AKP’nin hırsızlıklarını temizleyip, yolsuzluklarına köprü olan, suçlarına ortak olan, okul basan polisler bu suçları neden işliyor? Eski İstanbul Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdür Yardımcısı Yasin Topçu Facebook Hesabından bu polislerin içinde bulunduğu içler acısı durumun fotoğrafını çekti:
17/25 Aralıkta yolsuzluklar ortaya saçılınca, şaibe altındakiler bu soruşturmaları yürüten bizi ve dosyaları itibarsızlaştırma gayretinde bulundular. Şantajdı, montajdı, darbeydi vb gibi zırvaları hepiniz biliyorsunuz.
Bu onların kendilerini savunma refleksi olarak hukuk devleti ve kanunlara olan saygı düzeylerini ortaya koydu.
Onların derdi ” biz hırsız değiliz bize darbe yapılıyor” diye seçmen kitlesindeki itibarlarını kaybetmeme ve kendilerini temize çıkarma mücadelesi iken, onların bizleri hedef göstermesiyle harekete geçen kolluk ve yargının bizimle derdi neydi ?
Sanırım aynı soruları savcı ve hakimlere de soruyorlardır, bir çok kişi bana soruyor :
“Bu polisler hırsızlıkları ortaya çıkartan meslektaşlarına bunları nasıl yaparlar, ne şerefsiz meslektaşlarınız varmış, hiç mi tanıyamadınız bu meslektaşlarınızı ? ”
Soruyorlar, bu polisler ülkücü mü, selametçi mi sağcı mı solcu mu neci bunlar ?
Bence hiçbiri değil. Çaycı bunlar çaycı.
Yani 12 eylül döneminde sağcı ve solcular birbirleriyle dalaşırlarken hiçbir ideolojisi olmayıp kızlı erkekli çay partilerinde günlerini gün edenlere ÇAYCI derlermiş ya, bunlar da tam onlardan işte.
Bunların bir çoğunun memlekette ne olduğu bittiği umurunda değildir. Tek korkuları AKP iktidarının son bulması.
İstanbuldakilerin bir çoğu bulundukları rütbedeki bekleme süresi 1/2 yılla sınırlı olması nedeniyle koltuklarının kullanım süresinin sonunu görebildikleri için, yarın bu hukuksuzlukların hesabı sorulmaya başlanırsa tedarikli olalım diye önüne yatacak hayırseverler keşfetme derdindedirler.
Nasıl olsa hesap soran yok çünkü hesap soracaklar onlardan daha büyük hırsızlıkların şaibesi altında.
Yani anlayacağınız malı büyük götüren etçillere nazaran bunlar otçullar zümresine giriyorlar.
Biz bu iktidarı darbeden kurtardık havasındalar ve suçlarına kusurlarına göz yumulacağı düşüncesindeler. <script async src=”//pagead2.googlesyndication.com/pagead/js/adsbygoogle.js”></script>
<!– DİK SAĞ SON –>
<ins class=”adsbygoogle”
style=”display:block”
data-ad-client=”ca-pub-3592389668367575″
data-ad-slot=”8325087642″
data-ad-format=”auto”></ins>
<script>
(adsbygoogle = window.adsbygoogle || []).push({});
</script>
Kendilerine örtülü ödenekten yüklü miktarda paralar ödendiği de artık bir sır değil.
Peki bu polisler yolsuzluklara inanmıyorlar mı?
Aralarında tıpkı emrinde olduğu siyasiler gibi “17/25 yolsuzluk operasyonu görünümlü darbeydi” diye Organize müdüründen resmi olarak şikayetçi olan kuş beyinli bir kaç kişi olmasına rağmen, görevi devrettiğimiz meslektaşlarımız da yolsuzlukları bal gibi biliyorlar.
İsim vermeyi etik bulmuyorum ama göreve 17 Aralıktan sonra yeni getirilenlerden dosyayı anlattığım bir kişi “şerefsizler iyi çalmışlar, kendilerini temize çıkartmak isteyenlere ben alet olamam” demişti.
Ama siyasilerden aldığı talimatları bir süre sonra kimileri şehvetle yerine getirirken, kimileri de içinden lanet okuyarak ama korkusundan sesini çıkaramayarak yerine getiriyorlar.
Şehvetle yerine getirenlerin mutlaka geçmişte bir kuyruk acısı var. Ya bir usülsüzlüğe bulaşmış, soruşturma geçirmiş, ceza almış, ” ben şu haltı yedim de ceza aldım” demek yerine moda tabirle “paralel bana kumpas kurdu” limanına sığınıyorlar. Bir tanesi bir kızı alıkoymaktan soruşturma geçirmiş, “paralel bana kızı musallat etti” diyor. “Vay anasına ne paralelmiş bee” demekten kendinizi alamıyorsunuz.
İhtiyatlı yaklaşan sağduyulu tipler ise maalesef bir çok hukuksuzluğa bulaşmış durumda ve bunun da çok iyi farkındalar.
Yani “savcı emir verdi yaptık” diye işin içinden sıyrılacak durumda da asla değiller.
Çünkü tüm algı operasyonlarının temelinde bu polis ve savcıların kumpas ve sahtecilikleri var.
Adil bir yargılama ile hepsinin ortaya çıkacağını biliyorlar.
Peki neden bu işlere alet olmaya devam ediyorlar, bunlar gerizekalı mı?
Gerizekalı değiller. Çok ilkesiz ve korkaklar.
Neden korkuyorlar?
Çünkü iktidar dümenine su taşımayanları fişliyor, sürüyor, lojmandan atıyor, işten atıyor, sadece kendileri değil , eşinin işi ve sosyal çevresi ve çocuklarının okullarına kadar hayatlarının değişmesi gibi ailecek toptan tehdit altındalar. Sıkıyorsa parti polisi olma.
Adamlar bize sabah akşam ulu orta söverek pirim yapmaya, terfi etmeye, sürgün yemekten kurtulmaya çalışıyorlar.
Bu korkakları cadı avı o kadar korkutmuş ki, facebooktan eşinin bikinili tatil fotoğraflarını, rakı balıklı yemek fotoğraflarını milletin gözüne sokmak için yayımlayanları görüyorum. Tamam anlaşıldı, paralelci değilsiniz, ama dikkat edin alkolü fazla kaçırmayın, sonra ayyaş çapulcu derler. Hem tatil, yemek, havuzbaşı, deniz, sahil fotoğraflarıyla ne gösteriş yapıyorsunuz kardeşim ? Yazık değil mi ? Tatile giden var, gidemeyen var…
İktidar bu kadar pisliğe batmışken, kendilerini aklayıp paklayan bu kullanışlı polis ve savcıları da siyasetçi kurnazlığı ile bir dünya suça bulaştırdı.
Yıllarca özlemini duydukları şubelerde çalışma şansı bulduğunu sanarak bu şubelerde büyük bir arzuyla işe başlayanlar, kendilerini bir cadı kazanının ortasında buldular.
Hukuksuz operasyonlarla ilk suçlarını işlediklerinin farkında olanlar zamanla bu suç ortaklığı ile iktidarca adeta esir alındılar.
Şu anki durum bence şudur. Bu polis ve savcıların tamamına yakını bu işlerin hukuksuz olduğu ve bunların bir gün hesabının sorulacağının farkındadır. Ama artık makas çoktan açılmıştır ve kendilerinin kurtuluşu AKP iktidarının temadisindedir.
Yani bu polis, savcı ve hakimler siyasal görüşleri aynı çizgide olmamasına ve ülkenin geleceğini de pek parlak görmemelerine rağmen, kendi geleceklerini AKP ‘nin geleceği ile özdeşleştirmiş durumdadırlar.
Olay biraz da şuna benziyor. Birbirini tanımadan birbirlerine tutulup kısa süre içinde şehvetle biraraya gelip evlenen çiftlerin çocukları olur, bir iki yıl içinde birbirlerini yakından tanıyıp nefret ederler ama çocukları nedeniyle boşanamazlar ya, işte aynen öyle şehvetle bir araya gelen arsız hırsızlar ile bu kullanışlı ahmak zümresinin gayri meşru çocukları olarak bu kumpas operasyonları ortadadır ve bir türlü boşanamamaktadırlar. Olay tam da budur.
Oysa şunu bilip göremiyorlar mı?
Artık asker bize onun sayesinde topuk selamı veriyor diye bir savcıya bir zaman “kahraman”denilmiş, altına zırhlı araba gönderilmiştir. Şimdi o bir zamanlar kendisini kahraman ilan edenlerin gözünde hain bir kanun kaçağıdır. Topuk selamını sayesinde aldıkları operasyonlar da ne hikmetse hırsızlıkların ortaya saçıldığı gün milli orduya kumpas oluvermiştir.
Bir emniyet müdürü de kahramanlığı ile övülüp onun altına da zırhlı araba gönderilmiştir. O da şu an Sincan F tipinin zorunlu sakinidir.
Çözüm sürecinde siyasilerin talimatı ile hain örgüte karşı emrindeki asker ve polislerin elini kolunu bağlayan mülki amirler ile kolluk amirleri de satış reyonuna konulmuştur.
Yıllardır beraber oldukları siyasi yol arkadaşlarını birer birer satanlar sizleri de bir kalemde satmazlar mı ?
Siz kendinizi ne sanıyor, kime güveniyorsunuz ?
Parayı çalanlar pislikleri sizinle temizliyorlar, bunu isteyerek yapıyorsanız, polis savcı hakim olacağınıza alınteriyle para kazanan çöpçü olsaydınız, emin olun daha saygın olurdunuz.
O yüzden, 17/25 ten sonra en büyük nefretim; herkesin zannettiği gibi paraları sıfırlayanlara, kutularla valizlerle rüşvet alanlara değil, hırsızların önüne yatan bu kullanışlı ahmak ve tetikçi militan zümresine.
Teftiş çetesindeki kurul ve müfettişlere, teftişe iş paslayan Türgev referanslı eyyamcıya, teftişin iş pasladığı cübbeli soytarılara…
Hukuk bir gün mutlaka raftan inecek ve hepinizle bir gün hukuk önünde tek tek hesaplaşacağız. Emin olun hesaplaşacağız. Arkanızda da şimdiki hırsız kuklacılarınız ve çete arkadaşlarınız olmayacak. El mi yaman, bey mi yaman hepinize o gün göstereceğiz.
HABERİN KAYNAĞI: https://www.facebook.com/yasin.topcu.50/posts/10153811731789734
Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.
Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...