Hakan Fidan dünya istihbarat tarihinde FBI’ın kurucusu J. Edgar Hoover’den sonra -belki de ondan daha fazla- en çok tartışılan istihbarat başkanı oldu. Öyle ki, Beyaz Saray’da Obama’dan yediği fırçadan, Ak Saray’da Erdoğan’dan yediği fırçaya kadar, elini attığı her şey tartışma konusu oldu.
Uludere’de bombalanan köylüler bir istihbarat başkanın başarısızlık nedeniyle istifa etmesi için tek başına yeter bir sebep. Ama bizde koltuklar liyakatle hak edilmediği için, başarısızlık da istifa getirmiyor. Koktuğu veren, koltuğu geri alıyor. Hepsi bu…
IŞİD ve EL Kaide’ye gönderilen silahlar bir istihbarat birimi tarafından Türkiye’yi dünya gözünde teröre destek veren ülke durumuna düşürdü. Dünya bu silahları tartışırken, bizim istihbarat medyayı susturmaya, siteleri kapatmaya, sosyal medyayı fişlemeye devam ediyor.
Fidan yönetimindeki MİT’in katkılarıyla başlatılıp sürdürülen Cemaat kavgasını da AKP ve Erdoğan kaybetti. 7 Haziran seçimlerinden AKP’nin hezimetle çıkmasının en büyük nedenlerinde biri Erdoğan ve Fidan’ın Cemaatle giriştiği kavgadan dolayı AKP’nin insicamının bozulması. Cemaatle girişilen kavgadan ötürü AKP’nin kaybetmesinde 1. etken Erdoğan’sa 2. etken kuşkusuz Hakan Fidan’dır. Zira onun operasyonlarıyla ülke cadı kazanına döndü algısı oluştu ve yerleşti. İnsanlar Muhaberat Devleti operasyonlarıyla bir korku tüneline sokuldu, bu korku tüneli tecrübesi nedeniyle insanlar ilk fırsatta AKP’ye tokatı vurdu.
Fidan’ın en başarılı operasyonu diye takdim edilen çözüm süreci de duvara tosladı. Oysa bunun böyle olacağı sürecin başında beri belliydi. 2009-2013 sürecin yanlış yönetildiğini yazanlara karşı, istihbaratın psikolojik harekat aparatı kullanılarak, hain damgası vuruldu. Geldiğimiz noktada PKK güçlendi, artık geri dönüş yok. Dün hain, savaş lordu dedikleri insanların ortaya koyduğu argümanları bugün savunur duruma düştüler.
Fidan, sadece istihbarat ve devlet operasyonlarında başarısız olmadı. Kendi kariyerini belirlemede de başarısız oldu. Seçimlerden önce alay-ı vala ile istifa etti. Erdoğan, adeta bir çocuk gibi kulağından tutup kalktığı koktuğuna tekrar oturttu. Bu Fidan’ı, bırakın devletin geleceğini belirleyen bir istihbarat başkanı olmayı, kendi geleceğini bile belirleyemeyen bir kişiye dönüştürdü.
Fidan’ın MİT’in başına tekrar dönmesi bir çok hukukçuya göre illegaldi. Bir parti kimliği ile siyaset soyunduktan sonra tekrar MİT’in başına geçmesi o dönem muhalefet liderleri tarafından keskin bir şekilde eleştirilmişti. Fidan’ın MİT’i AKP’nin istihbarat teşkilatına dönüştürdüğü eleştirileri tüm muhalefet partileri tarafından paylaşılan ortak görüş.
Şimdi o muhalefet partilerinden biri iktidar ortağı olacak. Eğer o parti Fidan’ı MİT’in başından aldırmazsa, sadece muhalefetteyken ortaya koyduğu tutum ile çelişmekle kalmayacak. En kısa süre içinde, AKP lehine ve muhalefet ortağı aleyhine, istihbarat mekanizması çalışmaya başlayacaktır.
Ancak Fidan’a dokunmak o kadar da kolay değil. Koalisyon ortağı Fidan’a dokunursa, karşısında sır küpü Erdoğan’ı bulacaktır.
Medya kuruluşları korkusundan yazmıyor ama koalisyon ortağı için Erdoğan sorunu kadar bir de Fidan sorunu vardır. Koalisyon ortağının Fidan’ı ne yapacağı sorusu doğrudan bir iktidar sorunudur.
Koalisyona ortak olabilirsiniz, ancak partili bir istihbarat başkanına göz yumduğunuz sürece, iktidara ortak olamayacaksınız…