“Yüksek dağların karı boranı çok olur” der atalarımız.

Hele ki, yüksek bir gayeyi kendisine hedef etmiş insanların, ve bu gayeyi kendine dert etmiş insanların , sıkıntıları ve zorluklarıda , hedefin büyüklüğü nispetinde büyük olacaktır.

İnsan, çilesini çekmediği davaya benim davam diyemez. Eğer benim diyor ve davasının sıkıntısını ruhunda ve vicdanında duymuyorsa, o hem kendini hemde insanları kandıran zavallı bir yalancıdan başka bişey değildir.

Topyekün insanlığın kurtuluşunu ve huzurunu kendisine gaye edinmiş, o-bu demeden, Yunus’un “yaradılanı severiz yaradan da ötürü ” düstürünü kendisine rehber edinmiş insanların, ideolojisi, dili, dini, rengi ve mezhebi ne olursa olsun, tüm insanların mutluluğu ve huzuru adına yaşamayı, kendisine gaye edinmiş ruhların çilesiz ve ızdırapsız bir hayat sürmeleri düşünülemez.

İşte bugünler bu çile çeken ruhlarla , çile çekiyor görüken ruhların ayrıştığı günler.

Bu günler zor günler.

Bu günler, kandan ve irinden deryaların önümüzde, geçmemizi beklediği günler.

Bu günler, ” Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir ” , diye resmedilen günler.

Bu günler de , bizlere çok büyük sorumluluklar ve vazifeler düşmekte.

Özellikle, ülkemizin doğusunda, yüzyıllardır kardeş olarak yaşamış Kürt ve Türklerin, sade bir toprak olarak değil, toprak olarak bölünmeden daha kötü ve kalıcı bir bölünme olan, gönüllerin ve yüreklerin bölünmesi operasyonu var.

Bugün,Türkiye ikinci bir Çanakkale sınavını doğuda vermekte.

Evet, ülke insanının gönülleri ve toprakları, içimizde bulunan, yüzleri dost, özleri düşman olan bir zihniyet tarafından bölünmeye çalışılmakta.

Bin yıldır aynı kaderi paylaşmış, aynı sudan içip, aynı havayı teneffüs etmiş insanlar, karşı karşıya getirilmeye çalışılmakta.

Birbirinden kız almış, birbirine kız vermiş, beraber ağlayıp, beraber gülmüş, şehit düşünce bu vatan toprağına, kucak kucağa yatmış insanlar birbirine düşman edilmeye çalışılmakta.

Et ve tırnağın ötesinde , bir vucudun birer azası haline gelmiş, aynı dine inanan, aynı peygambere inanan, aynı Allah’a inanan, aynı Kıbleye yönelen insanlar, adeta bir birine kırdılarak, kin tohumları aralarına atılarak birbirini yok ettirmeye çalışılmakta.

Ülkede yaşayan bizler, yani;

Sağcı-Solcu

Alevi -Sünni

Müslim- Gayri Müslim farketmezsizin,bu ülkenin geleceği adına, bu ülke insanın huzuru adın dertelenen, kafa yoran, ızdırap çeken insanların bu oynanan oyuna dur demesi ve bunu yapmaya çalışanlara karşı bir ve beraber olması lazım.

Bu konuda, sivil toplum kuruluşları ve cemaatlerin , üzerlerinde bulunan ölü toprağını atıp bu meseleye odaklanması ve harekete geçmesi lazım.

Bu meselede özellikle , halkın kılcallarına kadar inmeyi bir nebze olsun başarabilmiş olan Cemaatin, doğudaki himmetini ve gayretini , Kürt ve Türk halkı arasına atılan bu ayrımcı ve ayrıştırıcı tohumları bertaraf etmesi adına  sarfetmesi lazım.

Hocaefendi’nin, ” durum ve şartlar ne olursa olsun, doğudaki kardeşlerimizi terketmememiz ve onlarla beraber olmamızı lazım”,  demesine ek olarak, ben bugün yeniden bir Ensar-Muhacir kardeşliğinin inşaa etme zamanında olduğumuz kanaatindeyim.

Doğuda bulunan cemaatten arkadaşlar, şartlar ne kadar zor ve çetin olursa olsun oraları terketmemesine ilave olarak, oralarda yaşayan Kürt aileleri adeta kendilerine kardeş aile yaparak, evleri hasarlıysa evlerinde misafir etme, işlerinden olmuş ve durumları kötüyse, var olan imkanlarını az bile olsa, durumu olmayan ailelerle paylaşma, yüreklerini ve evlerini o kardeşlerine açmalarının , her zamankinden daha fazla önem kazandığına inanıyorum.

Bunca ekilen nefret ve ayrımcılık tohumlarına inat, bizler doğuda yaşayan kardeşlerimizin, eğer evleri hasarlıysa, Muhacir’in Ensar kardeşine dediği gibi, “gel kardeşim 2 odam var, biri senindir ” diyerek, evlerini açma günüdür bugünler. Bunu sadece doğuda yaşayanların yapması gerekmiyor. Zira bugün binlerce insan evlerini terkederek başka şehirlere göç ediyorlar. Batıda yaşayan arkadaşların ve dostların, bu kendi yurdunda parya haline dönen kardeşlerini bulup, onlara sahip çıkması lazım.

Eğer iş imkanları yoksa ve işleri düzenleri bozulmuşsa, Muhacir’in Ensar’a , kardeşim malımın yarısı senindir istediğini yapabilirsin dediği gibi, imkanlarını onlarla paylaşması ve bunu teklif etmesi lazım. Muhacir’in bu teklifine karşı, “kardeşim malında mülkünde senin olsun hayrını gör, bana pazarın yolunu göster ” dediği ensar gibi diyerek kendisine iş imkanlarını araştıracaktır, ama bunu bizler gönülden teklif ederek , bu kardeşlik köprülerinin gönüllerde yeniden inşaa edilmesini sağlamamız lazım.

Bu mazlum durumuna düşmüş olan kardeşlerimizin, çocuklarının, yaşlı insanların, kadınların mutlaka Kimse Yok mu vb. yardım kuruluşlarınca organize edilecek programlarla sahip çıkılması ve o insanlara yanlız olmadıkları, ve kader birliği yaptıklarının hal diliyle gösterilmesi lazım.

Bunca ayrımcı ve kutuplaştırıcı eylem ve dile karşı, birleştirici ve kardeşliği ön plana çıkaracak söylemelerin geliştirilmesi lazım.

Korkmayın, öldürülen bir Kürt veya Türk , düşüncesi ne olursa olsun, haksız yere öldürülmüşse sahip çıkmaktan.

Korkmayın, haksızlığın trent olduğu zamanlarda, ” bu yaptığınız haksızlıktır ” diye haykırmaktan.

Korkmayın, başkalarının, kandan ve gözyaşından bahsederek, sizi birbirinize düşman etmeye çalıştığı şu günlerde, inadına barış, inadına kardeşlik, inadına beraber yaşama diye meydan okumaktan.

Kormayın, ölen asker için göz yaşı döken size, Türkçü demelerinden,

Korkmayın, ölen bir Kürt için göz yaşı döken size, Kürtçü demelerinden.

Kormayın, vicdanlarınızın size dediği doğruyu söyleyip, vicdanınıza göre hareket etmekten.

Korkmayın, sizi tehdit edenlerden, bir canımız var, onun da sahibi Allah.

Korkmayın, acaba malım mülküm azalır mı korkularından, mülkün sahibi Allah.

Korkmayın !

Muhacir korkmadı

Ensar korkmadı

Çanakkale’de ecdadın korkmadı

Kurtuluş savaşında ceddin olan

Maraş’ta Sütçü İmam

Antep’te Şehitkamil korkmadı.

Korkmayın !

Korkmazsanız, kazanacaksınız

Korkmazsanız, huzuru bulacaksınız

Korkmazsanız, kurtulacaksınız, bir ömür sürecek korkularınızda.

Korkarsanız, bu sizin sonunuz olacak bunu unutmayın.

Unutmayın ki ,

Sizin korkusuzluğunuz, bu kin ve nefret tohumları ekenlerin korkuları olacak.

Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…

Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.

Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...