‘Ordo ob chao’ latince kaostan çıkan düzen anlamına gelir. 33. derece mason olanlara verilen madalyonda da bu ifade geçer. Özellikle sembollere meraklı olanlar tarafından çokça bilinen bu ifade yine 1 ABD doları üzerinde bulunan Novus Ordu Seclorum yani ‘Yeni dünya düzeni’ manasıyla özdeşleştirilmiştir.
Eğer bir yerde düzen değişecekse öncesinde kaos oluşmalı ki değişen düzene herkes tartışmasız itaat eder mantığına inanırlar. Bu ifade ile beraber hazana dönen Arap baharı hamlelerine baktığımız da haklılık paylarının olduğunu göreceğiz.
Türkiye son 2 yıldır siyasi anlamda bir kaos yaşamakta. İşin kötü tarafı ise kaos günden güne artmakta. Bu kaos arttırma stratejilerini ‘ordo ob chao’ yani kaostan bir düzen çıkartma çabası olarak nitelendirebiliriz.
Havuz medyasında ‘Ya başkanlık ya kaos’ manşetlerinin sebebini ise tüm bu yaşanan karmaşanın bir tek adamın başkanlık hayali olarak da görmemek gerekiyor. Çünkü son zamanlarda ortaya çıkan açıklamalara bakacak olursak farklı kesimlerin de bu kaostan bir düzen oluşturmak istediklerini görebiliriz.
Örneğin bugün Güneydoğu’da tartışmasız bir kaos var. Vakti zamanında çözüm süreci diye göz yumulan hataların telafisi için yüz binlerce masum halkın çile çektiği gibi 9 aylık süreçte 300 şehit vererek Anadolu’nun insanları da bu kaostan yara aldılar. Ancak buradan nemalanmak isteyenlerin sessiz kalması da henüz kendi düzenleri için ortam oluşmadığını da görebiliriz. Kobani eylemlerini hepimiz hatırlıyoruz. Kobani düştü düşecek sözlerinden sonra 3 gün boyunca tüm Türkiye’yi savaş alanına çeviren HDP’liler bu kaos ortamından kendi çıkarları için mutlaka bir hamle peşinde olacaklardır.
2 yıldır devam eden siyasi kaostan bahsetmiştik. Anaya Mahkemesi’nin gazeteciler Can Dündar ve Erdem Gül için aldığı karar sonrası ortaya yeni bir siyasi kaos çıktı. Fakat işin ilginç bir yanı son AYM kararından sonra Hükümet ve Saray arasında ciddi bir görüş ayrılığının olmasıydı. Bazıları bu kararın bilerek alındığını ve oluşan çift başlılığın yada kurumların tamamıyla Saray iradesinde olmadığını gösterdiğini söylüyorlar. Böylece bu çift başlıktan çıkmak için Başkanlık sistemini öne sürme amaçlı çıkartılmış bir kontrollü kaos olduğunu söylüyorlar.
Esasen buradan çıkan kaostan Saray’ın ve Akp’nin farklı bir amaç taşıdığını görebiliriz. Saraya bağlı havuz yazarları bu karardan sonra adeta çıldırmışcasına Abdullah Gül ve ekibine saldırmaya başladı. Hatta işi abartıp bunu bir darbe girişimi olarak gören bile oldu. Öte yandan Davutoğlu grubuna bağlı olanlar ise 2 yıldır unuttukları kuvvetler ayrılığından bahsetmeye başladılar. Hukukun tek bir adama bağlanmasının yanlışlığını dillendirmeye başlamaları Sarayın ve Davutoğlu ekibinin çıkan bu kaostan farklı amaçları olduğunu gösteriyor. Kısacası bir taraf çıkan kaostan Başkanlık düzenini kurmaya çalışırken diğer tarafta lafı, Başkanlık peşinde koşmanın sonu kaos olacak demeye çalışıyor.
Öte yandan bazı havuz yazarlarının AYM kararından sonra bir anda hedeflerine TSK’yı alması da çok ilginç geldi. Öyle ya, AYM ile TSK’nın ne alakası var diyebiliriz. Görünüşte hiç bir alakası yok ancak Saray’ın etki alanına alamadığı tek kurum TSK kaldı diyerek, “TSK içinde paralelciler var ve darbe peşindeler” söylemleri ile neyi amaçladıkları ise ortada.
Uzun zamandır pek çok kurumda “paralel” diye yaftalanan isimler tasfiye edildi. HSYK’nın, Emniyet’in durumu ortada, cadı avı genelgesi ile tüm memurlar hedef alınmış durumda. Ancak uzun zamandır paralel yalanına inanmayan tek kurum TSK olmuştu. Hazır ortaya bir kaos çıkmışken TSK’yı da Başkanlık sistemine inandırmak mı istiyorlar yoksa çıkan kaos kontrol altına alınmazsa altında kalacaklarından mı korkuyorlar bilmiyoruz.
O zaman şu soruyu sormamız gerekir.
Kaostan bir düzen oluşturma peşinde koşanlar gerçekten her şeyi kontrol altında tuttuklarını mı sanıyorlar, yoksa beyhude bir hayal peşinde koşup sonu belirsiz bir maceraya mı sürükleniyorlar?