında ağlamaya başlayan Hz. Ömer (ra)’in hıçkırıkları O’nu (asm) uyandırır. Kalkınca hasırın vücudunda iz yaptığını, kan oturduğunu gören Hz. Ömer (ra) ise omuzları sarsıla sarsıla ağlamaya başlar. Hz. Muhammed (asv)  hayretle sorar:

“Ey Hattab oğlu! Niçin ağlıyorsun?”

“Ey Allah’ın Elçisi! İranlılar imparatorlarını saraylarda yaşatırken, Bizanslılar Kayserlerini lüks ve ihtişama boğmuşken sen ki Allah’ın Elçisisin… İzin versen de, biz de seni…”

Maksat anlaşılmıştır, Allah’ın Elçisi (asm), gelecekteki halifesinin sözünü hüzünlü bir tebessüm, tatlı bir el işareti ile keser ve

“Bu dünya hayatı sadece bir eğlence ve oyundan ibarettir. Ahiret yurduna gelince, işte asıl hayat odur. Keşke bilmiş olsalardı “(Ankebut, 29/64)

Ayetini okuduktan sonra ekler:

“İstemez misin ey Ömer? Dünya onların olsun, ahiret te bizim!..”’

“İstemez misin ey Ömer? Dünya onların olsun, ahiret te bizim!..” sözü, sadece Hz. Ömer’e söylenmiş bir söz değildir.

Bu söz, asırlar öncesinden, tüm asırlara, her asrın Ömerlerine ve peygamber yolundan gitmeye karar vermiş tüm insanlara söylenmiş bir sözdür.

Evet Hz. Peygamber bizlere de soruyor.

“İstemez misin ey Sen? Dünya onların olsun, ahiret bizim!..”

İstemez misin ey zamanın Mus’abları?

Gemicikler, yatlar, katlar, kasalarda paralar, ayakkabı kutusunda dolarlar, kollarda yüz binlerce dolarlık saatler, çikolata kutularında eurolar onların olsun.

Hicret için bir valize sığdırdığın dünyan, aylarca maaş alamadığın imtihanın, çileli bir dünya da bizim olsun.

Lüks ve şatafat içinde yaşamak onların olsun.

Şehit düşünce, avret yerlerini kapatacak kadar bile elbisesi olmayacak bir son bizim olsun.

İstemez misin ey zamanın Yusufları ?

Kuyulara atan haset kardeş olmak onlara, kuyulara atılan Yusuf olmak bizim olsun.

İftiralar ve yalanlar atan muktedirler, krallar onlar olsun.

Fakire burs topladı diye, Afrika’da susuzluktan kırılan insanlara kuyu açtı diye, aç olan insanlara kurban yolladı diye, doğuda PKK’nın tuzağına düşmesin diye, tehditlere rağmen oralarda fedakarca koşturdu diye zulmedilen, hapislere atılan, sürgünlere gönderilen bizler olalım.

İstemez misin ey zamanın Ebu Bekirleri?

Mağarada akrep olup, sizi zehirlemeye çalışan, sizi yok etmeye amaçlayan, sizin peşinizde tetikçilerini yollayan, size hayat hakkı tanımayan, sizi işinizden eden, sizi huzurunuzdan eden onlar olsun.

Onca acıya rağmen sesini çıkarmayan Ebu Bekir gibi, davasında sadakatinden dolayı zulmedilen, çocuğunu emzirmeye müsade edilmeyen, çocuğunun düğün gününde göz altına alınan, hanımı mezara koyup, evladını dışarda koymak zorunda kalan, mallarına haramilerin çökmesi karşısında, dik duruşundan ödün vermeyen, zalime boyun eğmeyen bizler olalım.

İstemez misin ey zamanın Hüseyinleri?

Size bir yudum suyu vermeyen, kafanızı kesip sizi şehit etmek isteyen Yezidler onlar olsun.

Zalime boyun eğmeyen, makamda mansıpta gözü olmayan, sırf insanlık adına hareket eden, hicret eden, okul açan, yurt açan, nesle sahip çıkan, ülkenin dilini ve kültürünü dünyaya duyuran, yaşatmak için yaşayan zamanın Hüseyinleri bizler olalım.

İstemez misin ey zamanın İbrahimleri?

Ateşler yakan nemrutlar onlar olsun.

Ateşe gagasında su taşıyan güvercinler, o ne güzel vekildir diyen İbrahimler biz olalım.

İstemez misin ey zamanın Musaları?

Kendini ilah zanneden, sihirbazları ile halkı uyutan, Nil’in ortasına kadar kazandığını zanneden Firavunlar onlar olsun.

Şehrinden, ülkesinden kovulan, “Allah elbet bir kurtuluş verecektir” diyen zamanın Musaları bizler olalım.

İstemez misin ey zamanın Eyyupları?

Vücüdu saran yaralar, yaralarda tevellüt eden kurtlar onlar olsun.

Her musibete sabır gösteren, asla halinden şikayet etmeyen, imanına zarar gelmedikten sonra, rabbin verdiği her musibete sabır gösteren zamanın Eyyüpları bizler olalım.

İstemez misin ey kardeşim?

Zamanın Ömerleri, zamanın Ebu Bekirleri, zamanın Yusufları, zamanın Mus’abları, zamanın Hüseyinleri, zamanın İbrahimleri, zamanın Musaları, zamanın Eyyupları olmayı.

Madem istiyorsun ve isteyerek bu yola girdin ve bu yolda gidiyorsun.

Ateş yakılsa da seni yakmak için.

Kuyular açılsada seni atmak için.

Önünde Nil gibi geçilmez engeller çıksa da.

Vucüdunda kurtlar olsa da.

Sana bir yudum su bile verilmese de.

Ayağına dikenler batsa, akrepler soksa da, şikayet etmeyeceksin.

Neden demiyeceksin.

Dişini sıkacak sabredeksin.

Asla boyun eğmeyeceksin.

Ümidini kaybetmeyeceksin.

Madem O var ve madem O herşeyden haberdar,

Hz.İbrahim gibi, “O ne güzel vekil diyeceksin”, yoluna devam edeceksin.

 

 

Not: Tüm dostların Ramazan ayı kutlu olsun.

Rabbim, tuttuğunuz oruçları, yaptığınız ibadetleri ve hayırları kabul etsin.

Ülkemize ve dünyamıza huzur ve barış getirsin.