Terörizm çalışmalarının odaklandığı en önemli sorulardan biri şu: Batıda yaşayan Müslüman gençler neden teröre bulaşıyor? Bu sorunun cevabı olarak değişik teoriler var. Çalışmalar gençlerin teröre katılmasını özet olarak gençlerin bir ülkeye (geldikleri ülkeye, veya kaldıkları ülkeye) ait olamaması, terör networklarının çalışmaları, ve siyasal İslam söyleminin yaygınlaşmasıyla açıklıyor.

Müslüman gençlerin teröre katılmalarının farklı nedenleri de olabilir. Örneğin bir toplum ve siyasal sitemdeki dışlayıcılık, hayata tutunmadaki zorluklar, aile çevreleri, arkadaş ilişkileri gibi yan etkenler de gençlerin teröre katılmalarını kolaylaştırıcı etkenler.

Bütün bu açılardan bakıldığında teröre katılan Müslümanların daha çok Fransa’dan çıkması tesadüf değil. Fransız sistem Anglo Sakson sistemine göre daha dışlayıcı ve daha ricit bir sistem.

Ancak Müslüman gençlerin teröre katılması sadece yaşadıkları ülkelerdeki sistem sorunuyla da açıklanamaz. Onları teröre katılmaya iten siyasal İslamcı dili ve o dili yeniden üreten sosyal ve politik kurumları ve yapıları da yeniden incelemek gerekiyor.

Örneğin Fransız Müslümanların yaşadığı Cezayir ve Tunus tecrübelerinden üretilen ant-kolonyalist dilin o gençlerin teröre katılımındı kolaylaştırıp kolaylaştırmadığına bakmak gerekiyor? Fransa’daki Cezayir ve Tunus kökenli Müslümanlar için Cezayir ve Tunus ne anlam ifade ediyor? Bir “vatan” mı yoksa bir başka ülke mi?

Daha önemli soru şu: Tunus ve Cezayir asıllı gençler post kolonyal tecrübelerin ürettiği anlatıları (narration) yeniden nasıl üretiyor? Bunları güncel tecrübeye nasıl uyarlıyor? Bu soruların cevabı Avrupa’da yaşayan Müslümanların cihadçı düşüncelere eğilimlerinin arka planına ışık tutacaktır.

Avrupa’da yaşanan “güncelin” tarihi anlatılarla yeniden nasıl üretildiği  sorusuna verilecek cevap bize aynı zamanda gelecek nesil cihatçıların hangi Müsüman toplumdan çıkacağının da işaretini verecektir. Örneğin Cezayir ve Tunsu’luların yaşadığı tarihi tecrübenin o toplumlar içinde yeniden üretim biçimi cihatçı dilin kurulmasında da etkili oluyor.

Batılı devletler Müslüman toplumlar arasında üretilen siyasal dilin yeniden üretim biçimini değiştirmediği sürece, o dil Cihatçı teröristleri üretmeye devam edecektir.

Benim gözlemlediğim kadarıyla Cihatçı söylemi güçlendirici bir dil Avrupa’daki Türkler arasında da üretilmeye başlanmış durumda. 3 ay aralarında yaşadığım Belçikalı, Hollandalı ve Almanya’daki AKP’ye yakın Türklerin çocukları yakında daha fazla sayıda Cihatçı çıkarırsa kimse şaşırmasın.

Bunun nedeni AKP’nin Türk toplumu arasında siyasi diskuru yeniden kurup yeniden üretmesiyle ilgili. 1990’lı yıllara kadar Avrupa’da yaşayan Türkler için Türkiye bir “vatan” iken bugün çoğu Türk genci için Türkiye bir tatil beldesi olmuş durumda.  Daha kötüsü şu, Türkiye’yi tatil beldesi olarak gören Türk gençleri Avrupa’da bulundukları ülkeleri de vatan olarak görmüyor. Bu onları iki dünya arasında bir boşlukta bir yere itiyor.

AKP’nin ümmetçi, yeni Osmanlı’cı dili de giderek yaygınlaşan bir şekilde bu gençler arasında taban buluyor. Tuhaf bir şekilde Türkiye’yi bir vatan değil tatil beldesi olarak gören Türk gençleri kendilerini Osmanlı torunu gibi görme eğiliminde.

Osmanlı senin için ne ifade ediyor? Diye sorduğunuzda aldığınız ortak cevap Batı karşıtı, güçlü ve savaşçı bir devlet tahayyülü. İşte bu hayali devlet tahayyülü Türk gençlerini Cihatçı terör yapılanmalarının hayali Halife tahayyülüne yaklaştıran en kritik alan.

Bu nedenle vatan duygusunu kaybetmiş, hayali bir Osmanlı ile yaşayan, anti-Batıcı bir dil ile yaşayan, -ki bu dil daha çok Türkiye’de AKP liderleri tarafından üretiliyor- Türk gençlerinin daha çok sayıda Cihatçı yapılara kaymaları içten bile değil.

En önemli ayrıntı ise şimdiye kadar siyasallaşmayan Batıdaki Diyanet camilerinin sonuna kadar siyasallaştırılmış olmaları. Batıdaki Diyanet Camilerinin siyasallaşan dili Türk gençlerinin cihatçıların birinci dersini, (Siyasal İslamcılık dilli) o camilerde örenmelerini sağlıyor. Geriye terör networklarının bu gençleri bulup örgütlerine katmaları kalıyor.

Gelecek nesil cihatçılar çoğunlukla Batıda yaşayan Türkiye kökenli Müslümanlar arasından çıkarsa kimse şaşırmasın. Batı bu konuda duyarlı olmalı.

 

 

 

 

 

 

Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…

Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.

Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...