Ömer Köse’den yarın başlayacak olan Selam-Tevhid terör örgütü davası ile ilgili çarpıcı açıklamalar.

İŞTE O AÇIKLAMALAR

Asrın casusluk davasını soruşturan polislere kumpas davası olan Selam Tevhid davası başlıyor.

İran devletinin ülkemizdeki casusluk faaliyetlerini takip ettiğimiz çalışma olan Selam-Tevhid Kudüs Ordusu isimli soruşturma, 17 Aralık yolsuzluk operasyonu ile birlikte kumpas ve darbe gerekçeleri ile kapatılmıştır.Ardından meşhur 22 Temmuz Sahur Operasyonu ile   bu dosyaya çalışan memurdan müdüre kadar tüm personele operasyon yapılmış, toplam 31 kişi tutuklanmış ve 1,5 senedir de cezaevindedir.

Bu soruşturma, Kamile Yazıcıoğlu’nun kocasıyla ilgili yapmış olduğu ihbar üzerine,İran devletinin ülkemizdeki casusluk faaliyetlerini takip etmek amacıyla başlatılmış bir çalışmadır. İhbara konu olan Hüseyin Avni Yazıcıoğlu ise 28 Şubat sürecinde Sincan Belediyesi  Kültür İşleri Müdürüdür. Bu şahıs devletteki arşiv kayıtlarına bakıldığında görülecektir ki, ülkeyi 28 Şubat post-modern darbe sürecine götüren ve Sincan’da tankların yürütülmesine gerekçe olan,Kudüs Gecesi tiyatrosunu planlayan ve gösterilmesini sağlayan şahıstır.

Zaten bu olay üzerine hakkında dava açılınca kendisi İran’a kaçmış ve yaklaşık 6 ay sonra ülkeye gelerek teslim olmuş, yargılanmış ve 3,5 sene hapis yatmıştır. İşte bu dosya Hüseyin Avni Yazıcıoğlu çevresinde başlayan, gelişen ve İran devleti adına yürütülen casusluk  faaliyetlerinin takip edilmesi çalışmasıdır. Zaten başka bir devlet adına yapılan casusluk faaliyeti de, devlet kademeleri içerisine  yapılan sızmayla olur. Casusluk soruşturması da devletin güvenliği adına bu faaliyetleri takip edip ortaya çıkarmak ve bunları yapan şahısları deşifre etmek amacıyla yapılır.

Hüseyin Avni Yazıcıoğlu geçmişte bulunduğu görevlerden de kaynaklanan bürokrasideki çevresini, casusluk yaptığı İran adına kullanmaktan çekinmemiştir. Bundan dolayı da kendisi ve ilişkiye geçtiği çevresiyle ilgili yapılan dinleme ve izleme çalışması, bürokraside görev alan bazı şahıslara ulaştığından savcı emri ve mahkeme kararıyla bu şahıslar da soruşturmaya dahil edilmiştir.

Ancak dahil edilen kişiler arasında dokunulmazlık karinesi bulunan hiçbir kişi yoktur. Soruşturma kapsamında dinlenen bürokratları arayan kişi olarak telefon görüşmelerine düşen devlet yetkililerinin sesleri ise ne Tape yapılmış ne kayıt altına alınmış, ne de basına  veya başka ülkeye sızdırılmıştır. Ancak yine de bu gerekçeler bahane gösterilerek darbe,casusluk ve örgüt suçlamasıyla yargılanmaktayız.

Aslında bu iftira sayılan suçlamaların tamamı bize karşı operasyon yürüten birimlerce yapılmıştır. Yani siyasi dokunulmazlığı olan yöneticilerin sesleri kayıt altına alınmış, tape yapılmış, basına sızdırılmış belki de İran’a ve benzeri ülkelere servis edilmiştir.

Buna rağmen savcı hayali senaryolarla süslediği iddianamesine, bu suçlamaları ana dayanak maddesi yapmıştır. Siyasal askeri casusluk, bir ülkeye ya da güce karşı yapılır. Bu da somut bilgi ve belgelerle ortaya konmalıdır.

Eğer gerçek casusluk faaliyeti görülmek isteniyorsa bizim çalıştığımız Selam-Tevhid dosyasına bakılması gerekir,orada bu durum hem bilgi hem de belgeleriyle ortaya konmuştur. Özetle siyasi iktidar bizleri paralel damgasıyla düşman ilan ettiğinden, soruşturmaları yürüten savcılar da delil gösterme gereği duymadan yandaş tavırlar sergileyerek kurgu suçlamalarla iddianameleri yazmıştır.

Mahkemeler de delilsiz, hukuksuz, torba suçlamalarla dolu bu iddianameleri kabul etmekle tarafsız bir yargılama yapamayacaklarını göstermişlerdir.

Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…

Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.

Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...