Hakan Fidan MİT’in başına getirildikten sonra temel iddiası şuydu: Akan kanı durdurmak, ağlayan annelerin gözyaşlarını silmek. Bu yönde büyük destekler de aldı. Recep Erdoğan Fidan’ı “sır küpü” olarak sardı sarmaladı.
Türkiye’de devlet güvenliği politikasını belirleme yetkisi ordu ve polisten alındı ve MİT’e verildi. Ordu ve polisin imkanları MİT’e kaydırıldı. Dış politika yapımcısı Dışişler Bakanlığının bile bazı imkanları MİT’e devredildi.
MİT Mısır’dan Kafkasya’ya, Bosna’dan Azerbaycan’a kadar geniş bir alanda operasyonel ve aktif bir birime dönüştürüldü.
Birçok kişi için bu olmumlu bir adım olarak görülebilir. Bir çok devletin istihbarat teşkilatı da böyle aktif olabilir. Türk istihbarat teşkilatı da kendi hinterlantında aktif olmalı. Buna kimsenin itirazı olamaz.
Ancak Türk istihbaratı aktifleştirilirken bir istihbarat örgütü olarak değil adeta bir “paralel devlet birimi” olarak aktifleştirildi. Bir başka anlatımla, devletin aktif birimlerinin yerine monte edildi. Özünde değişen bir şey olmadı. Bosna’da görevli, dışişleri ve diğer Türk devlet birimleri pasifleştirilirken MİT aktifleştirilip öne çıkarıldı.
MİT’in teknik eleman ve zihniyet yetersizliği, Hakan Fidan’ın analiz yeteneklerinin sınırlılığı, hırsı ve öngörüsüzlüğü ile birleşince devletin çöküşü başladı. Çevremizdeki devletler “smart” devlet anlayına yaklaşırken biz “muhaberat devleti” çizgisine kaydık. Mısır’da Mursi’ye diren diyen bir akıl üretti Hakan Fidan’ın başında bulunduğu güvenlik anlayışı. Cihatçılara silah verip ülkeyi bu hale getirdiler. Kosova’da destek verdikleri vakıflar IŞİD’e destek veriyor denilerek kapatıldı.
MİT’in akaitleştirildiği hinterlant üzerinden bir çalışma yapılacak olursa, Hakan Fidan yönetimindeki MİT’in geliştirdiği öngörüsüz politikalar yüzünden sadece devlet çökmedi. Akan kanı önleme iddiasıyla politikalar üreten bir kurumun neredeyse ortadoğuyu kan deryasına çevirdiği görüldü. Suriye politikasında MİT’in sorumluluğu en az Davutoğlu’nun öngörüsüzlüğü kadar büyüktür. Son kertede Suriye politikasının geliştirilmesinde aktif iki kişi vardı, biri Davutoğlu diğeri Fidan.
Çözüm süreci ve sonrasında gelişen kanlı patlamaların politikasında da Fidan’ın yetersizliği ve sorumluluğu ortada. KCK’nın büyütülmesi, devletin dağıtılması, kurumların hallaç pamuğu gibi savrulmasında hep destekçi Hakan Fidan oldu. Bu yüzden yaşananlardan Tayyip Erdoğan bir sorumluysa onun destekçisi Hakan Fidan da o politikaların üreticisi ve uygulayıcısı olarak o kadar sorumludur. Zaten Fidan da bu yüzden “sır küpü” olmuştur.
Hakan Fidan kadar etkili olmasa da son süreçten sorumlu diğer kişi ise paraşütle müdür ve bakan yapılan Selami Altınok var. Selami Altınok’da yolsuzlukları kapatma noktasında, Erdoğan’ın tetikçiliğine soyunarak devletin tüm dengesini bozan ikinci kişidir.
Devletin bu hale düşürülmesinin en baş iki sorumlusu Fidan ve Selami Altınok’dur. Er yada geç bu devlet bu iki uygulayıcıdan hesap sorar. Cumhuriyet rejimin Erdoğan rejimine çevirmek için elinden gelen her şeyi yapan bu iki kişi istifa ederse rejim çöker, bu iki kişiye dokunulursa ucu Erdoğan’a gider. Bu yüzden bu ülkede %60 telef olsa bile devlet bürokratından çok Erdoğan muhafızı gibi hareket eden bu iki isim istifa etmez edemez.
Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…
Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.
Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...