AKP tarafından ülkemize yaşatılan süreçte, çoğumuz toplumu suçladık ve ortaya saçılıp dökülen onca pisliklerine rağmen, neden hala AKP’ye oy verdiklerini sorguladık.Ses kayıtları, para kasaları, ayakkabı kutularındaki dolarlar, göz göre göre işlenen hukuksuzluklar ve benzeri onca kirli çamaşır meydandayken, halkın sessiz kalmasını ve üstüne bir de destek vermeye devam etmesini eleştirdik.Belki bunu yapmak kolayımıza gitti, belki de gücümüz halka yetti.Bunu yaparken de maalesef, toplumun kaymak tabakası dediğimiz entelektüel kesimin konuya duyarsızlığının ve bazılarının da AKP’ye desteğinin, olup bitenden zaten bihaber olan halkın tutumundan çok daha vahim bir durum olduğunu gözden kaçırdık/kaçırıyoruz.
…
Evet, süreçle anlaşıldı ki, bu ülkede en omurgasız ve çıkarları adına şahsiyetini ve izzet-i nefsini satabilen kesim, yukarıda bahsettiğimiz entelektüellerimizmiş.Bu kesimde asistanından profesörüne akademisyenler, işi halkı aydınlatmak ve bilgi vermek olan gazeteciler, yılların birikimine sahip yazarlar var.Bu kesimde işi adalet dağıtmak olan hukukçular, vazifesi ülkenin asayişini sağlamak olan devlet görevlileri var.Bu kesimde milletin vekili olma iddiasıyla ortaya çıkmış bireyler var.Evet, işte kısaca entelektüel diye adlandırdığım bu kesim, her şeyden ayrıntısıyla haberdar olmasına rağmen, kılını dahi kıpırdatmadığı için omurgasız tabirini hak ediyor.Bu kesim, üniversitede bir makam için, senelerin birikimini, aldığı tüm eğitimi ve sahip olduğu ünvanın kendisine yüklediği misyonu bir kenara koyarak, cehaletin temsilcilerini savunmakta.Bu kesim gazetede bir köşe ve dolgun bir maaş için, bildiği doğrulara takla attırıp, zoraki yorum ve tevillerle gerçekleri saptırıp halkı biteviye aldatmakta.Bu kesim, adalet dağıtma adına aldığı üstlendiği o cesim sorumluluk ve yetkileri, sırf belli makamlara gelebilme adına, iktidardaki ahlaksız düzenin emrine bir silah gibi sunmakta.Halkımız yaşananları belki tam manasıyla bilmiyordu, ama bu kesim her şeyi net olarak biliyor.Milletimiz belki kendisine makarna-kömür verenlere mahkum oldu; lakin, entelektüel kesim, ihtiyaçtan değil, hırslarının neticesi, daha fazla kazanç için, daha fazla rahat için, daha fazla menfaat için öz kişiliklerini ve ruhlarını, hırsıza ve insanlara zulmeden muktedirlere hediye etmekte.Bu kesim, kendi yakın(!) arkadaşları sırf bir bildiriye imza attılar diye göz altına alınınca, ceza evine atılınca, tecritlere maruz bırakılınca, işlerinden atılınca ses çıkarmakla kalmadı, bu mezalimlere bir de destek verdi.Bu kesim, “çocuklar ölmesin” diyen bir öğretmenin terörist ilan edilerek linç edilmesine koltuk çıktı.Bu kesim, dün methiyeler düzdükleri PKK ve Öcalan, askeri-polisi şehit etmeye başlayınca, PKK ile mücadele ediliyor bahanesiyle masum halka yapılan zulümleri meşru göstermeye çalıştı.Bu kesim, bir çocuğun, kafasına isabet eden bir gaz kapsülü ile hayata veda etmesinin sıcaklığı daha geçmemişken, çocuğun annesini meydanlarda yuhalatan ruhsuzları, acılı ailenin gözlerinin içine baka baka alkışladı.Bu kesim, düne kadar beraber çalıştıkları meslektaşları, kayyımlar eliyle işlerinden edilirken ya sustu, ya alkış tuttu ya da linç ekibine gönüllü katıldılar.Bu kesim, anayasaya bağlı kalacaklarına ‘namus ve şeref’ yemini edenlerin anayasayı takmamalarına, hatta çoğu zaman ayakları altına almalarına karşı tek bir kelime etmedi ve bazıları itibarıyla farklı illüzyonlarla hoş göstermeye çalıştı.Bu kesimin günahları saymakla bitecek gibi değil.Bu kesim, ekranlarda kendilerini dinleyen insanlara, gözleri bile seğirmeden ne yalanlar söyledi.Ne halktan, ne de Hak’tan utandılar.Pişkince ve yüzsüzce zulme ortak oldular.Evet halk, havuz medyasının çemberlerinde uyutulurken, anestezik olarak bu güruh kullanıldı.Bu ülkenin geçmişinde, böyle omurgasız ve kişiliksiz entelektüeller hep olmuştu.Fakat öyle sanıyorum ki, bu günlerde olduğu kadar sayıca çok ve kalitece düşük hiç olmamışlardı.Bugünkü kadar müptezelleşmemiş ve alçalmamışlardı, diye tahmin ediyorum.Halk AKP’ye destek veriyorsa hala; işte, bu omurgasız kesimin sükutu, söylemleri ve eylemleri sonucunda veriyor.Zira halk bu kesime, okumuş, yazmış, gün görmüş olarak bakıyor ve onların sözlerine itimat ediyor.Ancak ne yazık ki bu kesim, çürümenin ve yozlaşmanın en fazla olduğu kesimmiş.
…
Bu ülkede halkın hissizliğinden önce, entelektüel kesimdeki yozlaşmasının çözülmesi icap ediyor.Eğer bir tamir sürecine girilecek ve halk bu derin uykudan uyandırılacaksa, bu ancak, entelektüellerimizin yanlışlarından dönmesi ve asli misyonlarını yerine getirmeye başlaması ile gerçekleştirilebilecektir.İş yine; doğru yerde duran, onca baskı ve vaatlere rağmen, doğrunun yanındaki duruşundan taviz vermeyen, kaleminin namusunu kirletmemiş, kişiliğini ve ruhunu kiraya vermemiş, hak ve hakikatten ödün vermektense her şeyini kaybetmeyi gözel alan, ve elbette her kesimden/dünya görüşünden gelen gerçek entelektüellere düşmektedir.Gerçek entelektüellerin, kısır siyasi ve ideolojik saplantılardan kurtularak, geçmişte yaşanmış acıları unutarak, bir araya gelmesi ve bu mücadelede birlikte hareket etmesi hayati önem taşıyor.Amma!
Bu yapılmaz veya yapılırken kısır/boş tartışmalara girilirse,
Benim gazetecim gazeteci, senin gazetecin kırtasiyeci diye söylenirse,
Benden olmayanın mağduriyetine ses çıkarmıyorum denilirse,Benim akademisyenim gerçek akademisyen, ona yapılan haksızlığa karşı durulur, ama senin akademisyenin bir tufeylidir denerek, yaşadığı haksızlıklara karşı durulmazsa,Bundan faydalanacak olan kesim, şimdiye kadar olduğu gibi, o zaman da günümüzün zulmü bir hayat felsefesi haline getirmiş kesim olacaktır.
…
Toparlayalım:Para, makam veya herhangi bir başka haksız menfaat için kişiliklerini ve ruhlarını kiraya vermiş olanlara karşı, sağlam karakterli aydınlarımızın bir araya gelmesi farzdır.Halkın uyanmasını istiyorsak, öncelikle, halkı bilgilendirme konumundaki birikim sahibi olanlarımızın ortak bir payda belirlemesi ve ona sadık kalarak, fedakarca çalışması gerekmektedir.Bu olursa, halkımız bu derin hipnozdan uyanacaktır; bundan emin olun.Artık kendi insanımızı tenkit etmeyi bırakıp, çözüm üretmemiz lazım.