Aynı başlıklı daha önceki iki yazımda “demokratikleşme ile Kürt sorunu çözülürse PKK’nın taban desteği zayıflar ve PKK biter” argümanına karşı, demokratikleşmenin PKK’yı bitirmeyip güçlendireceğini çünkü demokrasinin toplumla ilişkisini belirleyen ana aracın toplumsal ve siyasal network’lar olduğunu, bu nedenle de Kürtlerin yaşadığı yerlerde kendisinden başka network’a izin vermeyen PKK’nın demokratikleşmenin açtığı alana yayılarak daha da büyüyeceğini ifade etmiştim.
Yazıma Berat Özipek ve Murat Aksoy’dan itiraz geldi. Özipek “Demokratikleşme konusunda ısrarla ve inatla yoluna devam eden sivil hükümet kazandı. ETA’nın taban desteği zayıfladı, örgütün ana kütlesi silah bıraktı. Tamam, ETA adlı bir örgüt saldırılarına daha yıllarca devam etti. Ama o ETA, artık o baştaki büyük ETA değildi” diyor.
Doğru 2010 yılına geldiğinde ETA’nın desteği azaldı ancak buraya gelene kadar otuz yıl geçti. Demokratik anayasadan sonra ETA 30 yıl daha varlığını sürdürdü. Özipek’in argümanı doğruysa şu soruya tatmin edici bir cevap vermesi gerekiyor: ETA’nın gücünün zayıflaması neden demokratik anayasanın kabulünden sonraki 15-20 yıl gibi uzun bir süre içinde gündeme gelmedi de 2001 yılından sonra oldu bu?
Cevabını ben vereyim: ETA’nın desteğini yitirmesinin nedeni 2001 yılındaki kritik 9/11 saldırılarıdır. El-Kaide’nin New York’taki terör saldırılarıyla bir anda tüm dünya Amerika’nın önderliğinde terör örgütlerine karşı bir duruş sergiledi ve şiddetin meşrulaştırılması dönemi kapandı. Yani artık benim teröristim senin özgürlük savaşçın algısı yıkıldı. Bu dönemden sonra özellikle AB ve ABD terör örgütleri listeleri çıkardı. Bu listelerde ETA’da vardı.
Hatırlayın bu konjonktür PKK’yı da etkilemişti.
Özellikle 2004 yılındaki El-Kaide’nin Madrid bombaları İspanya’da terör algısını kökten değiştirdi. Artık insanlar Bask bölgesindekiler de dâhil terörün korkunç yüzünü global ölçekte gördü. 2004 Madrid bombasından sonra da tüm Avrupa gibi İspanya’nın gündeminde kendi lokal problemleri değil “ithal problemler” oturdu. Avrupa artık özellilikle Müslüman dünyadan gelen göçmen sorunu ve bununla ilişkilendirdikleri terör sorununu bir numaralı gündemlerine oturttu. Bu da hâliyle ETA’nın arada bir yaptığı eylemleriyle gündemde tutmaya çalıştığı ana gündemi bastırdı ve ETA’nın argümanlarını anlamsızlaştırdı. ETA’nın silah bırakma sürecine giden 2006 yılındaki ateşkes ilanının 2004 yılından sonra gelmesi çok tesadüf olmasa gerek.
Bu noktada bir hatırlatma daha yapmak gerekiyor: PKK’dan farklı olarak ETA hiçbir zaman kendisinden farklı partileri tehditle yok etmedi. 1979 seçimlerinden beri Bask bölgesinde seçimlere giren ve önemli miktarda olan en az beş farklı parti var ki ETA’nın desteklediği partiler genellikle üçüncü sırada geliyor oy oranlarıyla. ETA’ya desteği azaltan network’lar işte Bask bölgesinde her zaman ETA’dan fazla oy alabilen diğer partilerdi.
•Ayrıca ETA’nın desteğinin azalmasına neden olan en kritik olay 2006 yılındaki Madrid Havaalanı bombasıydı. Hapisteki 400 ETA militanının yerlerinin değiştirilip Bask bölgesine daha yakın hapishanelere taşınması görüşmelerinin yapıldığı dönemde patlatılan o bombadan sonra ETA’ya destek veren parti ETA ile arasına mesafe koydu. Bu saldırıdan sonra ETA’nın siyasi kanadı ipleri eline aldı ve askerî kanadın söz söyleme üstünlüğü zayıfladı. Bu da ETA’ya verilen halk desteğini azalttı. Bizde durum böyle mi? Silvan saldırısından sonra BDP’nin bırakın PKK’ya mesafe koymasını PKK’nın sözcülüğünü yaparken hangi bilimsel veri ile demokratikleşme PKK tabanını zayıflatır diyorsunuz?•
Yeniden söyleyeyim, ETA’dan farklı olarak PKK alternatif hiçbir parti veya network’a izin vermiyor. O hâlde demokratikleşmenin yeni network’ların oluşumunu sağlayacağını, bunun da PKK’nın tabanını savunacağı argümanı (Murat Aksoy’un argümanı) tamamen temelsiz. Zira mevcut demokratik ortamda bölgede PKK’ya alternatif partilerin ve network’ların oluşumun engelleyen şey Türk devleti değil PKK. Demokratikleşme daha da gelişirse PKK’nın vicdanı mı kabaracak da alternatif network’ların oluşumuna izin verecek? Ayrıca PKK neden buna izin versin?
ETA’nın zayıflamasında 2001 sonrasındaki polis operasyonlarının azımsanmayacak etkisi vardır. •Bir nevi bizdeki KCK operasyonlarının benzerini İspanya hükümeti yapmış Fransa’nın da desteğiyle ETA’yı bitirme noktasına gelmiştir. Silah bırakma pazarlıkları da bu sürecin sonunda ETA’nın bileği bükülüp dışarıda sadece 30-50 arasında aktif ETA militanı kalınca başlamıştır. Pazarlıkların içeriği de bizdeki gibi bölgeyi KCK’ya bırakmak üzerine değil, ETA tutuklularına bir af sağlanıp sağlanmayacağı üzerine yürütülüyor.•
Özetle 11 Eylül sonrası ortamında değişen uluslararası ortam ETA’nın argümanlarını anlamsızlaştırdı ve ETA’nın desteği azaldı. ETA’nın bitiş süreci (salt) demokratikleşme sayesinde değil (öyle olsa 2001 öncesi 20 yılda bitmesi lazımdı) 2001 sonrasındaki konjonktürü İspanya hükümetinin iyi kullanıp etkili polis operasyonlarıyla ETA’nın bileğini bükmesi sonucunda akıllı bir pazarlık süreci yürütmesiyle mümkün olmuştur.
Demokratikleşme PKK’nın tabanını zayıflatır diyenlerin bir diğer tezi şu: “PKK’nın kullandığı argümanları demokratikleşmeyle elinden alırsanız PKK hangi gerekçeyle dağda kalacak?” Bunu düşünenler PKK’nın toplumsal taleplerden doğan bir argümandan dolayı dağda kalmasını meşrulaştırdığını sanıyor. Oysa durum tam tersidir. PKK Kürt toplumuna kendi argümanlarını dikte ediyor, kabul ettiriyor. Yani bir argümanlar manzumesinin sonucu değil bizzat argümanların üreticisi. Dolaysıyla taleplerin de üreticisi. Hatırlayın 2002 yılında Kürt sorununda tek argüman vardı OHAL’in kaldırılması. Anadilde eğitim diye bir argümanı yoktu halkın kafasında. Sadece Kürtçe yayın hakkı gibi bir argüman vardı. Peki, kim üretti anadilde eğitim argümanını? Tabi ki PKK ve/veya Kürt entelektüeli.
Bu bakımdan PKK’nın argümanını elinden almak diye bir şey sözkonusu değil. Demokratik talepleri karşıladıktan sonra da PKK kendi argümanını üretip dağda kalmaya devam edecektir. •Tıpkı Kürtçe tv’lere izin verildikten sonra onları “korucu tv” diye ötekileştirip kendi argümanlarını ürettiği gibi. Bu argümanların üretim kapasitesi toplumsal taleplerin karşılanmasıyla değil PKK network’unun ne kadar etkin çalıştığıyla ilgilidir.•
Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.
Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...