Geçen yıl yazmıştım (Taraf, 30 Kasım 2011). Bizde “kasımpatı çiçeğidir barış” bir entel tutkusu olarak her kasım ayında gazete köşelerinden “barış” gelir memlekete. Bizi “barış baharına” boğar “barış” güvercini köşeci yetenekler. “PKK’ya güvenmeyin bu örgüt sınır dışına çekilmeden barış filan gelmez” diyenleri de “savaş lobicisi” olmakla suçlayıp bastırırlar seslerini “barış” sevgileriyle.
Her “barış mevsiminde” bir Kürt lider gelir Kuzey Irak’tan bir barış mesajı serper üstümüze. Bir nevi göçmen kuşlara benzer “barış” bizde. Her yıl aynı mevsimde, ekim ve kasım aylarında gelirler köşelerden.
“Müzakereci sol” aydınlar her sonbaharda ayını yalancı türküyü fısıldarlar kulaklarımıza. Aynı yalana inanırız her “barış” mevsiminde; “barış göründü ufuktan, ha geldi ha gelecek diye kandırılırız” hemen.
Bu, aslında barışa ne kadar susamış olduğumuzu gösterir bir yandan; bizi “barış” gelecek diye aldatanların ne kadar vicdansızca yalanlar söylediklerini gösterir öbür yandan. Değilse, ne kadar safça yalanlara inandıklarını…
Bu yıl da geldi yine “barış mevsimi”. Müzakereci sol barış müjdecisi yazarlarımız yine yazmış: “Oslo’ya geri dönüş…”
Buyurun size son üç yılda her “barış mevsimi”nde söylenen “barış geldi gelecek” türkülerin serencamı ve sonucu:
Yıl 2010 ekim- kasım ayları “müzakereci sol” “barış güvercini” aydınlarımızın en önde gidenlerinin yazı başlıkları:
“PKK, Kürt isyanı, doğru teşhis, doğru tedavi…”, “İkinci Açılım- Yeni Yolculuk…”, “PKK’nın ‘dağdan indirilmesi’nde sona doğru mu?”, “Murat Karayılan’ı doğru anlamak…”, “İmralı- Kandil paslaşması ve ‘yeni süreç’…”
Bu arada müzakereci Radikal giriyor topa; “savaşma konuş” kampanyası yapıyor “barış mevsimi” kasım ayı boyunca.
Şöyle yazıyor bir yazar: “Tayyip Erdoğan’ın hızlı ‘Şam seferi’nde dikkatler, PKK konusunda ‘sona yaklaşıldığı’ ve ‘eve dönüş’ün konuşulduğu üzerinde yoğunlaştı.”
2010 yılının “barış elçisi” Talabani, şu açıklamaları yapmıştı: “Af çıkarsa PKK silahları bırakacak. Amerikalılara teslim edecekler.” “Nisanda Erbil’de uluslararası Kürt konferansı düzenleyip PKK’ya silah bırakma çağırısı yapacağız
Aynı dönem MİT’in “Balıkçı”sı çıkıyor ortaya ve barış pompalıyor üstümüze. Ama ölüm kusuyor PKK. Doğu cephesinde değişen bir şey yok..
Tabi ki PKK yıllardır her kasımda yaptığı gibi ateşkesi uzatıyor. Sonra ne mi oluyor: “ateşkes” ilanından bir gün sonra Taksim’de intihar saldırısı ölen ve yaralanan siviller ve polisler.
Barış bülbüllerini susturamıyor intihar saldırısı. Şakımaya devam ediyorlar, başlıklar değişmiyor; “Tam da ‘Savaşma Konuş’ zamanındayız…”, “Kürt sorununda eşik aşılıyor mu…”
Her yıl olduğu gibi 2010 sonbaharında köşelerden getirilen “barış” 2011 baharında, dünya uyanırken ölüyor.
Her sene olan bir rutin yeniden başlıyor: barış ha geldi ha gelecek diye söylenen 2011 yılın son on yılın en fazla şehit rakamıyla kapatıyoruz: 162 şehit.
Buyurun 2011’in serencamı: yine aylardan ekim ve kasım yine aynı başlıklar yine aynı “umut ticareti…”
“Savaş yazından barış sonbaharına”, “Hem PKK’yla hem BDP’yle müzakere.” Yine Celal Talabani “barış” getiriyor ve veriyor müjdeyi: “İyi şeyler olacak… PKK’lılar bana şunu söyledi. ‘Silahı bırakıp dağdan şehre inmemiz isteniyor. Gideceğimiz yer neresi? Ev mi, yoksa hapis mi? Birinci şartımız genel af ilan edilsin.’ Hazırlanacak yeni anayasada ‘Türkiye’nin hepsi Türk değildir” densin.”
Hâliyle barış çiçekleri yeniden açmış medyamızda “Ölüm yarışına son”, “Barzani’den ne çıkar ne çıkmaz”; sonra barış için uluslararası seyahatler başlatılmış İngiltere’ye. Bu sefer barış gelecek yalanı dışarıdan pompalanıyor “İngiltere’den DPI dersleri: çözüm için asla vazgeçmeyin”, “Diyalog mu zor savaş mı”, “Dublin’e Kürt sorunu çıkarması”, “PKK’yla masaya oturulmalı mı”, “Kürt konusu: iyi işler olabilir mi.”
2011’de de barış mevsimi geçiyor. Bahar gelip dünya hayata uyanırken barış ölüme yatıyor bir dahaki kasıma kadar. Yıl 2012 toplam şehit sayısı: 144
Yıl 2012, yine aylardan “barış ayı” ve yine aynı yalandan teraneler. Buyurun dünkü başlıklar: “Öcalan’dan örgüte büyük öfke”, “Başbakan: Oslo süreci yeniden başlayabilir”, “Öcalan sürece dâhil olabilir”, müzakereci sol aydın “Oslo’ya geri dönüş…”
Bu arada PKK lideri kardeşiyle İmralı’da görüşmüş. Tarih 21 eylül. Öcalan örgüte çok kızdığını ve sorumsuzca saldırılar yaptıklarını anlatmış. Peki, ne olmuş Öcalan’la kardeşi görüşüp ‘Örgüt’e Öcalan’ın mesajını taşıdıktan sonra? Örgüt saldırıları durdurmuş mu? Sonrasında yapılan PKK saldırıları ve şehit sayısını yaz: Tunceli’de iki karakola eş zamanlı saldırı bir şehit, Van’da hastane nöbetindeki polise arkadan JİTEM usulü infaz, Yüksekova’da kuran kursuna yardım götüren başka bir polise sokak ortasında infaz, Tunceli’de Alay komutanına saldırı sekiz şehit. Yani güya Öcalan PKK’yı suçlayıp devreye gireyim dedikten sonraki geçen bir haftada 10’dan fazla şehit vermişiz. Ya bu örgüt Öcalan’ı dinlemiyor ya da Öcalan yalan söylüyor. Her iki halde de muhal ama hükümet halen Öcalan’dan medet beklemekte ısrarlı…
2009 yılından beri haykırıyorum aynı gerçeği ama duyan ve duymak isteyen yok: “PKK sınır dışına çekilmeden bu ülkeye barış gelmez getirilemez.” İnsanları PKK’nın zaten barınmak için çekildiği kış aylarında barış geliyor diye aldatmayın…
Her sonbaharda bir gazeteci mutlaka Kandil’e gider ve oradan bir barış mesajı getirmeyi eksik etmez. 2010’da Ertuğrul Mavioğlu, 2011’de Hasan Cemal
getirmişti. Bu yıl Avni Özgürel erken davranmıştı biraz ama sanırım yakında bir gazetecimiz yine getirecektir “barış mesajlarını” bahara kadar…
Büyük harfle yazayım bu sefer acı gerçeği: PKK KUZEY IRAK’A ÇEKİLMEDEN BAŞLATILAN MÜZAKEREDEN SONUÇ ÇIKMAZ. BARIŞ FİLAN GELMEEEEEEEZ…
Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.
Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...