Seçimleri AKP kazandı. AKP 2002 kodlarına dönmeden bu sonuçların memlekete hayır getireceğini düşünmüyorum. AKP’nin de 2002 kodlarına döneceğini, dönebileceğini düşünmüyorum. Dolayısıyla bundan sonra ülkede büyük kaos bekliyorum. Umarım yanılırım ama sosyolojik olarak eldeki tüm veriler AKP’nin ülkeye kaos getireceğini gösteriyor.

Eğer bir koalisyon kurarak ülkeyi yönetseydi muhtemelen, havuz medyasını kullanıp kaosun sorumluluğunu ortağına atacaktı. Bundan sonra böyle bir şansı yok. AKP bu ülkeyi son iki yılda yönettiği gibi yönetemez. Milleti malına çökerek, haraç keserek, gaspçılık yaparak, insanları susturmaya çalışarak yönetemez. Yönetmek istiyorsa demokrasiye dönmesi gerekiyor, ancak artık AKP oraya dönemez, çünkü güç kanını zehirledi…

Bu genel gözlemden sonra seçimlere ilişkin çıkardığım üç ders şu:

1) Bizim halkımızın çoğunluğu büyük bir kriz olmadan, kafasına saksı düşmeden, çaresiz kalmadan asla ve kata CHP’ye oy vermez. CHP oy almak için daha ne yapısın?

2) Bizim halkımız denize düşünce yılana sarılır. Dolayısıyla korkmaya başladığında ilk sarıldığı şey en  yakınındaki tutunabileceği şeydir. Bu seçim sonuçlarını izah edebilecek tek bir siyaset bilimi kuramı yoktur. Tek izahı halk “Suriye gibi olacağız” korkusuyla AKP’ye sarıldı. Oysa ülkeyi Suriye gibi yapan partinin kendisi AKP idi. Allah sonumuzu hayır getirsin..

3) Bizim halkımız tek katmanlı düşünür, tercihleri tek katmanlıdır, derinliği yoktur, stratejik tercihini buna göre yapar.

Şöyle ki; eğer tercihin belirleyen şey “korku” ise, “korku”nun kaynağını, nedenini, aktörleri,  faktörleri vs hiç birini düşünmez. Diyelim “korktuğu” şey Türkiye’nin “Suriye gibi olacağı” korkusu, ki bu haklı bir korkudur, o zaman bunun müsebbibi kim onu hesap etmez. Tek beklentisi şudur “Suriye gibi olmayalım” da ne olursa olsun.

Bu dumda tercihi “en güçlünün” yanında yer almaktır. Tek katmanlı düşündüğü için, korktuğu şeyin nedenini düşünmediği için ilk tercihi “güçlü”nün yanına sığınmaktır. AKP’nin %50 oy alması halkın güçlünün yanına sığınma refleksinden başka bir şekilde açıklanamaz.

O zaman yapılacak iş ve yürünecek yol halka değer yükleyerek değil halkın “değerlerini,” -ki bu “değerler” insanlık için utanç verici şeyler de olsa, başkasının malını yağmalayana sessiz kalmak, ona destek vermek bir değer değildir- ona göre siyasi tavır geliştirmektir.