Kamuoyu PKK’nın kaçırdığı CHP Milletvekili Hüseyin Aygün’le meşgul. Farklı analizler yapılıyor. Analizlerin çoğunluğunda doğruluk payı da var. Ancak bence ana gerekçe üzerinde duran fazla olmadı. Ben Aygün’ün kaçırılmasının ana nedeni PKK’nın Alevi stratejisiyle ilgili diye düşünüyorum.
Öncelikle bir tesbit yapalım. PKK Hüseyin Aygün’ü milletvekili olduğu için değil Hüseyin Aygün olduğu için kaçırdı. Zaten görgü tanıklarının anlatımına göre aracı durduran PKK’lılar Aygün’e “Biz sizi seviyoruz ama parti kararı var sizi gözaltına alacağız” diyor. Örgütün Aygün’ü kaçırmak için günlerce istihbarat çalışması yaptığını da biliyoruz. Yani durum şu: O saate o yoldan Hüseyin Aygün değil de başka bir vekil geçiyor olsaydı PKK sırf milletvekili durdurduk diye o vekili kaçırmayacaktı.
O hâlde soru şu: PKK Hüseyin Aygün’ü neden kaçırdı? PKK’nın açıklamalarında halktan gelen “şikâyet”ten söz ediliyor. Ancak bu şikâyetin ne olduğunu bilmiyoruz. PKK’lılar Aygün’ün kaçırılmasının lokal birimler değil bir “parti kararı” olduğunu açıkladıklarına göre bu “şikâyet” sıradan bir şikâyet olamaz. PKK Merkez Yürütme Kurulu’nda alınacak bir karara gerekçe oluşturacak bir “şikâyet” olmalı bu.
Medyada özellikle AKP’ye yakın analistler tarafından gündeme getirilen Tunceli’deki CHP-BDP çekişmeleri nedeniyle kaçırıldığı iddiası da doğru olamaz. Zira seçime çok zaman var. Dolayısıyla seçim siyaseti üzerinden yapılacak bir analiz doğru bir analiz olamaz. Ayrıca Tunceli’deki yerel bir parti çekişmesi PKK Merkez Yürütme kararını etkileyip Türkiye çapında sansasyonel ve riskli bir eylem kararını aldıracak kadar önemli bir konu değildir.
O hâlde Hüseyin Aygün neden kaçırıldı? Bana göre Aygün’ün kaçırılma nedeni PKK’nın Alevi stratejisiyle ilgili bir durumdur. PKK’nın son bir kaç yıldır özellikle Alevi toplumuna yönelik faaliyetlerini arttırdığını biliyoruz. PKK’yı Türkiyelileştirme projesi olarak uygulanan bu projede PKK’nın Alevi taban üzerinden ülkenin batı bölgelerine de yayılıp sorunu batıya taşıyarak isteklerini kabul ettirmeyi düşündüğü bir sır değil. En son on gün önce Murat Karayılan Alevilere çağırı yaparak şunu söylemişti:
“Gerek Türk gerekse de Kürt olsun tüm Alevi halkımızın bu faşist saldırılara karşı kendini savunmaya alması gerekmektedir. AKP rejiminin yürüttüğü sömürgeci egemenlik anlayışı ve Sünniliğe dayalı yarattığı toplum psikolojisi karşısında Alevilerle Kürtlerin ortaklaşarak mücadele yürütmesi artık ertelenemez bir görev hâline gelmiştir. Ben özellikle tüm Alevi halkımıza çağrı yapıyorum: AKP’nin şekillendirdiği ve oluşturduğu bu hiçleştirici linç politikası karşısında daha fazla örgütlenelim, daha fazla dayanışma içerisine girelim. Bu saldırılar karşısında irade olursak saldırıları kırabilir, geri adım attırabiliriz. Özellikle Malatya- Sivas- Erzincan hattındaki Alevi halkımızın gelişmelere karşı daha duyarlı ve dayanışma içerisinde olması gereklidir.”
PKK’nın Hüseyin Aygün’ü kaçırmak için düğmeye bastığı tarih ile Karayılan’ın Alevilere yönelik çağırısı da aynı zamana denk geliyor. Doğrusu “manidar” bir zamanlama bu.
Sanırım Hüseyin Aygün’ün kaçırılması PKK’nın Alevileri mobilize etme girişimleri ile yakından ilgili. Bilindiği gibi Adıyaman’da, Aydın’da, Malatya’da ve ülkenin değişik yerlerinde Alevileri hedef alan tüm olayları, işaretlemeleri Türkiye kamuoyuna Hüseyin Aygün duyurdu. Özellikle Doğanşehir’de meydana gelen Alevi-Sünni gerginliği sürecinde Alevilere sahip çıkan kişi Aygün’dü. Oysa Doğanşehir PKK’nın 1990’larda girdiği, son dönemlerde de girmeye çalıştığı bir alan. Bu nedenle Doğanşehir’deki olaya en az Hüseyin Aygün kadar sahip çıkan bir başka örgüt de PKK’ya iltisaklı örgüttü.
Sanırım Hüseyin Aygün, Alevilere sahip çıkacağım derken PKK’nın ayağına basıyor. PKK’nın Alevileri maniple edip yanına çekme stratejisine engel oluşturuyor. Alevilerin Türkiye çapında sesi soluğu oluyor. Bu nedenle ben PKK’nın Aygün’ü “Alevi stratejimiz konusunda ayağımıza basıyorsun, bize engel oluyorsun” diye kaçırdığını ve Aygün’ü çok ciddi uyaracağını düşünüyorum.
Bu yönüyle bakıldığında olayın PKK’nın tipik bir “alternatifleri yok etme stratejisi”nin parçası olduğunu düşünüyorum. Nitekim Kürtlerin yaşadığı diğer bölgelerde de alternatif olarak başını kaldıran kim varsa PKK tehdit ve yıldırma yöntemleriyle sindirdi.
PKK, Hüseyin Aygün’ü kaçırarak kendi Alevi stratejisinin önündeki büyük bir engeli kaldırmayı amaçladı. Ayrıca Türkiye kamuoyuna şu mesajı verdi: “AKP yapsa yapsa duble yollar yapar ama o yolları kontrol edemez, ben kontrol ederim.” Böylece Şemdinli’de başlattığı “psikolojik kuşatılmışlık” duygusu yaratma stratejisini de uygulamaya koymuş odu. PKK çok riskli bir eylem yaptı ama karşılığının büyük olacağını bekleyerek yaptı.
PKK bundan sonra ne yapacak?
Bu bilgi çok sır bir bilgi değil. Duran Kalkan geçen hafta yaptığı açıklamada bölgede görev yapan devlet memurlarına çağırı yaparak görevi bırakmalarını yoksa tutuklayacaklarını söyledi. Ailelere de çocukları okullara göndermeyin çağırısı yaptı. Okulların açılma dönemine denk gelen bu çağırıya bakacak olursak PKK’nın önümüzdeki dönemde eğitim kurumlarına yönelik kitlesel eylemler ve memurlara yönelik kaçırma eylemleri yapması sürpriz olmayacaktır.
Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.
Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...