Bu analiz Numan Kurtulmuş’un AKP’nin başına geçeceği varsayımına göre yapılmıştır. AK Parti’nin Numan Kurtulmuş transferi siyasi bir yüz naklidir. Bu nakil aynı zamanda siyasette yeni bir sürecin işaretlerini veriyor.
Öncelikle, Kurtulmuş transferine bakarak Erdoğan’ın başkanlık hayallerinden vazgeçmekte olduğunu söyleyebiliriz. Erdoğan Başkanlık sistemini getirmenin mümkün olmadığını anlamış olmalı ki, kendisi Cumhurbaşkanı olduğunda, partisini güvenebileceği, aynı gelenekten gelen birine teslim etmek istediği için Kurtulmuş’u partisine çağırdı.
Bu durumda yeni Anayasa için son umutları da çöpe atmanın zamanı geldi. Zira Erdoğan’ın yeni bir anayasa yapmak için tek motivasyonu başkanlık sistemini getirip başkan olmaktı. Erdoğan başkan olamayacaksa yeni anayasa yapması için bir motivasyonu da kalmamış demektir. Artık Erdoğan’dan yeni anayasa beklemek hayalin de ötesinde bir rüyadır.
Peki Erdoğan, Numan Kurtulmuş’u neden transfer etti? AKP içinden güvendiği birini partisinin başına geçiremez miydi?
Bu soruların cevabı kısmen Yalçın Akdoğan’ın yazılarında gizli. Akdoğan “AK Parti’nin geleceğini düşünmek Erdoğan için birinci önceliktir. Erdoğan kendisinin ne olacağını değil, kendisinden sonra AK Parti’nin ne olacağını dert eder” değerlendirmeleriyle Erdoğan’ın görüşünü özetliyor.
Bu cümlenin tercümesi şu: Erdoğan, kendi partisinden güvendiği, AKP’yi çizgisinden ayırmayacak bir lider bulamadığından Kurtulmuş’u transfer etti.
Erdoğan’daki “güven” arayışını anlamak için onun son yıllarda yaşadığı anlamsız “korku”yu bilmekte yarar var.
Aslında Erdoğan’ın Numan Kurtulmuş tercihi iki korku üzerine oturur. Bu korkular “cemaat AKP’ye sızıyor, partimi ele geçirecek” korkusu ve “cemaat bana alternatif çıkaracak” korkusudur. Erdoğan, özellikle son seçimler sürecinde “cemaat partime sızıyor, ele geçirecek” şeklindeki anlamsız korku içine kapıldı. Bunun için değişik önemler aldı. Ankara kulislerine hakim olan tüm gazeteciler Erdoğan’ın milletvekili adaylarını belirlerken de, seçimlerden sonra da aynı kaygıyla hareket ettiğini anlatır. Bu nedenle de Erdoğan’ın dümeni Milli Görüş limanına kırması daha da anlam kazanıyor.
Bu nedenle Erdoğan, yabancı ülkelerle iyi ilişkileri olan, değişik taraklarda bezi olan Ahmet Davutoğlu gibi bakanlara değil, Milli Görüş geleneğinden gelen Numan Kurtulmuş gibi güvenli bir kaptana gemiyi teslim ederek partisinin geleceğini güvenceye almış oluyor. Yalçın Akdoğan’ın da dediği gibi Erdoğan, hakikaten de kendisinden sonra AK Parti’nin ne olacağını dert ettiği, partisinin “güvenilir” limanda demirlemesini istediği için böylesi bir tercih yapıyor.
Bu durumda Erdoğan için Kurtulmuş tercih değil zorunluluk olarak ortaya çıkmış görünüyor.
Erdoğan’ın ikinci korkusu MİT krizinden sonra ortaya çıkan “Cemaat AKP’ye alternatif yaratacak” korkusu. Bu korkunun da Erdoğan’ın Numan Kurtulmuş tercihinde önemli rol oynadığı söylenebilir. Eğer Numan Kurtulmuş transferi bu korkularla ilişkili olmasaydı Erdoğan Kurtulmuş’u seçimlerden önce transfer edip, onun yarattığı dalgalanmayla daha fazla oy almak isteyebilirdi. Oysa Erdoğan bunu yapmadı. Tam da cemaat-AKP çatışmasının olduğu dönemde transferi yaparak bu korkularını bertaraf etmek istedi.
Yani Kurtulmuş transferi Erdoğan için hem “cemaat bana alternatif çıkaracak” düşüncesini, hem de “cemaat partimi ele geçirecek” varsayımını akim bırakmak için yapılmış bir hamle.
Ben şahsen global bir cemaatin AKP’yi veya Fenerbahçe’yi veya başka bir kurumu ele geçirmek gibi saçma gündemlerinin olduğunu düşünmüyorum. AKP’ye yakın durması bile cemaate itibar kaybettirmişken cemaatin AKP’yi ele geçirmek gibi bir saçmalığın içine girebileceğini hiç düşünmüyorum. Ancak Erdoğan ve çevresinde böyle saçma bir korkunun olduğunu da sağır sultan bile duydu. Sonuçta bir şeyden korkmanız için onun gerçek olması gerekmiyor. Mezarlıktan geçerken ıslık çalan binlerce kişinin anlamsız korkusu gibi, Erdoğan ve AKP çevresindeki bu anlamsız korku nedeniyle Numan Kurtulmuş transfer edildi.
Peki Kurtulmuş AKP’yi kurtarır mı? Ben Numan Kurtulmuş’un önünde iki derin handikabın olduğunu düşünüyorum. Bunlardan ilki her zaman Erdoğan’la kıyaslanacak olması. Liderlik karizması açısından Erdoğan’dan son derece farklı bir profile sahip olan Kurtulmuş’un sürekli Erdoğan’la karşılaştırılacak olması onun AKP içindeki yerleşik paradigmaları dönüştürmesini zorlaştıracaktır. Yani partinin her yerine sinmiş Erdoğan ruhu kısa vadede Kurtulmuş’u zorlayan en büyük handikap olacaktır. Partinin Erdoğan çizgisinden uzaklaşması da o çizgide kalması da Kurtulmuş için soruna dönüşecektir.
Kurtulmuş’un önündeki ikinci handikap Erdoğan’ın korkularıyla derinleşen muhafazakâr tabandaki çatlağın nasıl kapatılacağı konusudur. Kurtulmuş’un tam da bu korku nedeniyle AKP’nin başına getiriliyor olması, korkunun muhatabı kesimlerin Kurtulmuş’a olan güven ve saygılarını da sarsacaktır.
Özellikle Erdoğan’ın son bir yıl içindeki kaynaştırıcı ve birleştirici değil, benmerkezci ve ayrıştırıcı tutumu nedeniyle derinleşen ayrışma ve çatlak, Kurtulmuş için büyük bir imtihana dönüşecektir.
Bir tarafta ben merkezci tutumuyla çatlak yaratmış ve Çankaya’ya kaçmış bir lider, bir tarafta çatlağın öteki yakasında kalmış etkili bir taban hareketi. Kurtulmuş’un bu ikilem içinde tercih yapmasını zorlaştıracaktır.
Özetle, Erdoğan AK Parti’ye yüz nakli yapıp Numan Kurtulmuş’u getiriyor. Erdoğan bu sıvayla çatlağı kapatacağını hesap ediyor olabilir. Bu yüz naklinden arzulanan sonuç Erdoğan’ın anlamsız korkuları nedeniyle çizilen AKP’nin suratını iyileştirmek mi yoksa Kurtulmuş maskesiyle Erdoğan’ın korkularını örtmek mi emin değilim. Her iki ihtimalde de muhtemel komplikasyonların çıkması yüksek ihtimal…
Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.
Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...