Omurga yani columna vertebralis, omurlardan oluşmuş, içinde omuriliği barındıran kemik yapıdır.

Genel itibariyle omurga vucudu dik tutan yapıdır. Omurgada ki yamukluk vucudun tüm şekline tesir eder ve yamukluğu açık eder.

Bu fiziksel olarak kullanılan bir tabir olsada bugünlerde omurga veya omurgasızlık bir kişiliği tarif için kullanılan bir tabir olarak kullanılıyor. Evet Omurgasızlık denilen ve denildiğinde aslında ne kasetedildiği hemen bilinen bu kişilik yada kişiliksizlik, eskiden bir hakaret olarak algılansada, herşeyi teryüz olduğu bugünümüzde omurgasızlık bazıları için bir iltifat hatta bir ayrıcalık olarak adledilir oldu.

Fareler de omurgalı hayvanlardır. Hatta genetik yapısı insana en yakın hayvan olduğu için deneylerde kobay olarak genelde fareler kullanılır. Fareler omurgalı hayvanlar olsada bu hayvanlar omurgaları çok kolaylıkla yamulduğu için çok küçük çaptaki delik olan yerlerden bile girebilirler . Hatta halk arasında kafasının girdiği yerden gövdeside girer diye söylenir.

Fareler kemirgen hayvanlar famılyasından olup, hem ot hemde etle beslenirler. Yanaklarından omuzlarına kadar inen küçük astarlı iki dış çene keseleri vardır. Fareler bu keselerde yiyecek taşırlar, temizlemek gerektiğinde de içini dışına çıkararak çevirip temizlerler. Aynı bugün keselerini doldurduktan sonra keselerini boşaltan fare misal insanlar gibi.

Evet amacım biyoloji dersi vermek değil. Fareler ve insanlar romanınıda hatırlatmak için anlatmadım bunları. Bunu bugün içinde yaşadığımız toplumda , toplumu yönetmeye aday olmuş kişilerin yaptıklarının bende çağrışımlarının hangi canlı olarak tezahür ettiğini anlatmak için yazdım.

Ne yazık ki ülkemiz, insan olarak yaratılmış fakat bir fare gibi yaşayan deri koltuklu makamlarda çerez yiyen fareler tarafından yönetilen bir ülke oldu.

Omurgasızlar.

Görünürde omurgaları var.

Uzun kısa farketmiyor ve dik yürüyorlar.

Fakat mefaatleri söz konusu olduğunda çok çabucak yamuluyorlar.

Çalmak için başını soktukları makamlarda yiyeceği gördüklerinde bedenini de sokmak için omurgasını hemen yamultuyorlar hatta solunacana dönerek omurgasız oluyorlar.

Ve menfaatleri için koca koca dik yürüyen sürüngenler haline geliyorlar.

Osman Yüksel Serdengeçti’nin tabiriyle Ali makamların adi sakinleri olabiliyorlar.

Önlerine atılan bir kaç küçük parça kırıntı için olmadık pisliklerle dolu yolları aşacak kadar burunları keskindir bunların.

Dün küfrettiğine bugün övgüler düzecek kadar midesiz yaratıklardır.

Rüzgarın önündeki yaprak kadar hafif olan değerleri kök saldırmaz bunlara.

Habire deri değişirler ama asla zehirlerinde bir değişiklik olmaz.

Sağcı solcu farketmez her ideolojiden olabilirler.

Bunlar için her değer büyük bir lokma için feda edilebilecek bir yem.

Bunlar için hedefe (yani kendi kazançları ve çıkarları için ) giden yolda herşey mübah.

Öyle ki..

Müftü isen, peygamberi, dini, imanı, kitabı kullanabilirsin, küçücük bir makam için, demir yığını 4 tekerlek üzerinde yürüyen adı çerez olan bir aksam için.

Yazar isen, fikrini, kalemini, kişiliğini kiraya verebilirsin, kullandırabilirsin kiralık beynini fikrin fahişesi olabilirsin.

Akademisyen isen, ilmin namusunu namussuzca satıp namussuzların hizmetine sunabilirsin.

Polis isen, hırsızları, şerefsizleri değil, şerefi için haram lokma yemeyenleri ve kendi meslektaşlarını hapse atarsın . Ülkeyi soyup soğana çeviren kadın satıcısı pezevenklerin önüne yatmışların tetikçisi olabilirsin.

Bu süreç benim adıma çok bereketli ve kazançlı oldu.

Müftüden, münafık karekterlerin,

Diyanetten, dine imana ihanet eden hainlerin,

Yazarlıktan, bedenini satan fahişeden daha aşağılık kişiliksizlerin,

İmamdan, kul hakkını anlatıp alçakça oy çalan hırsızların,

Muhafazakardan, nasıl ahlak ve değer yoksunu , ahlaksızlığı ahlak edinmiş münafıkların çıktığını gördüm.

Itiraf etmeliyim ki bu kadar aşağılık olunabileceğini. Bu kadar kendime yakın fikirlere sahip kişilerin bu kadar kişiliksiz ve karaktersiz olabileceğini tahmin bile edemezdim.

İşte bu nedenle.

Büyük utanç duyuyorum….

Dindarım derken ….Selamla rüşvet alıp elhamdulillahla ihale alanlar aklıma gelince.

Büyük utanç duyuyorum…

Dinin emri olduğu için başörtüsünü onca savunmuşken, sidikli yalanlarına Kabataşta kurban eden başörtülüler aklıma geliyor.

Büyük utanç duyuyorum….

Müslümanlara nasihat etmiş ,Müftülük etmişken onca yıl..70 milyonun hakkının çalınarak yapıldığı saraylara övgüler düzüp , “Peygamber de gelirdi” diyecek kadar, dinden, peygamberden, imandan habersiz kalmışlar aklıma geliyor.

Büyük utanç duyuyorum….

Hırsızlık haramken, kul hakkı büyük günahken, çalıyor ama çalışıyor diyen sakallı amcalar, başörtülü teyzeler aklıma geliyor.

Vallahi utanç duyuyorum.

Billahi utanç duyuyorum.

Dindarlık bu kadar aşağılanmamalıydı.

Din , iman, kitap, peygamber, ahlak, inanç, değerler bu kadar ucuza satılan meta haline getirilmemeliydi.

İnsan olarak yaratılmış , ama fare gibi yaşayan omurgasızlardan UTNAÇ DUYUYORUM.

Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…

Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.

Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...