Bugün Suriye’de kurulan PKK devletinin kuruluş sürecinde AKP’yi uyardığım o yazıları tek tek hatırlatmak istiyorum. Bu yazıları yazdığım için 2012 yılında üniversiteme baskı yapıp beni attırmaya çalışanlar, Öcalan’a söyleyip beni tehdit ettirenler bugün en büyük vatansever havasıyla hamaset yapıyor. Ne yazık ki halkımız o hamaseti yese de hamaset şehitlerin gelmesini önlemiyor. Bu vesileyle kim gerçek vatan haini görün diye bugün yeniden eski yazılarımı hatırlatmak istedim.
PKK devleti nasıl kuruldu (2)
Önceki iki yazının devamı olarak bugün, PKK’nın Suriye stratejisini, yine PKK liderlerinin ağzından, aktarıp Suriye’deki PKK devletinin adım adım nasıl kurulduğunu anlatmaya çalışacağım.
PKK AKP ile Suriye üzerinden mücadele ediyor
Duran Kalkan’la başlayalım. 9 Eylül 2011 tarihli analizinde PKK’nın Suriye sorunu üzerinden AKP ve Türkiye ile nasıl bir mücadele konsepti geliştirdiklerini anlatır. Kalkan, “AKP’yle Suriye üzerinde de mücadele içindeyiz” dedikten sonra PKK’nın Suriye’de ilk önceliğinin demokratik özerklik kurmak olduğunu belirtiyor: “…Son dönemlerde Suriye Kürt sorununun çözümünde önemli bir nokta haline geldi. Suriye Kürdistan’da yürütülen mücadelenin yönünün nereye gideceği, hangi gücün etkili olacağının yakın vade için belirleneceği bir merkez haline geldi. …Suriye üzerine yürütülen mücadele sonucunda yeni arayışların nasıl şekilleneceği belirlenecek. Bunun bir parçası olarak elbette Kürtler karşısında Arap yaklaşımı ne olacak? Suriye’deki Kürtlere nasıl yaklaşacak, soruları cevap bulacak. Bu da Kürdistan’daki mücadelenin seyri üzerinde etkili olacak. Bu bakımdan biz AKP’yle Suriye üzerinde de mücadele içindeyiz. …PKK olarak biz (…)Kürt sorununun Suriye’nin demokratikleşmesi temelinde Demokratik Özerklik çizgisinde gelişmesini öngörüyoruz.”
Tıpkı PKK’nın Eylül 2011’de öngördüğü gibi bugün Suriye’de Demokratik Özerklik ilan edildi. KCK, Afrin ve Kobani gibi şehirlere belediye başkanı atadı. Buralarda KCK mahkemelerini kurdu.
Davutoğlu Kamışlı’nın yerini bile bilmiyor
Ahmet Davutoğlu Afrin ve Kobani’yi “küçük yerleşim bölgeleri önemli değil” şeklinde anlatarak PKK’nın kazanımını önemsiz göstermeye çalışıyor. Oysa durum onların anlattığı gibi değil. Öncelikle Suriye’de Kürt rüzgârının yoğun estiği bölge Akçakale’nin hizasında yer alan ar-Raqqah’dan Cizre’ye kadar olan bölgedir. Bu sınırın uzunluğu 350 km. Yani neredeyse Türkiye-Irak sınırının tamamı kadar bir uzunluğa sahip bölge. Buna ek olarak daha batıda yer alan Afrin ve Kobani de PKK/Kürt kontrolündeki adacıklar oluşmuştur.
Daha vahimi şu: Davutoğlu gazetelerin Ankara temsilcilerine Suriye’yi çok iyi bildiklerine ilişkin iddialı açıklamalar yapıyor Suriye’yi haritalar üzerinde çalıştığını belirttikten sonra: “Bütün bilgiler bizde mahfuz. Suriye’de ne oluyorsa, her gün sabah bizim önümüze geliyor. Köylerine kadar. Kamışlı’dan başlayalım, Nusaybin’in karşısına kadar gelen bölgede Kürt nüfusu var. Oradan Suruç’un karşısına kadar Araplar, Kobani’de Kürtler, sonra Araplar ve Türkmenler başlar. Afrin’de bir paket daha Kürt düşünün. ..Yani ‘blok’ yok.”
Acaba ben mi yanlış okuyorum diye bu cümleleri tüm gazetelerden kontrol ettim. Evet, Suriye’yi çok iyi çalıştıklarını iddia eden Davutoğlu aynen şöyle diyor: “Kamışlı’dan Nusaybin’in karşısına kadar gelen bölgede Kürt nüfusu var.” Üstelik Davutoğlu bunu değişik televizyon kanallarında da farklı zamanlarda çok defa tekrarladı. Belli ki “çok çalışmasına” rağmen Davutoğlu, Kamışlı’nın zaten Nusaybin’in karşısında olduğun bilmiyor. Bizim medyadan biri de çıkıp efendim zaten bura Nusaybin’in karşısında demiyor. Çünkü onlar da bilmiyor.
PKK Afrin’i kontrol ederse ne olur?
Durumu bilmeyenler için anlatayım: Afrin’deki PKK varlığı bize Hatay ve Maraş- Sivas ekseninde terör aktivitesi olarak yansır. Bu PKK içinde batı hattı olarak bilinir. Amanoslar’dan başlar Tokat’a kadar uzanan bir alanda etkili olur. Yani Afrin’e yerleşmiş PKK terörünün Hatay- Sivas- Tokat bölgesine yayılması demektir. Bu da önümüzdeki dönemde PKK faaliyetlerinin bu bölgede yoğunlaşması anlamına gelir. Ki bu bölge aynı zamanda Alevi fay hattıdır ve PKK bu fayı da tetiklemeye çalışıyor/çalışacaktır. Yani PKK’nın Afrin’deki varlığını biz Alevi-Sünni çatışması olarak ve terör fayı olarak Tokat’a kadar uzanan bir çizgide hissedeceğiz demektir.
Ayrıca Afrin 80 bin nüfuslu bir şehir. Kobani 55 bin nüfuslu bir şehir. Yani Türkiye’de birçok ilden büyük şehirler bunlar. Ayrıca PKK’nın etkinliğini arttırdığı Kürt Dağı diye bilinen bu bölgede 500 bin insan yaşıyor. Bu hâliyle Sadece Kürt Dağı bölgesi, Katar’dan da Kuzey Kıbrıs’tan da büyük.
Yani durum Davutoğlu’nun küçük göstermeye çalıştığı kadar küçük değil. Terör Suriye’de devletleşip makas değiştiriyor. Bundan da en başta Ankara’nın öngörüsüzlüğü sorumlu.
PKK Suriye’deki krizi uzatıp Sürece yaymak istiyor
Şu satırlar da Duran Kalkan’ın Aralık 2011 tarihli analizinden: “Suriye’de mücadele sürece yayılacak. Bu da Kürtler için demokratik Suriye ittifakını geliştirme, Kürt sorununu çözümleyecek bir demokratik yönetimin Suriye’de oluşmasını sağlama imkânı veriyor bu Kürdistan’ın diğer bölgelerini de etkileyecek. Bu olumlu bir gelişme ama buna sahip çıkıp mücadele etmek lazım.”
Demek ki neymiş? PKK Suriye sorununun ne kadar uzarsa bunun PKK’nın işine yarayacağını hesaplamış ve stratejisini buna göre belirlemiş. Türkiye ise buna karşı bırakın bir hamle yapmayı plan bile yapmamış. Siz devlet yetkililerinden Suriye krizi uzarsa PKK’nın nasıl yararlanacağına ilişkin bir açıklama duydunuz mu? Habbeyi Kubbe yapıp gerine gerine anlatan Ankara’daki yetkililer sizce PKK’nın olası Suriye hamlesine karşı geliştirilen strateji hakkında neden ipucu vermediler? Cevabı ben vereyim: Öyle bir stratejileri yoktu maalesef. İddiaya girerim ki Ankara hâlen Suriye’de kurulan PKK devletine karşı ne yapacağını bilmiyor.
PKK Suriye’de Statü Kazanıp Türkiye’nin güvenliğini tehdit edecek
Biraz da Mustafa Karasu’ya kulak verelim. Karasu’da 13 Aralık 2011’de şunları söylemiş: “Türkiye, Suriye’de Kürtler bir statü kazanırsa kendisinin de zorunlu olarak sorunu çözmek zorunda kalacağını görüyor. …Kürtler politikalarını ve tutumlarını Suriye’de demokratik özerk bir statü kazanma yönünde kullanacaklardır. Suriye’de Kürtler için en önemli olan şey her şeyden önce kendi aralarında birlik kurmalarıdır. Birlik sağlandığında Kürtlerin demokratik özerk Kürdistan statüsü şimdiden sağlanmış olacaktır.”
Tıpkı Karasu’nun öngördüğü gibi PKK Suriye’de demokratik özerklik inşa etti ve bu sistemi sağlamlaştırmak için de yine Karasu’nun öngördüğü gibi “her şeyden önce kendi aralarında birlik kurdular”. Bu birliğin kurulmasında Barzani’nin Erbil toplantısı kuşkusuz en önemli katkıyı sundu.
28 Şubat 2012’de Mustafa Karasu PKK’nın Suriye stratejisini çok daha net ifade etti: “Korkunun ecele faydası yoktur. Kürtler Suriye’de Demokratik Özerklik kazanacaklar ve Türkiye’nin ulusal güvenliğini, yani inkârcı ve kültürel soykırımcı ulusal Kürt politikasını tehdit edeceklerdir.”
Ya Türkiye müdahale ederse? Cemil Bayık henüz 8 Ekim 2011’de PKK’nın olası müdahaleye karşı pozisyonunu açık etmişti: “PKK her türlü müdahaleye karşı hazırdır. Türk devleti Suriye’ye müdahale ederse buna karşı da en şiddetli direnişi gösterecektir.”
Görüldüğü gibi PKK adeta ilanla duyurarak devlet kurmuş. Peki, biz PKK devlet kurdu deyince Türk yetkililer ne diyor? ”Yok öyle bir şey. PKK devlet kurdu diyenlerin arkasında gizli bir el var psikolojik harekât yapıyorlar.”
Ankara PKK devlet kurdu diyenlerin arkasında gizli el arayacağına Suriye’de PKK arasaydı bu hâle düşmezdik.
Dünü ıskalamış bazıları, bugünü ”psikolojik harekât” olarak okuyorsa, korkarım milletin yarını tehlikede demektir.
twitter/emreuslu
Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…
Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.
Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...