Hizmet Hareketine gönül vermiş insanlar ve Hizmet Hareketi mensupları üç yıldır hep aynı sözü duymaktalar: “Bittiniz siz! Cemaat dağılacak! Erdoğan sizi yok edecek! Size su bile yok!” (Erdoğan dedikleri sihirbaz herhalde)
Peki hakikaten bitti mi bu Cemaat?
Veya Cemaatin düşman ve her fenalığın sorumlusu olarak gören bir kısım insanların dediği gibi Türkiye’de Cemaat bitmiş olsa ne olur?
Rüşvet ve yolsuzlukları ayyuka çıkmış,
Hırsızlık ve vatana ihanet ederken suçüstü yakalanmış,
Tüyü bitmemiş yetimi hakkına göz diken,
Sırf bir gruba/bir görüşe yakınlığından dolayı çoluk çocuk demeden masum insanlara zulmeden,
Onlara yargısız infaz ile terörist ilan eden,
Anadolu insanının alınteri ile inşa ettiği kurumlara, evlere, yurtlara, dershanelere, okullara, üniversitelere el koyan,
Binlerce insanın istihdam edildiği özel işletmeleri gasp eden,
Demokrasinin ve demokratik değerlerin askıya alındığı,
Koşar adımlarla bir üçüncü dünya ülkesine dönüşen ülkede
Her fırsatta meydanlarda ve ekranlarda kin ve nefretini kusup hakaretler savuran (söz gelimi) koca koca adamlar Hizmet Hareketinin üzerine gitseler ne olur?
Düne kadar Türkiye ve Anadolu toprakları, Hizmet Hareketinin merkezi konumunda idi. O günlerde Allah’ın bir tek kulunun dahi anlam veremediği dershane olayı ile başlayan ve yolsuzluk skandallarının ortaya çıkması ile patlak veren nefret ve kinli sürecin sonucunda Hizmet Hareketinin merkezi sisteminin Türkiye’den (zorunlu olarak) çıktığını/çıkarıldığını görüyoruz.
Bir nevi ayağında pranga olarak duran merkezi sistemin, Türkiye’nin dışına çıkması Hizmet Hareketinin globalleşmesine vesile olduğunu bu süreçte açıkça görüyoruz. Fetullah Gülen Hocaefendinin tabiri ile “gayrimeşru muhabbetten” dolayı Hizmet Hareketi dünyada ve özellikle Avrupa’da düne kadar yolsuzluklarla, zülümlerine, antidemokratik icraatları ile anılan AKP hükümeti’nin bir kolu olarak görülüyordu. Evvela bu negatif imajdan kurtulmuş oldu. Tabiri caizse Hizmet Hareketi bu süreçte bağımsızlığını kazandı.
Uluslararası düzeyde Hizmet Hareketinin samimiyeti ortaya çıktı. İnsani faaliyetlerini ve icraatlarını anlatırken gizli bir ajandasının olmadığı, bu topluluğun adanmışlar ve gönüllüler hareketi olduğuna ikna oldular.
Bu yüzdendir ki Türkiye’deki mevcut iktidar veya saray hükümeti bütün devlet organlarını ve imkanlarını kullanıp kumpaslarla ve nefret operasyonları ile masum insanlara terörist, Hizmet Hareketini terör örgütü ilan etmek için çırpınırken, istihbaratları ve çek sistemleri Türkiye’ninkinden çok daha üstün olan dünya devletleri bunun tam aksine beyanlarda bulunmakla kalmayıp, Hizmet Hareketinin faaliyetlerini açık yüreklilikle destek olup, sahip çıkmaktalar.
Hizmet Hareketinin dünyanın dört bir yanında itibarı artarken, Erdoğan’ın ve AKP’nin itibarı yerlerde sürünüyor. Dünyanın her yanında sorunlu bir iktidar olarak görülüyor. Erdoğan, yaptığı açıklamalardan ve icraatlarından dolayı Batı dünyasında diktatör olarak anılmadığı tek bir gün yok. Avrupa ve Amerika davet ve ziyaret taleplerin hepsini geri çeviriyor.
Bittiniz! Biteceksiniz! diye tehditler savuranlar, bir bardak suyu dahi çok görenler adım adım kendileri bitiyor. Kendileri de bu bitiş ve tükenişin farkındalar. Bitmeyen kin ve nefretleri, tehdit ve saldırganlıkları hep bundan. Sadece, oluşturdukları havuz medyası üzerinden pompalanan algı ve manipülasyonlarla uyuttukları halkın yarısı bu tükenişten bihaber. En son onlar anlayacak.
Son olarak, Cemaat asli vazifesine dönmeli diyenlere;
Cemaatin vazifesi hakkı haykırmak.
Cemaatin hakkı haykırışından yalnızca haksız olanlar rahatsız olur.
Eve giren hırsızı görüp “Hırsız var!” diye ses verilmesinden ev sahibi değil ancak hırsızlar rahatsız olur.
Başka rahatsız olanlar varsa onlar ya hırsızın ortaklarıdır, yada varlıklarını hırsızların, arsızların, gaspçıların, soyguncuların sayesinde/beslenmesiyle sağlayanlardır.
“Hırsız var!” Sözünden rahatsız oluyorsanız acilen kendinizi ve yaşantınızı gözden geçirin.