O kelepçeler altın bileziğiniz olsun, bir zalimin zulmünü temsilen mahşere kadar takılan….

O kelepçeler altın bileziğiniz olsun, bir zulme sessiz kalan yığınların kulaklarını patlatırcasına haykıran sessiz bir çığlık bıraksın tarihe yadidar…

O kelepçeler altın bileziğiniz olsun, öpülesi hayırsever ellerinize peygamberden hediye…

O kelepçeler altın bileziğiniz olsun, gözleri doymayan haramilerin yağmaladığı kervandan kalan son parça…

O kelepçeler altın bileziğiniz olsun, anahtarını gözünü kan, gönlünü makam bürümüş vicdansız yöneticilerin, yazarların, din adamlarının vicdanına saklayın. Umulur ki o ahantar onların vicdanını ıstır yüzünü kızartır…

O kelepçeler altın bileziğiniz olsun, şavk vicdanları aydınlatacak diye korkudan titresin zalimler…

O kelepçeler altın bileziğiniz olsun, gün gelip insanlığın utanç müzesinde sergilenmek üzere saklayın…

O kelepçeler altın bileziğiniz olsun, zalimin boynuna bir tasma gibi takıp onu tarihin derinliklerine doğru, kıyamete kadar sürükleyecek  gönülden gönüle bağlanan bir kutsal zincirin ilk baklası olsun…

O kelepçeler altın bileziğiniz olsun, İranlı bir veledin önünde yatıp dinini, vicanını, onurunu, geçmişini ve geleceğini ayakkabı kutusuna dolrudup satılığa çıkaran alçaklara karşı gururla kaldırın o bileklerinizi ve Rabia Adeviye’ gibi haykırın;

“Allah’ı sevdim’ diyorsun;
sonra da, O’na isyan ediyorsun.
Yemin ederim ki, bu,
anlaşılması zor, tuhaf bir tavır.
Eğer sen gerçekten O’nu sevseydin,
O’na itaat ederdin;
zira seven, kutulara, kasalara, parsellere, arasalara, saraylara, makamlara, değil
sevdiğine kul-köle olur ve itaat eder.”
O kelepçeler altın bileziğiniz olsun ve Rabia gibi dur: “Kazancınla mağrur olup, ona güvenme. Bunlar köpük gibidirler. Ne ölüme mani olurlar, ne de başına gelecek bir takdire. Sen yarın varacağın İlahi huzurda sana lazım olana bak, onunla teselli ol. Bir de sakın ben ölürken vasiyet ederim de bu servetimle arkamdan hayır işlerler, diye bir vesveseye aldanma. Sen kendi kendine vasi ol…”

O kelepçeler altın bileziğiniz olsun, yüreğinizde büyüttüğüzünüz sevgi ışığına vursun şavkı. Sakın üzülmeyin sevgiye kelepçe vurulmaz çünkü…

O kelepçeler altın bileziğiniz olsun, karanlık zulüm gecelerinde önümüz aydınlatan bir kandil gibi ışıldasın önümüzde…

O kelepçeler altın bileziğinz olsun, unutma zülüm karanlıktan doğar, Işığı arayan gölgeler, ışık ortaya çıkınca yok olur…

O kelepçeler altın bileziğiniz olsun, ve Kuran’ın haykırdığı gibi haykrın; “Andolsun, cehennem için de birçok cin ve insan yarattık ki kalbleri var anlamazlar; gözleri var görmezler; kulakları var duymazlar. İşte onlar hayvanlar gibidir, hattâ daha da sapık… Ve işte gâfiller onlardır!”

O kelepçeler altın bileziğiniz olsun, andolsun ki vicdanı olan kimse o kelepçeleri unutmayacak….

O kelepçeler altın bileziğiniz olsun, andolsun ki gözleriyle görüp kulaklarıyla duyan, kalpleriyle hissedip, vidanıyla yaşayan hiç bir insan o kelepçeleri affetmeyecek…

O kelepçeler altın bileziğiniz olsun, andolsun ki gün gelecek adalet yerini bulacak ve o kelepçeleri bu zalimerin boyunlarının tasması olacak…

O kelepçeler altın bileziğiniz olsun zira zulüm zalimin boyunun tasmasıdır. O tasmayı boynuna takar ve tarih boyunca öyle yaşar. Yezid tahtı gaspettiğince Hüseyin’i öldürtünce sorunu çözeceğini sanıyordu. Oysa zulmü boyununun tasması oldu bugün halen o tasmayla aramızda dolaşıyor…

Firavun zulmünu halkının boynuna geçirdiğini sanıyordu. Görkemli saraylarda da yaşasa, piramitten mezalara da gömülse bonundaki zulüm tasmasıyla bin yıldır aramızda ayşıyor…

Nemrut kendini dokunulmaz sanıyordu. Bir sineğe mağlup oldu ama zulmü boynunda tasma aramızda dolaşıyor. Her yeni nesil, her doğan bebek o zulmü onlarla anıyor onlarla anlatıyor…

Bugün o kelepçeler burs veip fakir çocuklara yardım eden kadınların bileklerine değil AKP’nin boynuna takıldı.

O kelepçeler o kadınların bileklerine değil Erdoğan’ın Davutoğlu’nun boyuna takıldı. Bir zalim olarak tescilledi onları…

 

Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…

Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.

Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...