Erdoğan’ın son AYM çıkışı Türkiye gündeminin birinci sırasına geldi oturdu. Zaten epeydir dikkatimi çekiyordu ne zaman yurtdışı ziyareti olsa genelde gündemi oyalayacak bazı açıklamalar yapıyordu. Ancak bu sefer ortalık bir hayli karışmış durumda.

Sıradan bir vatandaşı bırakın herhangi bir siyasi parti lideri bile bu sözleri söylemiş olsa kendisini mahkeme kapılarında bulurdu. Ancak ne hikmetse “sınırsız ifade özgürlüğü diye bir şey yok ” diyenler Erdoğan’ın çıkışından sonra AYM’yi hedef almış.

Erdoğan’ın bu çıkışının sebebini ise bir seçim yatırımı olarak görmekteyim. Artık referandum mu olur yoksa erken bir genel seçim mi bunu zaman gösterecek. Ancak yapılan açıklamanın manası Başkanlık olmazsa işler yürümüyor mesajıydı. Kurumların baştan aşağıya yeniden yapılanması gerekir açıklamalarını da yandaş medya yavaş yavaş dillendirmeye başladı bile. Hem MHP’nin hem de HDP’nin son anketlerde seçim barajına takılmışken böyle bir fırsatı kaçırmak istemeyeceklerdir. Bu yüzden baskın bir erken seçim çalışmalarının başlaması bizi şaşırtmamalı.

Öte yandan AKP içerisinde çok farklı gelişmeler yaşanıyor. Erdoğan’ın başkanlığı karşısında siyaset sahnesinden silinip gideceklerini bilen cenah çok farklı hamleler yapıyor. Hepiniz fark etmişsinizdir bir zamanlar beraber hareket eden havuz medyası şu anda ikiye bölünmüş durumda ve herkes bir taraf seçmeye başladı. Kendilerine göre güçlü olduklarını düşündükleri kesimi seçiyorlar ve bu cenahta yakında sesler daha çok çıkmaya başlayacak.

Öte yandan beni korkutan bir başka olay ise 1 Kasım seçimlerinden önce de sık sık duyduğumuz “Ya istikrar ya kaos” tarzı girişimlerin başlayacağı. Bugün Demirtaş’ın yaptığı “Sur’a yürüyün ” çağrısı son derece tehlikeli bir açıklamaydı. Toplumun şu anda en çok ihtiyacı olan huzur ve güven ortamı olması gerekirken bu şekilde provakatif açıklamalar son derece tehlikelidir.

Bir başka tehlikeli durumda sık sık medyaya yansıyan bomba yüklü araçlar açıklamaları. Ankara saldırısının acıları hala daha tazeyken yeni bir saldırının olması Ülkemizde çok daha derin izler bırakır. Bu yüzden Emniyet güçlerinin canını dişine takıp böyle bir hadiseye meydan vermemesi gerekir. Kaostan nemalanan cenahlara hiç bir şekilde fırsat verilmemeli.

Bir yandan Başkanlık için yapılan çalışmalar öte yandan AKP içerisinde mevcut durumda devam edip siyasi ikballerinin sönmemesini isteyen gruplar birbiri ile mücadele ederken gözlerden kaçırdıkları bir gerçek ise son hızla Türkiye’ye girmiş bulunuyor.

Daha önce Türkiye’ye yaklaşan kusursuz fırtına başlığı ile yazmıştım. Ekonomik verilerin ve geleceğin çok kötü göründüğünü ama idarecilerin hepsi ikbal peşinde olduklarından hiç bir tedbirin alınmadığı ekonomik krizden bahsetmiştim.

Ocak ayı ihracat rakamları haberlere düştüğünde içimden geçmiş olsun artık dedim. Yüzde 22’lik bir düşüşten bahsediyordu ki 2001  krizinde bile ardı ardına rakamlar bu kadar kötü gelmemişti. Dolar grafikleri patlamaya hazır bir bomba gibi duruyor. Diğer tüm göstergeler son derece kötü durumda ve maalesef kimsenin umurunda değil.

Yukarıda da yazdığım gibi herkes bir şeyin peşine takılmış gidiyor. Bir yandan Başkanlık çalışmalarına odaklanmış ” Ya başkanlık ya kaos” diyen grup, diğer yanda mevcut sistemin devam etmesi için Erdoğan’ın Sarayın içerisinde kalması gerektiğini savunan AKP’li siyasiler, diğer yanda ise Ergenekonu yeniden diriltmeye çalışan cenah. Halkın derdine ise herkes kulaklarını tıkamış.

Herkesin odaklandığı bu siyasi çekişmeler yüzünden huzur ve güven ortamı olması gereken sular bulanmış vaziyette. Ekonomik alanda artık ülkemize giren kusursuz fırtına ise öyle böyle değil çok yıkıcı olacağa benziyor.

Ve tahminim bu fırtına ekonomik anlamda ülkemizi enkaza çevirirken ikbal peşinde koşanlarda siyasi enkazın altında kalacaklardır.