Meclis Başkanı İsmail Kahraman, yeni anayasada laikliğin yer almaması gerektiğini söyledi.
Bu beyanın tesadüfen ve amaçsız bir şekilde yapıldığını düşünmek saflık olur.
Kahraman, sözlerine kimlerin nasıl tepki vereceğini ve böylece yeni anayasa çalışmalarının suya düşeceğinin elbette farkında ve hesabında.
Peki tam da yeni anayasa tartışmaları henüz başlamışken, Meclis’in geri kalanının açık tepkisini çekecek ve dolayısıyla yeni anayasa çalışmalarını sabote edecek böyle bir beyanı neden yaptı dersiniz?
Şahsen, bu beyanın arkasında AKP, Saray ve Ergenekon’un, birbirine zıt gibi görünen iki hedefe ulaşma niyeti olduğunu düşünüyorum.
1- Ergenekon davalarının Yargıtay kararıyla bitirilmesi ve yargılanan tüm kişilerin suçsuz ilan edilmesinden sonra, AKP çevrelerinde Ergenekon’un şimdiki hedefinin AKP olacağı korkusu hakim olmaya başladı.
Bu korkuyu, Ergenekon üzerine yazdığı kitaplarla adını duyuran ve sonra bunları basamak olarak kullanarak AKP’den vekil olan, fakat son tahlilde paralele saldırma adına, tüm yazdıklarını inkar etme konumuna gelen Şamil Tayyar açıkça dillendirmişti.
Bu korkunun Tayyar’la sınırlı olmadığını, birçok AKP’li vekil ve gazetecinin de aynı panik havasında olduğunu biliyorum.
İşte bu korku ve endişenin, AKP’lileri, gelecek tehlikeye karşı yeni bir ön alma stratejisi geliştirmeye sevk ettiğini söyleyebiliriz.
AKP bugünlere, geçmişte laik kesimler tarafından yapılan haksızlıkların ve zulümlerin, muhafazakar kesimde oluşturduğu travmayı istismar ederek geldi.
Muhafazakar kesimin yaşadığı acıları son damlasına kadar oya çeviren AKP’nin, bugün kullanabileceği ve halk desteğine dönüştürebileceği yeni bir argümanı kalmamıştır.
AKP, kendisine karşı saldırıya geçeceğinden endişe ettiği Ergenekon’a karşı, eski korkuları yeniden ısıtarak, halktan destek alma ve böylece Ergenekon’a karşı bir güç dengesi oluşturmayı planlıyor.
Bunun için laiklik konusunu gündeme getirerek, laik kesimin orantısız ve fevri tepkiler vermesini, dolayısıyla da muhafazakar kesimin eski korkularını depreştirmeyi hedefliyor.
Bu yöntem, şimdiye kadar AKP tabanında her zaman işe yaramıştı.
Çünkü tepkilerinde orantısız ve saldırgan olan laik kesim, tutumlarıyla AKP’nin değirmenine su taşımaktaydı.
Yani kısaca, AKP yeniden laiklerin nasırına basıp bağırtmak, bağıran laiklerin sesiyle kendi tabanını konsolide etmek ve böylece kendisini korumaya almak istiyor.
2- Ergenekon, çok rahat kullanabildiği ve şuan iktidarda olması işine yarayan AKP zihniyetini koruma adına, bu açıklamayı kendisi yaptırmış olabilir.
Dünkü yazımda da belirttiğim gibi, AKP ve Saray, şu an Ergenekon’un işine yarıyor ve bu altın yumurtlayan tavuğu hemen kesmek istemeyecektir, Ergenekon.
İşte bu nedenle Saray’ı ve AKP’yi korumaya almak için, AKP’yi mağdur durumda göstererek, tabanda kolay yoldan prim yapacak olan laiklik konusunu gündeme getirmiş olabilirler.
Ve bunu Cumhurbaşkanı’nın ülkede olmadığı durumlarda vekaletini yürütecek olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı ile yaptılar.
Bu şekilde, AKP tabanı safları sıkılaştıracak.
Kamuoyu, ülkenin gerçek gündemlerinden yine uzaklaştırılacak.
Terör olayları, ülkedeki istikrarsızlık, vb. konuşulmayacak; herkes, geçmişte yaşanan acı olayları anımsayacak, kapanmaya yüz tutmuş eski yaralar yeniden kanatılacak.
Yeniden, 28 Şubat döneminde yaşananlar gündeme gelecek ve AKP prim yapacak.
Yeniden, başörtüsü konusu sorunlaştırılacak ve AKP bunun üzerinden oy ütecek.
Yeniden, AKP’den bıkan ama ülkede dinini rahatlıkla yaşamak isteyen halk, AKP’ye mecbur edilecek.
AKP iktidarını devam edince, Ergenekon-altın yumurtlayan tavuk döngüsü ve dolayısıyla AKP’nin, Ergenekon’un kirli işlerinin taşeronluğunu yaptığı düzen de devam etmiş olacak.
…
Bu iki hedef birbirine zıt görünse de şüphesiz, söz konusu zihniyetten beklenecek hinliklerdir.
Bu noktada hem laik hem de muhafazakar kesimin, yapacakları açıklamalara azami dikkat etmeleri gerekiyor.
Laik kesim, dün yaptığı gibi, bu konu üzerinden muhafazakar kesime saldırmamalı, onların hassasiyetlerini göz önünde tutarak, laikliğin ne olduğunu ve neden gerekli olduğunu anlatmalıdır.
Bunu yaparken, sert ve dışlayıcı argümanlarla değil, empatik ve ikan edici bir dille laikliğin tüm ülkeye getireceği artıları ve aksi taktirde yaşanabilecekleri tek tek izah etmelidir.
Böyle yapmazlarsa muhafazakar kesimi yeniden AKP’nin kucağına itmiş olurlar.
Muhafazakar kesimin de, AKP tecrübesiyle farkına vardıkları, laikliğin gerekliliğini ve getirilerini birbirine anlatması ve laikliğin değil, onun eski uygulayıcılarının, sorunun asıl kaynağı olduğunu ortaya koyması icap ediyor.
Yani, geçmişte düşülen hatalara düşmemek için, konunun toplumsal diyalogla çözüme kavuşturulması hayati önem arz ediyor.
Umarım bu yapılabilir.