Havuz yazarı Yıldıray Oğur Ahmet Davutoğlu’nun ardından yükselen AKP tek parti zihniyetini yansıtıyor eleştirilerine destek vermek amacıyla bir yazı dizisi başlatmıştı.  Son iki yazısında Atatürk’ün çevresinin onu veya görüşlerini eleştirince nasıl bir gecede hain ilan edildiğini yazıyordu.

“En son Şimdi geçen pazarki hikâyeyi biraz geri sayalım. 1937’de “Denizbank Türkçe değil” diyen Türkçü ordinaryüs profesör Sadri Maksudi’nin radyoda gayrimillî ve cahil ilan edilişini yazmıştır.” Maksudi’nin yanında başka aydınların da dışlanışının hikayesini yazan Oğur yazısını Adop Dilaçar’ın hazin hikayesiyle bitirip şöyle demişti:

“O gece radyoda Sadri Maksudi’yi gayrimillî ve cahil ilan eden Agop Dilaçar’ın akıbeti de benzer oldu. Hain ya da cahil ilan edilmedi ama hep dış kapının mandalı kaldı. Adı yıllarca kitaplarda A. Dilaçar olarak geçti. 1979’da vefat ettiğinde TRT adını “Adil Açar” olarak anons etti. Şişli’de adının verildiği sokakta da sadece Dilaçar yazmaktadır.
Günümüze kadar geldik. Ama o da bir sonraki yazıya kalsın…” demişti.
Oğur’un bir sonraki yazısında günümüzdeki olayları anlatıp Saray ve çeversi hakkında ne diyeceği merak ediliyordu ki, Oğur birden hikayeyi değiştirdi. PKK’nın yaptığı hain saldırıyı yazdı. Düne kadar çözüm diye PKK’ya neredeyse asker yazılacak Oğur için o bile ilerleme ama şimdi herkes aynı soruyu soruyor: Yıldıray Oğur günümüzde yazacağı benzer hikayeleri neden yazmadı? O bir tehdit miydi? Bahşiş alıp mı sustu yoksa korkudan mı sustu?y Oğur’u kim susturdu?
Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…

Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.

Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...