Kavga edenlerin başörtülü veya başörtüsüzü olmaz tabi ki!
Yetişkin bir birey olarak seçmiş olduğu başörtüsünden dolayı geçmişte dışlanan ve mağdur olan kadınların sayısı az değildir. ‘’Başörtü’’ yazılarımızda bu konuya değindik. Uzatmak istemiyorum. Çünkü güzel memleketimin güzel insanı inancın içeriği ile değil, sembol ve yorumlarıyla uğraşmayı yahut onunla reklamını yapmayı sever.
Son yıllarda başörtülü kadınlarımız sosyal çevrede, iş hayatında kabul gördü ve nihayet basın yayında sektöründe başörtülü yazarlarımız artık var. Hatta özellikle başörtülü diye medyada tercih sebebi oldular. Yıllarca dışlanan farklı meslekten yazar-çizerlerin, mürekkep yalamış başörtülü kadınların AKP iktidarında sahnelere çıkması geçmiş yılların telafisi, hakkın iadesi gibi algılandı ve alkışlandı.
Siyaset; kadın kalemi ve diliyle daha nazik, toparlayıcı ve daha merhametli gider derken işler beklendiği gibi olmadı. Siyaset arenası kızıştıkça siyasete kurban giden nice olay ve söylemler başörtülü kalemşörlerden de nasibini aldı. Özellikle Kabataş saldırısının görüntüleri izlediklerini üzüntü içinde açıkladılar. Ayeti kerime olan başörtüleri ile yalan söyleyecek halleri yoktu herhalde? Toplumda onca yıl savaşını verdikleri mücadeleyi, siyasete veya birileri uğruna ziyan etmezler diye düşünüp inandık. Sonra barış desteklerinden dolayı övgü dolu Öcalan ve pkk açıklamaları geldi. Şimdi de o övmelere inat yerden yere vurmaları devrede..
Gerçekten üzülerek ifade ediyorum; ‘’dindar’’diye ifade edilen kesimin kadınları da aynı erkekleri gibi çıktı. Başörtünün bir farkı olmadı. Zamanla tüm mesele iktidar, para ve güce odaklandı. Ve Kim iktidar kalemşörü ise, başörtüsü ve adalet arayışı ile değil, saf taraftarlığı itibar kazandı. Yazarlığına yazarlık kattı.
Şimdi kadın yazarlar arasında gerginlik var. Hala aynı takımın oyuncuları iken, kadın yazarlar birbirine sosyal medya üzerinden laf atmaya ve açıklama yapmaya başladı: ‘’İmam hatipli olan ve olmayan, başörtü takan ve takmayan, daha iyi iş bulan ve bulmayan, konumunu hak eden ve etmeyen, başörtüsünden dolayı beklediğini alan ve almayan..’’
Kadın kavgası, erkek kavgasına benzemez. Bu laf atmalar çoktan başlayan sürtüşmenin artık dışa vurumu, yani tehlike sinyalidir. Bu iş büyür ve başörtülü/başörtüsüz olmak da bu saatten sonra fark etmez. Yani kadın kadındır. Yoklukta mecbur kalınmış davranışlardan çok, aslında varlıktaki duruş önemlidir.
Bir erkek kavga ettiği zaman kızgın olsa bile, ertesi gün iş arkadaşı/patronu/ortağı ile bir araya gelebilir, gerektiğinde aynı ortamı paylaşabilir, hatta konuşur. Ancak bir kadın asla bunu yapamaz. Surat asma ile başlayan sıradan bir konu bile, şahsa saldırı olarak yorumlanıp çabucak hesaplaşma duygusuna bürünür. Duruma göre dışlanmışlık ve değersizlik hissinin verdiği öfke ile birlikte kulis yaparak, birbirine haberler göndererek, geçmiş sırları ifşa ederek hızlı bir şekilde o gerginlik devam eder. Ve bir bakmışsınız ki; konu kadınlar arası bir sürtüşme değil aileler, erkekler hatta parti içi bir kavgaya dönüşmüş! Her ne kadar genellemeler yapmış olsam da, kadın fıtratının nasıl affetmekte zorlanan, didikleyip kurcalayan, yorumlarken olayı büyüten yönü olduğunu en iyi bilenlerdenim.
Ve Yılların tecrübesiyle ben derim ki; aynı takım içindeki sadece başörtülü kalemşörler değil, başörtüsüz olanlar da birbirine düşer!
Din ve dindarlık adına yapılmış yahut o kılıfa bürünmüş hangi yanlış varsa önce yapanı, sonra destekleyeni vuracaktır. Çünkü sistem adalet üzerinedir.