Yunanistan’da erken genel seçimleri kazanarak başbakan olan Aleksis Çipras ve Podemos’un 36 yaşındaki lideri Pablo Iglesias, dünyanın takip ettiği genç liderlerden.
Ben bu çizginin ülkemizde ki temsilcisinden Demirtaş’dan bahsetmek istiyorum:
Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle siyasette kalıcı bir yer edinip milletvekilliği seçimleriyle de partisinin elde ettiği başarıyla kendisinden güçlü bir biçimde bahsedilmeyi başardı.
Demirtaş’ı anlamak için son iki yıldır ülkede var olan olağan üstü tabloyu anlamak gerekir.
Bu tabloyu kısaca özetlemek istiyorum.
Ülke de siyaset kurumu zayıf muhalefet nedeniyle çalışmaz halde. Mecliste bulunan diğer iki partinin liderleri siyaset ve çözüm üretmekten olukça uzaktalar.
Ülke yangın yerine dönmüş olmasına rağmen onlarca kronik ve derin sorunla boğuşuyor olmamıza rağmen iktidara alternatif olamıyorlar.
İktidar yıprandı ve son iki yıldır başta anayasa olmak üzere yasalar uygulanmıyor veya iktidarın geliştirdiği proje mahkemeler nedeniyle hukuk tanınamaz hale getirilmiş durumda.
Seçimlerden bu yana iki ay geçti. Müstafi hükumet önemli karalar alıyor ve bürokraside yoğunluklu olarak atama ve tayinlerini kendi partizan görüşüne göre yönlendirebiliyor.
Gezi süreciyle başlayan muhalif sesleri kısma geleneği , kanuni zorlamalar ve çağdaş olmayan yasa değişiklikleri ile onları tutuklamaya ve hatta tutuklama karaları kaldırılan kişileri de esir tutacak kadar ileri götürülebiliyor.
Sosyal medyada iktidarda ki partinin belediyeleri tarafından ücretleri ödenen lümpen ve niteliksiz kitleler durup dinlenmeden kötülüğün ve cehaletin dilini var ederek hakaretler ve küfürlerle muhalif kalemleri taciz ediyorlar.
Vergi borçları silinen veya kamu banklarından aldıkları kredileri ödemeyen , rant üzerinden elde edilen kaynaklarla yayın hayatına devam eden veya kamuya ait kuruluşlardan yüksek volümlü reklam alarak tetikçi yazar ve gazetecilerle aynı tornadan çıkan yazılar yazdırılıp yayınlar yaptırılan , karşı tarafta da muhalif oldukları için vergi denetimleri sopasıyla korkutulan haliyle sesleri kısılan medya “özgür” ve “bağımsız yayın” adına tek kelime edemiyor.
Bunun dışında kalan hizmet hareketine ait bağımsız yayın yapmaya çalışan medyada şeytanlaştırılarak değersizleştiriliyor ve itibarsızlaştırılıyor.
Demirtaş yukarıda belirttiğim sıkıntılı ve olağanüstü süreç içerisinde Türk siyasetine özelde de sola soluk olabilecek bir liderlik potansiyeline sahip.
Geçmişteki rol ve davranışları ile yanında olduğumuz ancak makasa değiştirdiği için karşısına geçtiğimiz Recep Tayyip Erdoğan örneğini rezerv alıp gelecekte benzer bir makas değişikliği yaşatır mı sorusunun cevabını açıkta bırakarak nasıl bir liderlik ve siyasi tıkanıklık için “umut” olacağını yazmayı deneyeceğim.
Uzun soluklu bir iş siyaset .Yaşı ve enerjisi itibariyle yukarıda belirtiğim iki lider gibi bu bakımdan bir önceliğe sahip.
Sürekli dezenformasyon üreten cari iktidara karşı kitlelerini doğru ve olumlu biçimde enforme edebilerek denge kurabiliyor.
Belki son on beş yıldır Özal ,Demirel ve İnönü gibi mizaha sıklıkla yer veren eski aktörlerin siyaset sahnesinden çekilmeleriyle mizahın siyasetimizden silinmişliği ve siyasette keskin ve ağır bir dilin siyasi havaya hakim oluşu , siyaset kurumundan başlayarak toplumun tüm kurumlarına hatta damar damar ülkenin bütün ortamlarına kadar bu kutuplaştırıcı dilin yayılmış olması gerginliklere, çatışmalara ,hastalıklara, küskünlüklere yol açabiliyor.
Demirtaş siyasete getirdiği mizahi dille ağırlaşan ve kutuplaştırılan siyasi havadan uzaklaşma adına önemli bir görev ortaya koymuş oluyor.
Demirtaş’ın en fazla üzerinde durmamız gereken yönü barışın yanında olması , inatla ve ısrarla barışı konuşması, barışı savunması kararlı biçimde barış adına adımlar atması.
Bölünmüş ve terörize edilmiş , yıllarca ağrılı ve acılı olaylar altında ezilerek preslenmiş kaybettiği insanları için haklı olarak kin ve kan yönünde yer almış Kürt halkını barışın yanında olmaya ikna etmek elbette büyük zorluklar barındırıyor.
Burada en fazla öne çıkarılması gereken husus elbette Kürt siyasetinin mecliste temsilinin güçlü biçimde yapılabiliyor olması.
Bu gelenekten gelerek vekil seçilecek kişilerin sayısı demokratik temsilin de önemini ortaya koyuyor.
Aslında vekil sayısının artması ve bütün bölgelerden temsil için vekillerin meclise gönderilmesi ,şiddeti ve terörü yöntem olarak kullanan yapıların geri bırakılması ve zamanla
gücünü kaybetmesi anlamına da gelmektedir.
Demirtaş’ın silahların bırakılması konusunda net ve direkt muhatabına söylediği mesajlar bu bakımdan çok önemli.
Yakın gelecekte Demirtaş kendi partisi ,ülkede ki sol siyaset ve hatta ülke siyaseti içinde adından fazlasıyla söz ettirecek.
Enerjisi ,kullandığı anlaşılır ve kucaklayıcı dili, siyaseti “keskinlikten uzaklaştıran mizah anlayışı” rakiplerinin kıyıcı ve düşmanlaştıran tarzına rağmen yapıcı ve birleştirici
tavrı önem kazanıyor.
Kürt siyasetinin bölünmüşlüğü ve polarize edilmiş yapılarının şiddet ve savaş yanlısı siyaset ısrarlarına ve geleneksel siyasette kendilerine alan açmak için rakibi dışlayıcı ve değersizleştirici yollar deneyen rakiplerinin bu kışkırtan tavrına rağmen “evrensel ve çağdaş doğrular “ üzerinden siyasetini belirleyerek çatışma imkan ve ihtimallerini ortadan kaldıran
metodolojisi , savaş ekonomisinin çarklarının dönmesi için üretilmesi gereken kin ve nifaka karşı sevgi hoşgörü ve çatışmasızlık söylemini canlı tutarak bu üretilmesi hedeflenenin üretim imkan ve kabiliyetini ortadan kaldırıcı pratik yaklaşımı ; Demirtaş’ın yakın siyasi geleceğin en önemli siyasi aktörü olacağı tezini güçlendiriyor.