Terör eylemleri arttıkça, her eylemden sonra aynı konu gündeme geliyor: istihbarat zaafı. İstihbaratçılar ise hemen her eylemden sonra eylemden önce yazılmış istihbarat raporlarını medyaya sızdırarak aslında bir istihbarat zaafı olmadığı algısını yaratmaya çalışıyor. Bu durum en son Şemdinli olayından sonra daha da net olarak ortaya çıktı.
Şemdinli’de PKK’lıların mayıs ayından itibaren şehrin çevresine yığınak yaptığı, yüksek tepelere ağır silahlar yerleştirdiği, derin mevziler kazdığı ortaya çıktı. 200 PKK’lının Şemdinli çevresine sızdığı da bugün biliniyor. Oysa bizim istihbarat birimlerimiz mayıs ayından 22 temmuza kadar olan bu PKK hareketliliğini 2 temmuzda PKK’dan kaçan ve teslim olan iki PKK’lının itirafından öğreniyor. Buna yönelik uyarılar yapılıyor ve çalışmalar arttırılıyor ama PKK bunca faaliyet yürütürken bizim istihbarat birimlerimizin olayı tesadüfen öğrenmeleri affedilecek bir hata değil.
İstihbarat zaaflarının değişik nedenleri vardır. Örneğin personel yetersizliği bunların en başında gelir. İkinci ve en önemli eksiklik ise yetersiz İnsansız Hava Aracı. Bu yetersizliğin en önemli nedeni de İsrail ile bozulan ilişkilerimiz. Bu ilişki bizim hem ABD’den İHA almamızı zorlaştırıyor hem de İsrail yapımı İHA’ları alamıyoruz. En azından geçen haftaya kadar “Amerikalılar Türkiye’ye neden İHA satmıyor” sorusu için en geçerli argüman buydu.
Ancak geçen haftadan sonra Amerikalıların Türkiye’ye neden İHA satmadığı daha da netleşti. Bülent Arınç bir basın toplantısı sırasında MİT’in İran ile istihbarat paylaştığını açıkladı. İşte bu bilgi uzun süre Amerikan başkentinde kulaktan kulağa fısıldanan ve kesin cevabı verilemeyen bir soruydu. Amerikan istihbarat birimleri Türkiye’nin Amerikan predatorlarından gelen bilgileri İran ile paylaştığından şüpheleniyor ve bunu Türkiye’yi çalışan uzmanlara soruyor bundan rahatsızlık duyduklarını hissettiriyordu.
İsrail lobisi de Washington’da bu yönde bir kampanya yürütüyor ve Türkiye’nin Amerikan teknolojisiyle elde edilen bilgileri Amerika’nın düşmanı İran ile paylaştığını söyleyip Türkiye’ye predator satılmaması gerektiğini anlatıyordu.
İşte bu kuşku geçen hafta itibariyle dağıldı. Washington artık Türk İstihbarat teşkilatının İran ile istihbarat paylaşımı yaptığını ve bu istihbarat bilgilerinin kaynaklarının Amerikan predatorlarından geldiğini en yetkili bakanın ağzından teyit etmiş oldu.
Amerikalıların İran’la bırakın istihbarat paylaşmayı normal ticaret yapmayı bile engellemeye çalıştığı bir ortamda Türkiye’nin Amerikan teknolojisiyle edindiği istihbaratı İran’la paylaşması istihbarat dünyasında affedilir bir durum değildir. Bu nedenle artık Türkiye için durum biraz daha zor demektir.
Zaten bu durumu MİT çok iyi bildiğinden Bülent Arınç’ın açıklamasının hemen ertesinde durumu düzeltici bir hamle geldi. Yine medya mensupları atladı ama istihbarat dünyasını yakından izleyenler açısından geçen hafta Türkiye gazetesinde çıkan “Savak, MİT’e ihanet etti” başlıklı haber çok önemliydi. Haber şöyle: “İranlı yetkililerin son dönemde Suriye politikasından dolayı Türkiye’yi eleştiren açıklamalarının ardından gerilen ilişkiler iki ülke istihbarat teşkilatlarını da derinden etkiledi. MİT ile İran’ın İstihbarat Teşkilatı (SAVAK) ilişkilerini minimum düzeye indirdi.”
Bu haberin tercümesi şu: Bülent Arınç MİT-SAVAK ilişkisini deşifre edince MİT Amerikalı ve Batılı partnerlerine “SAVAK bana ihanet etti ben de ilişkilerimi minimuma indirdim” mesajı veriyor. Yani sizin anlayacağınız yaptık bir sakarlık şimdi telafi ediyoruz mesajı olarak okunabilir bu mesaj.
Haberi okumaya devam edelim: “Şimdiye kadar iki ülke istihbarat teşkilatları terör örgütü PKK ve onun İran’daki kolu PEJAK’a yönelik mücadelede ortak operasyon olmasa da istihbarat işbirliği gerçekleştiriyordu. Ancak yaşanan gelişmelerin ardından MİT ve SAVAK istihbarat paylaşımını en alt düzeye indirdi. İstihbarat paylaşımının az olması sebebiyle son yaşanan Şemdinli saldırısında teröristlerin İran istikametinden geldiği bilgisi İran istihbaratından alınamadı. Terörle mücadele uzmanları, ‘Bu kadar kalabalık bir PKK’lı grubunu SAVAK’ın görmemesi ve sınırdan Türkiye’ye sızdığını fark etmemesi imkânsız. Bunun arkasında başka şeyler olabilir’ değerlendirmesinde bulundu.”
Aslında SAVAK Türkiye’ye geçen yılın kış aylarından beri PKK konusunda istihbarat vermiyor. Hatta PKK’lıların İran’ın sınır karakollarında barındığına ilişkin Türkiye’nin İran’a defalarca yaptığı başvurular var. Yani sizin anlayacağınız SAVAK zaten son bir yıldır Türkiye’ye istihbarat vermediği gibi İran karakollarını da PKK’ya açmış durumda. Buna rağmen Türk İran istihbarat birimleri arasında iyi ilişki muhafaza edilmişse bu kendi başına ilginç. Ancak ben bu haberin Bülent Arınç’ın o açıklamasını karşılamak ve Batılı muhataplarına bir tür pardon demek için anlatıldığını düşünüyorum.
Sizin anlayacağınız bizim MİT İran’la PKK’ya ortak operasyon yapayım derken Amerikan predetorlarını almamız zorlaştı. Dahası İran MİT’den aldığı bilgilerle Karayılan’ı gözaltına aldı, Karayılan’la anlaşıp kendi PJAK sorununu çözdü, Türkiye’ye de nanik yapıp güle güle dedi. Bizim istihbarat teşkilatımız da hem dostu ABD’nin güvenini sarstı, hem predatorların alımını zorlaştırdı hem de Tahran’a operasyona giderken Şemdinli’den gol yedi.
Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.
Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...