Hatırlanacağı gibi 21 Eylül 2015 günü Tunceli’nin Hozat İlçesi’nde PKK’lı teröristler, İlçe Emniyet Amiri’nin bulunduğu otomobile, otomatik silahlarla ateş açmıştı. Saldırıda İlçe Emniyet Amiri ile polis memuru ağır yaralanmıştı.
Maalesef güvenlik birimlerimiz Ankara’nın siyasi ajandasına boğuştuğundan, çok iyi yetişmiş terör uzmanları, iktidarın hırsızlığı ve rüşveti örtmek için giriştiği cadı avına kurban verildiğinden dolayı PKK’nın saldırılarını anlayacak ve yorumlayacak çok uzman kalmadı. AKP bir çapulcu düzeni kurdu, sallam çayıra mevlam kayıra ülke yönetiyor…
Saldırının ardından şu değerlendirmeyi yapmıştım.
PKK’nın Hozat emniyet amirine saldırısının yeni bir durumun işareti olduğunu anlayamadığı için yine Tunceli’de civan gibi bir binbaşıyı şehit verdik. Yine Tunceli’de Jandarma Özel Harekât Tabur Komutanı Binbaşı Yavuz Sonat Güzel, hain bir PKK saldırısına kurban gitti.
Medyada hamaset edebiyatı, ve ağıt manşetleri almış başını gitiyor. Havuz’da zaten beyin yok. Merkez medya da kendi derdinde olduğundan kimse PKK neden ve nasıl oluyor da kısa bir süre içinde Tunceli’de iki önemli yöneticiyi, bir emniyet amiri, bir binbaşıyı, hedef alabiliyor? diye sormuyor.
PKK’nın saldırılarında yeni duruma işaret ettiğini belirttiğim saldırı tam da bu soruda gizli. Görüldüğü kadarıyla PKK yeni bir strateji belirlemiş. Artık Nihlist bir terör kampanyası yürütmüyor. Daha çok nokta hedeflere operasyon yapabiliyor. Daha önemlisi, PKK nokta operasyonların da bir amacı be bir işareti var.
PKK neden emniyet amiri ve binbaşıya saldırdı?
Hatırlanacağı gibi Dersim’in Ovacık ilçesinde 16 Eylül günü başlayan askeri operasyonlarda Halk Savunma Merkezi (HSM), PKK’nın komuta kademesinden Dersim sorumlusu ‘Baran Dersim’ kod adlı İsmail Aydemir öldürülmüştü.
Tunceli valiliğinden yapılan açıklamada operasyonlarda 30 PKK’lının öldürüldüğü duyurulmuş, PKK ise yaptığı açıklamada Örgütün son zamanlarda öldürülen en üst düzey yöneticilerinden İsmail Aydemir ile birlikte 4 PKK’lının öldürüldüğünü duyurmuştu.
İşte PKK Tunceli’deki Emniyet Amiri ve Özel Harekat tabur komutanına yapılan saldırı üst düzey PKK’lının öldürülmesine misilleme olarak yaptı. Yani PKK şunu söylüyor: “Siz benim üst düzey yöneticimi öldürürseniz, ben de sizin üst düzey yöneticilerinize eylem yaparım.”
Eylemin daha acı tarafı şu: Üst düzey PKK’lı İsmail Aydemir’i öldüren timlerin komutanı şehit edilen binbaşıydı.
PKK bunu her aman yapmak isteyebilir. Sonuçta üst düzey bir yetkilinin şehit edilmesinin toplumda yaratacağı algı daha ektili oluyor. Ancak asıl mesele şu: PKK bunu nasıl yapıyor? Onca yıl bölgede eylem yapan PKK oldukça az sayıda üst düzey yöneticiye eylem yapabilmişti. Oysa Tunceli’de öldürülen bir üst düzey PKK’lının hemen ardından iki üst düzey devlet yöneticisine eylem yaptı PKK.
Bunu yapabilmeki için muazzam bir istihbarat yapılanması, eylem planlaması, ve örgüt gücüne ihtiyaç var?
PKK nasıl oluyor da kendi yöneticisini öldüren timlerin komutanını şehit edebilecek istihbaratı alıyor? Kim veriyor bu istihbaratı PKK’ya? MİT ne yapıyor? KCK’ya sızmakla övünen, PKK’nın her şeyini bildiğini iddia eden MİT ne iş yapıyor?
Yoksa MİT KCK’ya sızmaya çalışırken KCK MİT’e mi sızdı? Bu soruyu muhalefet olsun diye sormuyorum. Hatırlanacağı gibi, Uludere’de öldürülen 34 Köylü’nün istihbaratı MİT’ten gelmiş, MİT Bahoz Erdal’ı bombalayayım derken KCK MİT’in istihbaratını boşa çıkarıp halkı bombalatmıştı.
Daha önce de PKK MİT’in değişik operasyon girişimlerini boşa çıkarmıştı. PKK üst düzey yöneticisi öldürülür öldürülmez harekete geçiyor ve o yöneticiyi öldüren timlerin komutanı ile bölgede görev yapan bir emniyet amirine eylem düzenleyebiliyorsa, bu ancak, devletin içinden PKK’ya gidecek istihbaratla mümkün olur?
Korkarım yeni durum daha acı gelişmelere de gebe. PKK’da bu istihbarat üstünlüğü olduğu sürece, PKK isterse, bundan sonra bölgede öldürülen her “üst düzey” yöneticisi için devletin üst düzey yöneticilerine eylem yapabilir.
yaşanan büyük istihbarat zaafı nedeniyle artık bölgede valiler, kaymakamlar, komutanlar ve emniyet müdürlerinin eyleme açık hale düştüklerini görmek gerekiyor. İşte yeni durum buna işaret ediyor…
EMRE USLU
Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…
Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.
Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...