Cevat Öneş’ten Hasan Cemal’e birçok profesyonel ve aydın uzun süredir şu argümanı savunuyor: “Kürt sorunu çözülür, Kürtler demokratik haklarını alırsa PKK biter.” Bu argümanı savunanların ellerinde “temenni”den başka nasıl bir bilimsel veri var bilmiyorum. Muhtemelen kendileri de bilmiyor çünkü ellerinde böyle bir örnek de veri de yok.
PKK bitmeyecekse demokratikleşmeyecek miyiz? Elbette Hayır. Demokratikleşmenin PKK’yı bitiremeyeceğini bile bile demokratikleşmeliyiz. Sistemimizi demokratikleştirmek zorundayız zira bu ülkede Kürtler ve Türklerin eşitliğini PKK sorununa indirgeyip PKK biteceği için demokratikleşelim önerisi başta Kürtlere ve Türkiye’ye haksızlık. Kürt, Türk, Alevi, Sünni, tüm vatandaşlar, PKK olsun olmasın demokratik bir ülkede yaşamayı hak ettikleri için demokratikleşmek zorundayız.
Müzakerecilerin anlattığı hikâyenin aksine Kürt sorununun çözülmesi için atılacak adımlar ve yapılacak reformlar sonucu Türkiye’nin demokratikleşmesi PKK’yı zayıflatmaz güçlendirir. Bu en azından geçiş dönemi için böyledir ve geçiş döneminin ne kadar süreceğini Ortadoğu koşulları altında bilemeyiz. Bu nedenle biz PKK’yı zayıflatmak veya bitirmek için değil demokratikleşmemiz gerektiği için Kürt haklarını vermeli ve sistemimizi demokratikleştirmeliyiz.
Demokratikleşme PKK’yı zayıflatır, bitirir diyenler PKK’nın en güçlü odluğu yerin demokrasinin en yaygın olarak uygulandığı Avrupa ülkeleri olduğunu görmezden geliyor. Dikkat edin PKK’nın bir network olarak en güçlü olduğu yerler demokratik hakların en iyi kullanıldığı ülkelerdir. Örneğin PKK yapılanmaları İskandinav ülkelerinde güney ülkeleri Fransa veya İtalya’dan daha güçlüdür zira bu ülkelerde demokratik hakları kullanma alanı daha geniştir. Bu hem finansal, hem örgütsel yapı hem de ideolojik ve düşünsel açıdan böyledir. PKK’nın en zayıf olduğu yer ise demokrasinin en az olduğu İran’dır. Eğer demokratik alan genişledikçe PKK zayıflar biter tezi doğru olsaydı Avrupa’da PKK’nın olmaması gerekirdi.
Eğer demokratikleşme PKK’yı bitirecek bir zemin yaratsaydı bugün Avrupa’da PKK varlığının olmaması gerekirdi. Zira Avrupa’da yaşayan Kürtlerin, orada doğan ve büyüyen ikinci nesil Kürtlerin, özellikle de İskandinavya’da yaşayanların demokratik haklarını kullanma noktasında hiçbir sıkıntıları yok. Ancak PKK’ya en radikal şekilde destek veren Kürtler de buralarda yaşayanlar.
Eğer Kürtler haklarını sonsuz ve sınırsız kullanabilseydi PKK biterdi diyenlere sormak lazım, Kürtlerin demokratik haklarını sınırsız kullanabildikleri Avrupa’da PKK neden var? Burada insanlar PKK’ya neden destek veriyor? Çoğu Avrupa’da doğmuş ve Türkiye’yi hiç görmemiş Kürtlerin Avrupa’dan kalkıp PKK’ya katıldığı ve Türkiye’ye karşı savaşmak üzere rahatını bırakıp dağlara gittiği bir olgu. O hâlde bu insanların PKK’ya katılmalarını nasıl açıklıyorsunuz? Sadece diaspora dayanışması, diaspora nefreti nedeniyle mi bu insanlar PKK’ya katılıyor?
İnsanların PKK’ya katılması veya ona destek vermesi doğrudan demokratikleşme ile ilgili değil, demokratikleşme sorunlarının da içinde yer aldığı bir siyasal iklimin üzerinden yaratılan ALGI ile ilgilidir. Yani sizin elinizde güçlü bir network’unuz var ve insanların gerçekler veya kurgular üzerinden algılarını maniple edebiliyorsanız o insanları şiddet kullanmaya yöneltebilirsiniz. Bu nedenledir ki El-Kaide Londra’da demokrasinin beşiğinde yaşayan insanların algılarını maniple edip şiddete yönlendirebiliyor. Tıpkı PKK’nın Danimarka’daki Kürtleri şiddete yönlendirebildiği gibi. Tam da bu algı inşası nedeniyle PKK veya ona destek veren taban Suriye’de zulüm gören Kürtlerin hakları ile ilgilenmezken, onlar için savaşmazken, Türkiye’de görece daha iyi durumda yaşayan Kürtlerin “hakları” için binlerce insan öldürdü ve o ölümleri destekledi. Demek ki mesele demokratikleşme ile şiddet arasında bir ilişki olsaydı PKK’ya destek veren Kürtler en azıdan vicdanlarında PKK’nın Suriye’deki rejime karşı da savaşmasını isterdi. Oysa PKK’ya destek veren hangi Kürde sorsanız PKK’nın Suriye politikasını meşrulaştıracak bir argümanla karşınıza çıkıyor ve dahası buna kendisi de inanıyor. Zira mesele demokrasi değil, ALGI’dır. Ve siyasal algılar siyasal network’lar içinde üretilir ve dönüştürülür. Siz demokratikleşme adına TRT 6’yı kursanız bile PKK’ya müzahir taban bunu “aman ne güzel oldu” diye karşılamaz, aksine “korucu TV” diye şeytanlaştırıp ötekileştirir. Çoğu Kürt de bunu böyle görür.
Özet olarak demokratik toplumlarda PKK zayıflamıyor güçleniyor, çünkü demokratik ülkeler toplumsal network’ların en etkin şekilde çalıştığı toplumlardır. Yani mesele demokrasinin gelişmesi ve insanların etnik veya dinî haklarını kullanıp kullanamamaları değil mesele var olan network’ların nasıl çalıştığıyla yakından ilgilidir. Eğer bir toplumda bir sorunu mobilize edecek bir network varsa ve etkin çalışıyorsa o toplumda ister demokratik haklar sonuna kadar garanti altına alınmış olsun ister olmasın o network insanları maniple edecek yöntemleri her zaman bulabilecektir. Az ya da çok insanları ikna edip verdiği mücadeleye katılmasını sağlayacaktır. Tam da bu nedenle PKK Avrupa’da veya dünyanın başka demokratik ülkelerinde kurduğu networklar sayesinde Kürtleri hatta bazen Kürt olmayan Türk, Alman veya İsviçrelileri de ikna edip Kandil’de savaşçı olarak kullanabiliyor.
Bu nedenle müzakerecilerin savı, ”Kürtler demokratik haklarını alırsa PKK biter” argümanı baştan sona yanlış bir argümandır. Peki, ne yapılmalı? Gelecek yazıya…
Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.
Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...