PKK Suriye’de bir devlet kuruyor. Kürt bölgesinde Demokratik Özerklik ilan edip yönetimi Kent Konseylerine devrettiklerini duyurdular.
Temelde, Kürtlerin veya PKK’nın bağımsız bölge kurmasına itirazım yok. Eğer barış getirecekse, PKK militanlarını orada görevlendirip Türkiye’deki savaşı durduracaksa bu iyi de olabilir. Ancak PKK böyle düşünmüyor. PKK bizzat Suriye’deki bölgeyi savaş üssüne çevirip artık savaşı buradan sürdürecek. Bunu da bizzat PKK 4. Stratejik Hamle diye duyurduğu strateji metinlerinde 2010 yılından ilan etmişti.
Geçen yıl 14 temmuzda Silvan saldırısıyla yıkılan barış sürecinin ana nedeni de buydu. Duran Kalkan ve Cemil Bayık, Suriye’de belirsizlik varken barış görüşmesi yapmamalıyız. Suriye’deki kazanımlara odaklanmalıyız sonra Türkiye ile savaşı buradan daha fazla derinleştirebiliriz şeklinde açıkça yazmışlardı. Suriye’deki gelişmeler Kalkan ve Bayık’ı haklı çıkardı.
PKK barış istemiyor, müzakere diye sizi oyalıyor Suriye’deki kazanımlara odaklanıyor yazdıkça savaş lordu ilan edildim. Geldiğimiz noktada Ankara’daki dar görüşlü siyaset, müzakereci kafa, Erdoğan’ın çevresini saran egoist ve kibirli yapının ortak katkılarıyla PKK Cumhuriyeti kurulmuştur.
Süreci şöyle özetleyebiliriz:
1) Ahmet Davutoğlu’nun ”vizyoner” dış politika diye tanımladığı politika yaklaşımıyla, yanlış hesap sonucu Esed’in, tıpkı diğer Arap diktatörleri gibi, erkenden devrilebileceği düşünülerek Esed’e karşı erken çıkış yapılmıştır. Dünyada hiçbir ülke Esed gitsin demeden Türkiye, Esed gitsin diyerek Esed’i düşmanlaştırmıştır.
Esad’da iktidarda dayandığı uzun süre boyunca düşmanımın düşmanı dostumdur düşüncesiyle PKK’ya alan açmıştır. Esed iktidarda kalma süresi uzadıkça PKK güçlenmiş ve bu gün PKK Cumhuriyeti’ni kurma noktasına gelmiştir.
Türkiye’nin Esed gitmezse şeklinde bir B Planı olmadığından PKK, Esed’in himayesinde bir devlet kurarken Türkiye şaşkın ördek gibi gelişmeleri seyretmiştir. Bu da PKK’ya büyük avantaj sağlamış ve PKK Türkiye’nin siyasetinden daha öngörülü bir stratejiyle Suriye’ye yerleşmiş ve Esed’le birlikte hareket edip mevzi kazanmış, Esed’in sonu yaklaşırken de çıkış yapıp Kürt bölgesini kontrol altına almıştır. Bu bakımdan PKK Cumhuriyeti’nin kuruluşunda birinci dereceden sorumlu dış politikada yapılan yanlış hesap ve B Planı’nın olmamasıdır.
2) PKK Ağustos 2010’da 4. Stratejik Dönem’e geçtiklerini duyurdu. Haziran 2011’de yayınladığı strateji metinlerinde de PKK, Suriye denklemine özellikle vurgu yapıyor ve Şii-Kürt ekseninin PKK açısından en büyük kazanım olacağı belirtiliyordu.
Bu noktada PKK kendini yeniden konumladı, 2009’dan beri olgunlaşan PKK barış sürecini bir oyalama taktiği olarak değerlendirip Arap Baharı ve Suriye’deki gelişmeleri beklemek için zemin yokladı.
Bu süreçte MİT, PKK’nın bu stratejisini yanlış okuyarak onun bu hamlesini engellemek için onunla mücadele etmesi gerekirken müzakere başlatıp PKK’ya fırsat alanı yarattı. Hatta bizzat Öcalan ile PKK yönetimi arasında 20 mektubun taşıyıcılığını yaparak Öcalan’ın süreçte etkin rol almasını sağladı ve PKK’nın yeni döneme stratejik aklının oluşmasında aktif katkı sundu. Böylece PKK Cumhuriyeti’nin fikrî temellerinin atıldığı 4. Stratejik Hamle’nin startını MİT verdi. Dolaysısıyla PKK Cumhuriyeti’nin ilk harcını MİT, bilerek veya korkunç bir öngörüsüzlükle, kendi elleriyle atmış oldu.
3) PKK ile yanlış müzakereler yürütülerek ve kamuoyu ile Başbakan yanlış bilgilendirilerek PKK Cumhuriyeti’nin kurulmasına katkı sağlanmıştır. Ankara’da Beşir Atalay’ın ekibi dışında, Başbakan’ı dışarıdan bilgilendiren kim varsa önü kesilmiş ve Başbakan’a alternatif fikirlerin akması önlenmiştir. Örneğin Başbakan’la doğrudan iletişimi olan Kamu Güvenliği Müsteşarı, İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek, İstanbul İstihbarat Müdürü Ali Fuat Yılmazer görevden alınarak, istifaya zorlanarak alternatif bilgi kaynaklarının önü kapatılmıştır.
Müzakereci fikirlere kim itiraz ediyorsa medya üzerinden itibarsızlaştırılarak tam bir karartma kampanyası uygulanmıştır. Böylece PKK’nın amacının müzakere olmadığı, oyalama olduğu gerek siyasilere gerekse kamuoyuna aktarılamamıştır. Hükümet medyası da, hükümete yakın bazı müzakereci aydınlar da bu karartmada etkin rol oynamıştır.
Dolayısıyla PKK Cumhuriyeti’nin kurulmasında ana sorumluluk Beşir Atalay ve ekibinin omzundadır. Tarih bunu görecektir.
4) PKK Cumhuriyeti’nin kurulmasında en kritik destek MİT’in yanlış bilgi vermesiyle yapılan Uludere faciasıyla verilmiştir. Uludere operasyonuyla PKK’nın belini kıracak ve etkisizleştirecek, en azından Suriye’de devlet kurmak için PKK’ya fırsat vermeyecek operasyonlar durdurularak, PKK’nın rahat nefes alması sağlanmıştır. Uludere faciasından sonra PKK’ya karşı çok etkili nokta operasyonlar bıçak gibi kesilmiştir. PKK’da böylece 2000 militanını Suriye’ye gönderip orada devlet kurulması sürecini başlatmıştır.
5) PKK Suriye’de devlet kurmakla meşgulken, Ankara, Özel Yetkili Mahkemeleri kaldırarak KCK sanıklarını serbest bırakıp 2. Müzakere Süreci’ni başlatmakla meşgul. Sanırım Ankara, “KCK’lıları serbest bırakıp, hatta Öcalan’ı ev hapsine alırsam, PKK kurduğu cumhuriyetten vazgeçip silahları bırakır” diye düşünüyor.
6) Bu süreçte, müzakereci yaklaşımın bir yanlıma olduğunu, PKK’nın barış istemediğini, Suriye’de önünü görmek için müzakereleri bir oyalama aracı olarak kullandığını ısrarla yazdım ama dinletemedim. Aksine, itibarsızlaştırma kampanyasına maruz kaldım. Güvenlikçi anlayışıyla barış sürecini tıkadığımız söylendi, “savaş lordu” ilan edildik, “zibidi” dediler, “aptal” dediler. Bana bunları söyleyen müzakereci aydınlar, AKP yöneticileri ve AKP medyası PKK Cumhuriyeti’nin kuruluş günü şampanyasını patlatmak için davetiye bekliyordur sanırım.
Özetle Ankara, (bazı etkili) siyasetçisi, hariciyesi, MİT’i ve aydınıyla, hep birlikte, kendi elleriyle PKK’ya bir cumhuriyet kurdurmuştur. PKK’ya hayırlı olsun Ankara’ya geçmiş olsun.
twitter/emreuslu
Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.
Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...